Biz madalya için, maaş için dövüşmedik.
Koca Seyit 1889’da Balıkesir’e bağlı Havran ilçesinin Çamlık (Manastır) köyünde doğdu. Gürbüz yapılı, pehlivan görünüşlüydü. Bu nedenle, askere gittiğinde, adına “Koca” lakabı da eklendi. Balkan Savaşına katıldı,Çanakkale’de insan üstü bir olayı gerçekleştirdi,Büyük Taarruz’ a katıldı.İki yerinden yaralandı.Madalyası bile yoktu. “Müracaat et sana madalya versinler, maaş bağlasınlar” diyenlere, “Biz madalya için, maaş için dövüşmedik” diyordu.
Aralık 1939’da öldü. 50 yaşındaydı.
Koca Seyit kısaca yukarıda anlattığım gibi biri, kısa ömrüne çok şeyler sığdırmış yiğit biri.Üç savaş görmüş,yiğit, kahraman birinin mezarını, doğduğu köyü ziyaret etmek herkese nasip olmalı. ilk defa dört yıl önce Kazdağları’ na giderken rotayı Koca Seyit Köyüne çevirmiş, ziyaret etmiştim. Koca Seyit’in köyüne, dört yıl aradan sonra bu sefer yalnız onun maneviyatına saygımdan,mezarı başında dua etmek,onun için yapılan Koca Seyit Anıtı ve Müzesini ziyaret amacı ile gidiyorum.
Koca Seyit ve onun gibi tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun.Hepsini saygı ile anıyorum.
Çıkış noktam Çandarlı,dayanak noktam Ören olacak şekilde rotamı ayarladım.Koca Seyit Köyüne ve dolayısıyla Koca Seyit Anıt Mezarı’na ziyarete başlayabilirim.
1 nci Gün 10 Eylül 2018 Çandarlı-Dikili-Altınova-Gömeç-Ören:
Çandarlı.
Başlangıç noktam Çandarlı. Evden 09:00 gibi ayrıldım,doğru Çandarlı Kalesinin yolunu tuttum.Bu turun başlangıç fotoğrafının Çandarlı Kalesi olmasını istedim.
Çandarlı ve Çandarlı Kalesi hakkında daha önceki yazılarımda çok bahsettiğimden burada bahsetmeyip hemen yola çıkıyorum.
Bamya Tarlaları.
Seveni var sevmeyeni var,ben çok seviyorum, her halde pişirmesinden kaynaklı. Çandarlı-Dikili arası sayısız bamya tarlası var.Her yıl bamya festivali de düzenlenir. Bu bölgenin bamyası çok lezzetlidir.Artık sezon sonu geldi bamyalar tohuma kaçmaya başladı.
Dikili.
Çandarlı-Dikili arası 19 kilometre,yola çıktıktan 40 dakika sonra Dikili’deyim.Dikili’de oyalanmadan sahil caddesini kullanarak Salihleraltı istikametinde yol alarak,hiç ana yol keşmekeşi görmeden uzun bir yol alıp Bahçeli tarafından ana yola çıkış yaptım.
Sahil Caddesi hem zevkli hemde sakin…..
Altınova Molası.
Öğlen gibi Altınova civarına vardım.Sabah kahvaltısını erken yapmamdan ve yol üzerinde buradan daha iyi bir yer olamayacağını bildiğimden Altınova girişinde otogarın karşısındaki bu sade çamlık alanında öğlen molası verdim.
Hem dinlendim, hem yemeğimi çamların altında yedim.Molayı biraz daha uzatarak, yemek sonrası bir de keyif kahvesi yaptım.
Gömeç Ve Kıbrıs Gazisi.
Altınova molasından sonra Gömeç tarafına yol almaya devam ettim. Gömeç’e bir kaç kilometre kala yolun sağında zeytinliklerin içinde küçük bir yer ve yukarıda görülen doğal ağaç parçaları dikkatimi çekti.Hemen durdum, o yöne hareket ettim.Dikkatle seyretmeye, anlamaya çalışırken oranın sahibi de zeytinlikler içinden çıkıp geldi.
Kısa bir tanışma faslından sonra ağaç parçalarının özellikleri ve neye benzedikleri hakkında yorumlar yapmaya başladık. Çoğu materyal ne görmek istiyorsanız onu size sunuyor.Ben burada çok zevkli ve güzel bir zaman geçirdim.
Bu sanatsal parçaları Kıbrıs Gazisi olan ağabeyimiz, dere kenarları,tarlalar, dağlardan bulup, toplayıp bir olgu çerçevesi içerisinde toparlıyormuş. Her ürünün kendine özgü bir yapısı olduğunu da söylemek isterim.İstanbul’ da Üniversite zamanında başlamış bu işle uğraşmaya….Ne demeli ağabeyimizin bu uğraşına, kolay gelsin,güzel olgular seninle olsun diyelim.
Ören Ve Gün Batımı.
Ören’e iskele tarafından saat 18:30 gibi giriş yaptım.Marketlerden eksiklerimi tamamlayıp, gün batımının tadını çıkaracağım,akşamın keyfine varacağım ve sonrada huzurlu bir gece geçireceğim yere doğru hareket ettim.
Ören sahilindeyim, iki karavan ve bazı ailelerde çimlerde yerlerini almış, hem piknik yapacaklar hem de gün batımının tadını çıkaracaklar.
Demek ki!!!!!! benim bildiğimi onlarda biliyor.
Ben de sahilde çimlerin üzerinde palmiye ağacının yanında yerimi aldım.
Şimdi gün batımını seyrederken akşam yemeğini de hazırlayıp yeme zamanı.
Gün Batımı Ve Sonrası…..
Güneş o kadar yavaş ve ağırdan kayboluyor ki zevk almamak mümkün değil. Her adımını sonuna kadar takip ettim. Enfes bir doğa manzarası eşliğinde yemeğimi yeyip, işin keyif bölümüne geçtim.Burada sahilde yalnız olmadığım fotoğrafta da gözükmekte,kah gün batımını seyreden, kah balık avlayan, kah denize giren bir sürü insan var.
Gün kavuştuktan,hava karardıktan sonra ise az kişi kaldık sahilde……
Biraz çimlerde, birazda kumsalda gezindikten sonra karavancılardan bir aile ile bir süre sohbet ettim.Bu kadar zevk yeter,çadırı burada kurma taraftarı değilim,belediye gece çim sulaması yapıyor, ayrıca maalesef belli saatten sonra araba ile gelip desibeli yüksek müzik dinleyenler ve alkol alanlar oluyor.O yüzden burada kamp yapmayıp, daha önceleri tespit ettiğim ve yıllardır çadır kurduğum alana geçip,sessizce çadırımı kurup uykuya geçiyorum.
Bu alan benim keşfim,yazlıklara yakın ama kimsenin görmeyeceği ve rahatsız etmeyeceği bir yer, yani evim gibi…..
1 nci Gün Çandarlı-Dikili-Altınova-Gömeç-Ören Rotası:88 km
2 nci Gün 11 Eylül 2018 Ören-Burhaniye-Havran-Havran Baraj Göleti-Koca Seyit-Ören:
Ören Sabahı.
Sahilden 200 metre içeride,yazlıklar içinde, sessiz, sakin ve kimsenin beni rahatsız etmeyeceği yer burası.Yıllardır buraya çadır kurar,burada kalırım.Bir özelliğim var hava karardıktan sonra kimseye görünmeden ve sessizce çadırımı kurup burada güzel bir uyku uyurum.Yine öyle oldu,şimdi sabahın ilk ışıkları ile uyanıp toparlanma zamanı.
Kahvaltımı Burhaniye’de yapacağım.
Burhaniye-Havran Yolu.
Burhaniye’de devlet hastahanesi karşısındaki parkta kahvaltımı yaptım.Nedense bu da bende alışkanlık oldu,sevdim her halde burada kahvaltı yapmayı,hep burada yaparım. Sıkı bir kahvaltı sonunda köy yollarının olduğu Büyükdere istikametine sapıp Havran’a doğru köy yollarının güzelliği içinde yol almaya başladım.
Mola Zamanı.
Havran’da durmadım,durmaya da ihtiyacım yoktu.Havran-İnönü arasında,İnönü köyüne çok yakın mesafede bulunan Koca Seyit Mesire Alanı benim mola yerim oldu.
Burası suyu olan,yerleşim yerlerine uzak,temiz,mangalları bile olan bir yer.Yolu bu tarafa düşenlerin sığınacağı ve geceyi geçirebileceği güzel bir liman.Ben de günün ilk molasını burada yapıp, keyif kahvemi cezveye sürdüm ve keyfime baktım.
Havran Baraj Göleti Ve İnönü Mağaraları.
Kahve molasından sonra İnönü köyüne doğru hareket edip, köy girişinden sağa döndüm, zeytinlikler içinden Havran Barajına devam ettim.Baraj settinin girişi iri kayalarla kaplı ve buraya giriş yasak.Bisikletimi orada bırakıp,kayalar üzerinden geçip bu güzel manzaraya ulaştım.(Ben yaptım, siz yapmayın,yasakları çiğnemeyin).
Havran Barajı ve İnönü Mağaraları;Baraj,Havran’ın İnönü köyüne 1.5 kilometre uzaklıkta ve sulama amacı ile İnönü Mağaralarının tam girişine yapılmıştır.Mağaralar,Havran çayının Havran Ovasına çıkış yaptığı ve İnboğazı olarak adlandırılan mevkidedir.Bu boğazın girişinde bulunan ve 381 rakımlı Kocaçal Tepenin güney eteklerinde girişi görülen 4 adet ana mağara ağzı vardır.Bu ağızlar Devedamı,Karanlık,Aydınlık ve Andık adlarını taşımaktadır.
İnönü Mağaraları,Mysia bölgesinin en eski yerleşimlerinden biridir. Paleolitik Çağa kadar uzanan malzeme vermiştir.Aynı zamanda bu alanın Kybele Tabkı Alanı olarak kullanılması da dikkat çekicidir.İşte böyle buraları….. Koca Seyit’i anmaya giderken aynı zamanda bir doğa harikasını da ziyaret etmiş oldum.Ziyaretin kısası makbuldür,çünkü burası yasak bölge ve kameralarla gözetleniyor.Güvenlik gelmeden yola çıkmalıyım.
Kazdağları.
Baraj Gölü ve İnönü Mağaraları ziyareti sonunda İnönü Köyü içerisinden geçip K
oca Seyit Köyüne doğru tırmanmaya başladım.Artık yükselti halindeyim.
Yoluma devam ederken sol tarafımdaki zeytin ağaçlarının arasında bir köy ve ardında ise Kazdağları görüş alanımdaki yerini alıyor.
Su Hayattır.
Altı kilometreye yakın bir çıkışın sonunda serinlemek elbetteki benim hakkım.Koca Seyit köyünün hemen altındaki bu çeşme tüm yorgunluğumu alıp götürdü.
Koca Seyit Köyü.
Saat 12:30 gibi koca Seyit Köyüne vardım.Nüfusu, rakımı tabelada görüldüğü gibi.Koca Seyit Anıt Mezarı’na gitmeden önce köy içerisinde kahvehanede mola verip öğle yemeği ihtiyacımı giderdim.Yemeğimi yeyip, enerjimi tazeleyeyim ki,ziyaretim dinç kafa ve beden ile olsun.
Koca Seyit Köyü;Balıkesir’in Havran ilçesinin en eski adı Çakmak,daha sonra Manastır olan köyünün adı Çanakkale Savaşı’ nda savaşmış Osmanlı askeri Seyit Onbaşı’ nın bu köyden olması sebebiyle Koca Seyit olarak değiştirilmiştir. Seyit Onbaşının kabri ve çevresi tekrar düzenlenerek anıtsal bir alan oluşturulmuş ve ziyaretçilerin hizmetine sokulmuştur. Burada ayrıca Çanakkale Savaşından arta kalan savaşla ilgili objelerin sergilendiği bir müze de vardır.
Koca Seyit Anıtına Varış.
Koca Seyit Anıtı, köyün doğu tarafında mezarlığın bittiği yerde.
Anıt ziyaretinden önce hemen yanı başında bulunan mezarlık girişindeki Koca Seyit’in mezarını ziyaret edip dua ettim (Mezarlık girişindeki tabela Koca Seyit’in mezar yerini gösteriyor).Kendisine ve nezdinde tüm Şehitlerimize saygımı sundum.
Koca Seyit Anıtı.
Anıt parkının içerisindeyim,ilk varış yerim Koca Seyit Anıtının önü oluyor.
Burada incelemeler yapıp,plaket üzerindeki yazıları okuyup anıtın özünü anlıyorum.
Burası 19 Mart 2008 yılında yapılarak ziyarete açılmıştır.
Anıt parkın içinde Koca Seyit Anıtı, Koca Seyit Anıt Heykeli ve Koca Seyit Müzesi vardır.
Koca Seyit Anıt Heykeli.
Heykel, rahmetli Tankut Öktem tarafından yapılmaya başlanmış ancak elim bir trafik kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle kızı tarafından tamamlanarak buraya konmuştur.
Koca Seyit Anıt bölgesi için emeği geçen herkese minnettarım.
Koca Seyit’in torunu da burası için büyük emek vermekte.
Koca Seyit.
Birinci fotoğraf; Çanakkale Savaşından köyüne döndüğünde çekilmiş gerçek fotoğraftır.
İkinci fotoğraf;Temsili top mermisini top merdivenine çıkartırken, Çanakkale’de çekildi.
Üçüncü fotoğraf;Koca Seyit’in son günlerindeki köy hali.
Biz madalya için, maaş için dövüşmedik.Koca Seyit Kimdir;Koca Seyit 1889’da Balıkesir’e bağlı Havran ilçesinin Çamlık (Manastır) köyünde doğdu. Gürbüz yapılı, pehlivan görünüşlüydü. Bu nedenle, askere gittiğinde, adına “Koca” lakabı da eklendi.
Koca Seyit, askerliğinin üçüncü yılındayken 1912’de Balkan Savaşı başlayınca birliğiyle birlikte savaşa katıldı. Terhis edilmeden askerliğini Çanakkale’de topçu eri olarak sürdürdü.18 Mart 1918’de, önce Fransız daha sonra İngiliz zırhlıları Çanakkale boğazında görülmüşlerdi. Anadolu ve Rumeli kıyılarından ateş ve dumanlar göklere yükselmekteydi, ateş aralıksız sürüyordu.İngilizlerin en büyük savaş gemilerinden Queen Elizabeth ve Ocean zırhlıları Koca Seyit’in bataryasının bulunduğu Kilitbahir,Mecidiye tabyaları önlerine gelmiş, kıyıyı top ateşine tutmuştu.Ateş çemberi genişleye, genişleye Koca Seyit’in bataryasına ulaşmıştı. Bataryanın sağına soluna mermiler peş peşe düşmeye başlamıştı. Durumun kritik oluşunu gören batarya komutanı “sığınağa!” emrini vermişti.Fakat batarya erleri sığınağa ulaşmadan müthiş bir gürültü kopmuş, sanki yer yerinden oynamıştı. Koca Seyit de o gürültüden sonrasını hatırlamıyordu. Düşman gemilerinden atılan bir mermi cephaneliğe isabet etmiş, cephanelik havaya uçmuştu.Bataryadaki erlerden on dördü hayatını kaybetmiş, yirmi dördü ise yaralanmıştı. Sadece Seyit ile Ali isimli arkadaşı yara almadan kurtulmuşlardı.Sağlık erlerinin müdahalesiyle kendine gelen Seyit gözlerini açınca etrafta şehit olan arkadaşlarının cesetlerini görmüş ve arkadaşlarından durumu öğrenmişti. Bataryada ikisinden başka kimse kalmamıştı.Bataryanın toplarından ikisi toprağa gömülmüş ve kullanılmaz hale gelmişti. Sadece bir tanesi kullanılabilir haldeydi. Onun da vinci kırılmıştı.Koca Seyit, bir denizde hala ateş püsküren düşman zırhlısına bir yerde yatan arkadaşlarına, bir de topa bakmış ve her biri 215 okka (276 kilo) ağırlığındaki mermilere yönelmişti.Arkadaşı Niğdeli Ali şaşırmıştı, Koca Seyit ne yapmak istiyordu? Seyit, arkadaşına “yardım et de mermiyi yükleneyim” demiş, ardından da ” Ya Allah” diyerek koca mermiyi kavramış ve Ali’nin yardımıyla sırtlamıştı.276 kiloluk yüküyle 28′ lik topun altı basamağını çıkan Koca Seyit mermiyi topun ağzına yerleştirmeyi başarmıştı. Topun namlusunu Ocean’ ın üzerine çevirmiş, topu ateşlemişti.Gemi isabet almıştı. Batarya komutanı Hilmi Bey, derhal Mecidiye bataryasına koşmuş ve topu Seyit’le arkadaşının ateşlediğini öğrenmişti. Hemen oracıkta onbaşı rütbesini takmıştı Seyit’e.”Nasıl yaptın?” sualine ise şu cevabı veriyordu: “Cenab-ı Hakkın yardımıyla.”
Madalyası yoktu;Koca Seyit 1918’de terhis oldu, köyüne döndü. Yine savaş başladı; Seyit 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruza katıldı, vücudu iki yerden yara aldı.Zaferi hastanede öğrendi. Köyüne döndü. Çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için dağdan odun getiriyor, odun kömürü yapıp satıyordu.Madalyası bile yoktu. “Müracaat et sana madalya versinler, maaş bağlasınlar” diyenlere, “Biz madalya için, maaş için dövüşmedik” diyordu.Aralık 1939’da öldü, 50 yaşındaydı.
Koca Seyit Müzesi.
Son durağım Koca Seyit Müzesi.Buradan ve anıt bölgesinden sorumlu olan kişi ise Koca Seyit’in torunu.Dört yıl önce geldiğimde tanışmıştık kendisiyle.Biraz sohbet ettik,anlatımlarda bulundu,bir anne ve çocuğuna müze ve anıt hakkında detaylı bilgi verdi.Son bir kaç yıl içerisinde ziyaretçi sayısında çoğalma olduğunu da söyleşimiz arasında belirtti.Koca Seyit Anıtı’ nda iki saatten fazla zaman geçirdim.Bu iki saat benim için çok değerliydi.Ben huzurlu ve mutlu bir şekilde oradan ayrılırken Koca Seyit’in torununa teşekkürlerimi sunmayı ve çıkışta tekrar Koca Seyit’in mezarına gidip dua etmeyi unutmadım.Burayı dört yıl aradan sonra tekrar görmemden dolayı mutluyum, huzurluyum.
Sarnıç Ve Havran Baraj Gölü.
Amacıma ulaştım,Koca Seyit’in mezarını,anıtını ve müzeyi ziyaret ettim.Şimdi dönüş yolundayım.Koca Seyit köyüne giderken Havran-İnönü yolunu kullanmıştım.Dönüş yolunda ise Sarnıç yolunu kullanarak Havran Baraj Gölünü bir başka açıdan seyretmek ve doğa ile baş başa kalarak ana yola çıkmak istedim.
Sarnıç-Dereören Yolu.
Sevdiğim yollardayım.Bahçeler arası,yeşilliklerde ve doğada……
Böyle ortamlarda öyle mutlu oluyorum ki,kelimelerle ifade edemem.
Bir kaç kilometre sonra ana yola çıkış yapacağım,bu güzellikler geride kalacak.
Ören Sahile Varış.
Koca Seyit ziyaretine gidiş ve dönüşte dayanak noktası olarak kullandığım Ören’e akşam üzeri vardım.Bu gün huzurlu ve mutlu bir gün geçirdim.Görevimi yapmış,üstümden ağır bir yük kalkmış,tüy gibi hafiflemiş gibiyim.Ne mutlu bana.
Ören Gecesi.
Dün akşam olduğu gibi yine Ören sahilindeyim.
Karavancılar yine aynı duruyordu ama diğer aktörler yani insanlar değişmişti. Yine aileler gün batımını seyretmeye, piknik yapmaya buraya çimlerin üzerine gelmişti.
Şanslıyım, ben gelir gelmez dün akşam yemek yeyip, geceyi geçirdiğim palmiye ağacının yanındaki çift toparlanma aşamasında,hemen yerimi geri aldım.Yine rutin hareketler,akşam yemeği hazırlığı, yemek yeme ve gün batımının en güzel anlarını seyretme…..
Ören sahilinin güzel yanı da bu işte.
Mutlu ve huzurlu geçen bir günün sonunda Ören sahilindeki faaliyetim saat 22:00 ye kadar sürdü,sonra da her zaman çadırımı kurduğum ve dün akşamda konakladığım yere geçerek, istirahat haline geçiş yaptım.
2 nci Gün Ören-Burhaniye-Havran-Havran Baraj Göleti-Koca Seyit-Ören:80 km
3 ncü Gün 12 Eylül 2018 Ören-Gömeç-Altınova-Dikili-Çandarlı:
Ören Sabahı.
Yine sahilin 200 metre gerisinde yazlıklar arasında bana özel yerde gece çadırımı kurarak güzel bir uyku uyudum.Sabah yine erken kalkıp toparlandım ve yola çıkmaya hazırım.Kahvaltımı Ören içindeki Öğretmenler Parkı karşısındaki kahvehanede, hemen yanındaki fırından alacağım sıcak ekmek ile yapacağım.
Çandarlı istikametine yola çıkmadan önce iki gece geçirdiğim Ören Sahilinde sabah ayrılış fotoğrafı çekerek albüme ilave etmek istedim.
Pegasus.
Adramys’ in kenti Adramytteon (Ören) sikkelerinin üzerinde 300 yıl boyunca sembol olarak bulunmuştur….. Dürüstlük, alçak gönüllük ve şiirsel ilhamın simgesi olarak bilinir.
Ören’deki Pegasus heykelinin önünden geçip yoluma devam ederken,
Pegasus’ u da tanıtmış oldum.
Gömeç’te Mola.
Gömeç’te Belediye karşısında bulunan bu park doğal güzelliği,temizliği ile her yolcunun durup nefeslenme ihtiyacı duyacağı bir yer.Ören sahili ile Gömeç arası 20 kilometre,
bu da benim mola verme zamanımın geldiği anlamını taşıyor.
Sabah kahvemi böyle güzel bir yerde yapıp,biraz soluklandım.
Altınova.
Ayvalık içerisine hiç girmeden yoluma devam ettim.Artık Altınova sahili göründü.Altınova içerisine geldiğimde kilometre saati 48 kilometre yaptığımı, saatte öğlen olduğunu gösteriyordu.Pazartesi mola verdiğim yerde yine öğlen molası verdim.
Öğlen yemeği sonrası da günün ikinci kahvesini Altınova’da yaptım.Yemeğimi yedim, kahvemi içtim,dinlendim de şimdi yola çıkma zamanı.
Salihleraltı-Dikili Yolu.
Bu güzergahta gittiğim, kullandığım ve çok ta rahat ettiğim Salihleraltı-Dikili yolundayım.
Çok sayıda kullanmama rağmen ve bahsetmeme rağmen yolu fotoğraf albümüne hiç koymadığım aklıma geldi.Merak eden ve kullanmak isteyenler açısından bir fotoğrafını koyup,merak edenlerin merakını gidermek istedim.
Çandarlı’ ya Varış.
Yola amaç edinerek çıkarsan o amacı muhakkak gerçekleştirirsin.
Koca Seyit köyüne gidip,Koca Seyit’in mezarını ziyaret edip,dua etmek,anıt ve müzeyi gezmek istemiştim.Bunu üç güne sığdırdım,mutlu ve huzurlu bir şekilde turumu sonlandırdım.Bisikletimle her yere gidiyorum,istediğim yerde kamp yapıyorum,keyfime göre rota da yapıyorum….. doğrularım var, o doğrular içinde yol alıyorum.
Güzel aktivitelere imza atarken niye maneviyata da yol almayayım.
İşte Koca Seyit Anısına yaptığım bu turda onlardan biri.
Koca Seyit ve onun gibi tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun.Hepsini saygı ile anıyorum.
3 ncü Gün 12 Eylül 2018 Ören-Gömeç-Altınova-Dikili-Çandarlı:88 km
KOCA SEYİT ANISINA 10-12 EYLÜL 2018 (Çandarlı-Dikili-Altınova-Ören-Burhaniye-Havran-Koca Seyit)
Discussion about this post