”Bafa Gölü kıyısında, Beşparmak (Latmos) Dağları’nın eteğinde kurulmuş olan Herakleia Antik Kenti, bugünkü Kapıkırı Köyü ile iç içedir. Antik yerleşim, M.Ö. 6. yüzyılda ilk kurulduğunda adını Latmos dağından almıştır.”
Kışın son günlerine denk gelen turuma ilham kaynağı olan ve turumun adını Herakleia Yolunda olarak taçlandırdığım Herakliea Antik Kentinin kısaca açıklaması böyle.
Beş gün olarak planladım turumu,yolumun üzerinde görülecek yerler de var ama Kapıkırı (Herakleia)’na vardığımda beni çok özel anların beklediğini çok iyi biliyorum.O yüzden gidiş ve dönüş yolunun tüm güzelliklerine de tadarak yol alacağım.
Sayısız defalar gitmeme rağmen Kapıkırı (Herakleia)’da her zaman o egzotik havayı yakalamayı bilmişimdir.Ekim ayında da oradan geçmiş ve yine orada kamp atmıştım. Şimdi yine oraya yol alıyorum, bir farkla kışın acı soğuğu ile beraber.
Sabah 08:00 gibi evden ayrılıp Şirinyer’ den İzban’ a bindim.50 dakikalık bir yolculuktan sonra turumun başlangıç noktası Tepeköy’ e vardım.
Şimdi Herakleia Yolunda yol almaya başlayabilirim.
1 nci gün 22 Şubat 2020 Tepeköy-Belevi-Selatin-Şirince Pamucak:
Metropolis Antik Kenti.
Tepeköy’ den aşırı rüzgar ve soğuk ile beraber ayrıldım. Tepeköy’ den Yeniköy istikametine doğru yol almaya başlar başlamaz karşı tepenin yamacında Metropolis Antik Kenti karşıdan görülmeye başladı.Uzaktan bakarak yoluma devam ettim.
Metropolis Antik Kenti:İzmir’in 45 km. doğusunda yer alan Torbalı’nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovası’ nın batısında Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerinde kurulan Metropolis antik kentidir.Roma İmparatorluk döneminde kent yamaçlardan aşağıya doğru gelişmiştir. Günümüze ulaşan kalıntılardan Atrium, Roma Evi, Zeus ve On İki Tanrı tapınakları bu dönemdendir. Bizans döneminde kent piskoposluk merkezi olan kent savaşlar yüzünden küçülmeye başlamış, surlar daralmış ve şehir kale, stoa, akropolle sınırlanmıştır.Roma Dönemi’nde sahne binası genişletilen tiyatro 8-10 bin kişiliktir.
Kaynak: T.C. Türkiye Kültür Ve Turizm Bakanlığı.
Tepeköy-Belevi Yolu.
Tercihimi köy yollarından kullandım,arkadan ittiren rüzgar ile beraber Özbey-Yeniköy-Ahmetli-Sağlık rotasını takip ettim.Bu yol 25 kilometre kadar ama sakinliği avantaj ve çok zevkli bir yol.Torbalı ovasını bir baştan bir başa böylece geçmiş oldum.
Küçük Menderes Nehri.
Belevi girişinde Küçük Menderes Nehri üzerine kurulu köprüyü geçerken nehri seyrettim,2016 yılında Küçük Menderes Nehrinin kirliliğine dikkat çekmek için bir sosyal sorumluluk projesi yapmış,nehir boyunca yol almıştık.
Küçük Menderes Nehri;Ege Bölgesi’ nin çatısı olan Bozdağlar’ ın 2159 metrelik zirvesi ile 2070 metrelik Kumpınar Tepesi arasındaki Karakoyun Yaylası’ ndan doğar. İlk adı Kadın Deresi’ dir. Buradan sonra Kiraz ilçesine gelir. İlçeyi ikiye bölerek Kiraz Ovası’ nı sular. Beydağ Baraj Gölü ile beraber Küçük Menderes adını alır ve adını verdiği ovayı sulayarak Selçuk,Pamucak sahilinde deniz ile buluşur.
Belevi Ve Belevi Gölü.
25 kilometrelik yolu 1.5 saat gibi bir zaman diliminde aldım. Kısa bir Belevi molasından sonra yönümü Belevi Gölü tarafına çevirdim,Selatin Köyü yönüne gideceğim.
Belevi Gölü;Belevi Mevkinde Küçük Menderes Deltası içerisinde yer almaktadır.
Alanı 150 ha dır. İçerisinde bir çok kuş türünü barındırmakta olup tatlı su
eko sistemine sahiptir.
Kahve Molası.
Oto yola paralel kısa bir yolculuktan sonra Selatin köyüne giden yola girdim ve orman manzaralı yolda yol alacağım, bu aynı zamanda tırmanış anlamına geliyor.Orman yangın istasyonun yanında bulunan çeşmede kahve molası verdim.
Selatin Yolu.
Kahvemi içip,enerjimi topladım,sularımı da tamamladıktan sonra orman
içinde tırmanmaya başladım.
Selatin Köyü Ve Anıt Ağaç.
Selatin Köyüne kadar orman içinde sert bir tırmanış yaparak yol aldım.Köy hafif bir çukurda olduğundan hafif bir iniş yapıp köy meydanına vardım.Orman da kahve molası verdiğimden mola ihtiyacı duymadım,onun yerine çocuklarla kısa bir sohbet edip,köy meydanında bulunan asırlık çınar ağacında fotoğraf çekimi yaptım. Bu asırlık Çınar Ağacı 800 yaşında ve köylüler gözü gibi bakmakta.
Selatin-Şirince Yolu.
7 kilometrelik bir yol ama bahçeler içi,orman içi ve indi çıktılarla dolu olması ve üstelik çok tenha olması yola ayrı bir güzellik katmış.Sulu kar yağışı ve aşırı soğuk ile beraber aldığım bu 7 km’lik yolu ne çabuk aldım anlamadım,soğuktan olsa gerek.
Şirince.
Şirince Köyü girişinde bisikletten inip,ittirerek sokaklarında yol aldım.Çok defalar geldiğim Şirince’de ne gibi değişiklikler olmuş onları izledim.Bu gün cumartesi olduğundan sokaklar kalabalıklaşmaya başlamış bile.Şarap almaya niyetlendim ama yerinde her şey pahalı olduğundan, bende tadımlıklar ile idare ettim ve Şirince çıkışına vardım.
Şirince;İzmir’in Selçuk İlçesi’ne bağlı ve Selçuk’a 8 kilometre mesafede tarihi mimarisi korunmuş turistik bir köydür. Özgün adı olan Kırkınca’ nın efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet’in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik’ in talimatıyla Şirince şeklinde resmileştirilmiştir. 1950′ li yıllarda 2000-3000 civarında iken sonradan 700′ e kadar düşen köy nüfusu, 1990′ lı yıllardan itibaren turizmin gelişmesiyle birlikte tekrar yükseliş eğilimi içine girmiştir. Köyde halen bazı Rum evleri pansiyon olarak hizmet vermektedir.Kaynak:Kültür Portalı.
Selçuk.
Şirince’den soğuk ve rüzgarlı bir hava ile beraber Selçuk’a iniş yaptım. Selçuk bu gün benim ikmal noktam olduğundan alış veriş işine yoğunlaştım.İşlerim bittikten sonra da geceyi geçirmeyi planladığım Pamucak sahiline yol almaya başladım.
Artemis Tapınağı.
Selçuk’tan çıkıp ağaçlı yola girer girmez sağımda bulunan Artemis Tapınağı’nı
ziyaret etmek istedim.
Artemis Tapınağı; Aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis’ e ithaf edilmiş tapınak Efes’ te Milattan önce 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.
Ağaçlı Yol.
Ana yola paralel olması,sıfır trafik olması ve ağaçların verdiği huzurla beraber
Pamucak Sahile yol aldım.
Pamucak Sahili.
Pamucak Sahile vardığımda soğuk ve şiddetli fırtına dozajı arttırmış vaziyetteydi.Aşırı soğuk iliklerime kadar işliyordu.İlk önce rüzgarı az hisseden Selçuk Belediye halk plajı ve sosyal tesislerini test ettim,maalesef 2 yıl önce kamp olayını Belediye yasaklamış.Sahilin iç tarafında bir kaç yerin en uygun olanına çadırımı kurdum.
Rüzgar almıyorum ama hava çok soğuk.
Pamucak Geceleri.
Çadırı kurduktan sonra öğlen hafif geçiştirdiğim yemeği bu sefer sağlam bir şekilde yaptım.Karnım da doyduktan sonra çadırın dışında rüzgarın ağaçlarda çıkardığı sesi dinleyerek bir süre dinlendim, tabii radyomda rüzgara eşlik etti.
Hava iyice zifiri karanlık,rüzgarın boyutu fırtınaya,soğuğun cinsi de acıya varmaya başlayınca sığınağım olan çadırıma girdim.
Dinlenme olayına çadırımın içinde devam ettim.Ama kış geceleri soğuk ve geceler uzun olduğundan 21:00 sıralarında uykuya dalmışım.
Sonrasını hatırlamıyorum,bir tek hatırladıklarım rüzgar nedeniyle bir kaç kez uyanmam ve sonunda 04:00 sıraları tamamen uyanıp,sabahın olmasını beklemek.
1 nci gün 22 Şubat 2020 Tepeköy-Belevi-Selatin-Şirince Pamucak:64 KM
2 nci Gün 23 Şubat 2020 Pamucak-Kuşadası-Söke-Saplı Ada (Akbük):
Pamucak Sabahı.
İki saat kadar uyku tulumumun içinde oyalandım.06:30 gibi artık yeter deyip önce çadır içi sonra da çadır dışı toparlanması yaptım.Sonra da çayımı demleyip rüzgara ve soğuğa meydan okuyarak keyif ile kahvaltımı yaptım.
Her şey tamam olunca ve güneş Bülbül Dağı üzerinde kendini gösterirken de yola çıkmaya hazırım.Bu günkü rotamın son durağı Saplı Ada olacak.
Pamucak’ tan ayrılmadan önce hatıra fotoğrafı çekilip yola çıkıyorum.
Pamucak Sahili.
Eski Kuşadası yolunu kullanarak Kuşadası’na oteller bölgesinden yol alırken hafif tırmanış ile biraz yükselti kazandım.Hemen sağ yanımda uçsuz bucaksız Pamucak sahili görüntü alanıma tamamı ile girdi.
Kuşadası.
İlk defa kullandığım eski Selçuk-Kuşadası yolu ile Kuşadası girişine çabuk vardım,zevkli ve sakin bir yol idi.Ama Kuşadası için öyle söyleyemeyeceğim.
Çabuk geldiğim Kuşadası girişinden, Kuşadası çıkışına kadar bayağı zaman geçti ve yol aldım.Davutlar sapağından sonra da Söke rampasına tırmanmaya başladım.
Davutlar ve Güzelçamlı.
Evet aşağısı Davutlar ve Güzelçamlı, aynı zaman da sahilleri.Denize uzanan kısım ise Dilek Yarımadası. Planlamam da turumun 4 ncü günün akşamı bu sahilde kamp yapmak var, şimdilik yukarıdan seyretmekle yetinip,Söke’ye inişe geçiyorum.Kuşadası-Söke rampasını arkadan ittiren şiddetli rüzgar ve tek tişört ile çıkmıştım,inerken ise 3 kat giysi ve rüzgarlık ancak kafi geldi.
Söke.
Aydın’ın büyük ilçelerinden biri olan Söke’ye vardığımda saat 12:00 olmuştu.Önümde uzun bir Söke Ovası var.Ova boyunca mola verip kafama göre yemek yiyeceğim 1-2 yer ancak var yada kendi işini kendin halledeceksin.Fırtına ve soğuğu düşünerek,karnım fazla acıkmasa da çok güzel tavuk ızgara yapan yerde yemeğimi yeyip,Söke Ovasına attım kendimi.
Büyük Menderes Nehri.
Arkadan aldığım rüzgarın ittirmesi ile çok hızlı yol alarak birinci Didim kavşağı öncesinde bulunan Büyük Menderes Nehri üzerine vardım.Burada her zaman balık avlayanlar olurdu,bu gün hiç kimse yok.
Büyük Menderes Nehri;Batı Anadolu’ nun en büyük nehridir ve Menderes Havzası’ nın ana sulama kaynağıdır. Küfi Suyu ve Banaz Çayı kollarının birleşmesiyle oluşur ve Ege denizine dökülür. Uzunluğu 548 km’ dir. Büyük Menderes ovası bataklıkları kurutulduktan sonra Türkiye’ nin en verimli alanlarından birisi olmuştur.
Didim Sapağı.
Büyük Menderes nehrini ve birinci Didim sapağını da geçtikten sonra 4 km’lik tırmanış sonunda ikinci Didim sapağına vardım.Artık bundan sonra hafif eğim ile beraber Didim yönüne yol alacağım.Rüzgarı da hesap edersek Akbük,Saplı Ada sahiline çabuk varacağımı sanıyorum.
Saplı Ada’ya Varış.
Akşam üzeri Saplı Ada’ nın bulunduğu yere vardım.İlk işim hemen orada bulunan büyük 3 marketten birinden eksik malzemelerimi ve suyumu alıp Saplı Ada sahiline geçmek oldu.Saplı Ada’ nın kara ile olan bağlantısı, yani sapı deniz suyunun çekilmesi nedeniyle tamamen görülür ve üzerinde yürünür şekildeydi.
Saplı Ada’ya varış anımı da bu fotoğraf karesi ile görüntülemiş oldum.
Saplı Ada.
Tepeden bakınca bir kaşık görünümüne benzeyen bu harika manzara Didim’de Akbük’ ün simgesi haline gelmiştir.
SİT alanı olarak koruma altına alınan Saplı Ada’nın ilginç bir yapısı var. M.Ö 1500′ lü yıllarda Ege Denizi’ nde meydana gelen çok büyük bir volkan patlaması sonucu etrafa saçılan küllerin birikimi ile oluşmuş.Günümüzde hala bu kül katmanını görmek mümkün.
Akbük Koyunun yaklaşık 100 metre açıklarında yer alan adaya yürüyerek de gitmek mümkün.Suların çekildiği zamanlarda ada ile arasında su yüksekliği ancak dizlerde oluyor.
Saplı Ada Gecesi.
Soğuk bir günde rüzgarın ittirerek yardımcı olması ile bu gün 78 km’lik yolculuktan sonra hedeflediğim Saplı Ada sahilinin tam karşısında kamp halindeyim.Çadırımı denize yakın olabilecek konumda dubaların ardına kurdum.Dubalar bu gece beni ve çadırımı rüzgardan ve soğuktan koruyacak.Çadır işinden sonra hemen akşam yemeği hazırlığına giriştim,yemeğimi yedim.Hava erken karardığından deniz kenarında kimse kalmayınca ortam bana kaldı,radyomun sesini kendim duyacağım kadar açarak,rüzgarın sesine eşlik etmesini dinledim.Belli bir saatten sonra soğuk ayaza çevirince de sıcak uyku tulumu içinde buldum kendimi.Kışın erken uyumak zorunluluğu var,başka türlü vakit geçmiyor, ben de öyle yaptım zaten.Yarın Herakleia’ dayım.
2 nci Gün 23 Şubat 2020 Pamucak-Kuşadası-Söke-Saplı Ada (Akbük): 78 km
HERAKLEİA YOLUNDA 22-26 ŞUBAT 2020 (1 ve 2. Gün Tepeköy-Belevi-Selatin-Şirince-Selçuk-Pamucak-Kuşadası-Söke-Saplı Ada-Akbük))
Discussion about this post