Dün akşam üzeri vardığım ve kamp yaptığım Akbük Saplı Ada karşısında iyi bir gece geçirdim.Bugün üçüncü günün sabahı,şu ana kadar dizim iyi gidiyor fazla bir sorun çıkarmadı.Her zaman ki gibi gün doğmadan uyandım,hava rüzgarlı olduğundan çadır nemlenmemiş o yüzden önceliğimi kahvaltıya verdim.Kahvaltı, çadırı toplama ve malzemeleri bisiklete yükle derken güneşte artık kendini göstermeye başladı.Bugün indiler,çıktılarla dolu bir yoldan Kapıkırı köyüne yani Herakleia Antik Kentine varmayı sonraki günde de Didim Taşburun yönüne geçmeyi planlıyorum.Bu yazımda da 3 ve 4 ncü günü yazıya dökeceğim.
3 ncü Gün 27 Mart 2021 Saplı Ada-Akbük-Gürçamlar-Ovakışlacık-Selimiye-Bafa Gölü-Kapıkırı-Herakleia:
Saplı Ada’ya Veda.
Geceyi geçirdiğim,kamp yaptığım Akbük Saplı Ada karşısındaki kamp yerinden ayrılmadan önce kamp yeri veda fotoğrafı alarak Kazıklı tarafına yola çıktım.
Kazıklı Rampası.
Kamp yerinden ayrıldıktan hemen sonra Akbük’e vardım,içeri girmeden yönümü Kazıklı istikametine çevirdim ve her zaman ki gibi tırmanış başladı.Kazıklı rampası 5 km civarı,tırmanışın son noktalarında arkama dönüp baktığımda Akbük ve Saplı Ada çok uzaklarda aşağılarda kalmıştı.
Kazıklı Rampasının sonunda ve köye girmeden hemen önce tepeden inmeye başladığımda hemen sağ yanımda Güllük Körfezinin kuzey bölümü biraz puslu da olsa gözükmeye başladı.
Akbük-Milas Yolu.
Bölge küçük tepelerden oluştuğundan bol indili,çıktılı bir yolda yol almaktayım.Bölgenin en kırıcı rampası Kazıklı rampası,onu atlattıktan sonra Gürçamlar sonrası biraz çıkış ve Kızılağaç taraflarında ise keyifli bir yolculuk sizi bekliyor.Ama unutulmamalı,bu bölge küçük tepeler olmasına rağmen zorlayıcı bir yol.
Kızılağaç’ı geçip Kıyıkışlacık sapağına yaklaşmışken geçen senede kahve molası verdiğim yerde durdum,kahvemi yaptım, yorgunluğumu biraz üzerimden atmak için çimlere uzandım……..Yani velhasıl ortamın tadını çıkardım.
Sarıçay Deltası.
Kıyıkışlacık sapağından kısa bir tırmanış sonrası tepe noktaya vardım.Yönümü Ovakışlacık tarafına çevirmeden sağ yanımda beliren ve görüş alanımda olan Güllük Körfezini,Bodrum Havaalanını,Sarıçay Deltasını fotoğraf karesine sığdırmaya çalışarak Ovakışlacık tarafına inişe geçtim.İniş çabuk oldu,Ovakışlacık ve Kale üzeri Söke-Milas yoluna çıkış yaptım.Artık ana yolda yol alacağım.
Euromos Antik Kenti.
Selimiye tarafına yol alırken yol kenarında bulunan ve daha önce iki defa gezdiğim Eurumos Antik Kentine kısa bir ziyaret yaptım.
Euromos Antik Kenti:Euromos, Antik Çağ’da Mylasa’dan sonra yörenin en önemli kentiydi. Kentin adı MÖ. 5’inci yüzyılda “Kyramos” ya da “Hyramos” biçiminde karşımıza çıkıyor. Yunanca’da “güçlü” anlamına gelen Euromos, Mausolos’un Hellenleştirme politikası sonucu kullanılmaya başlanmış olmalıdır. Bir yazıttan öğrendiğimize göre Euromos’un, kuzey komşusu Herakleia ile arası açılmıştı. Bunun nedeni Herakleialılar’ın Euromos topraklarını yağma edip kutsal ve özel malları götürmeleriyle yağmadan etkilenen bir Euromoslu’nun başvurduğu Mylasa yetkilileri Herakleia’ya gönderdikleri elçi ile sorunu çözümlediler.Kent kalıntıları çok yıpranmış olmalarına karşın, Asya’nın en iyi korunmuş yarım düzine tapınağından biri de Euromos’taki Zeus Tapınağı’dır. M.S. 2’nci yüzyıldan kalma yapı cephelerinde 6, yanlarında 9 sütunlu ve Korinth düzeninde yapılmıştır. Yapının kuzey kenarındaki 3 sütun ile güneybatı köşesindeki sütunun yivsiz oluşundan süsleme işinin yarıda bırakıldığı anlaşılıyor. Kuzey ve batıya bakan yüzlerdeki sütunların tümünde adak yazıt taşıyan panolar vardır. Sütunlardan beşi fizikçi ve kamu görevlisi Menekrates ile kızı Tryphania, yedisi de Leo Quintos adlı bir başka kamu görevlisi tarafından sunulmuştur.Büyük ama oldukça kötü durumdaki tiyatro ovanın hemen üzerindeki yamacın girintisi içinde yer almaktadır. Görülebilen 5 oturma sırasının kuzey kesimleri iyi korunmuştur. Düz bir alan üzerindeki agorayı çevreleyen stoanın birkaç sütunu görülebilir durumdadır. Daha batıda bir başka stoa daha vardır. Bu stoanın sütunlarından birinde Kallisthenes adlı kişinin kente yaptığı parasal yardım ve İasos’un yandaşlığı üzerine bilgi veren uzun bir yazıt yer almaktadır. Zeus Tapınağı ve çevresinde 1970’li yıllarda Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu tarafından kazı ve restorasyon çalışmaları yapılmış ancak daha sonraki yıllarda bu çalışmalar yarım kalmıştır.Kaynak:T.C. Kültür ve Turim Bakanlığı
Selimiye Ve Karacabel Tüneli.
Euromos Antik Kenti kültür gezimden sonra Bafa Gölü tarafına hareket ettim.Bu arada saat 14:00 olmuş bile,öğle yemeğimi Selimiye’de yedim,2 adet büyük marketten birinden gece ve sabah için alışveriş yaptım.Alışveriş sonrası bölgenin tek tüneli olan Karacabel Tünelinden geçerek Bafa’ya vardım.
Latmos Dağı (Beşparmak Dağları).
Ovakışlacık inişinden beri artık rüzgara karşı yol almaktayım ve yavaşladım.Bafa’da oyalanmadım ve hemen Kapıkırı- Herakleia Antik Kenti bölgesine hareket ettim.Herakleia Antik Kenti bölgesinde yol alırken hemen sağ yanımda ise Latmos Dağı tüm heybeti ile duruyordu.
Latmos Dağı (Beşparmak Dağları):Günümüzde Milas-Söke Karayolu üzerinde yer alan Herakleia’nın yer aldığı, Antik Çağ’da Latmos Dağları olarak bilinen Beşparmak Dağları sarp ve ormanlarla kaplı olup Latmos Körfezi’ ni çevirmektedir. Doğal güzelliği ile tanınan bu antik şehre aynı zamanda Latmos veya Latmia ismi de yakıştırılmıştır. Latmos Herakleia’ sı en parlak devrini Helenistik Dönem’de yaşamıştır. Özellikle deniz ticareti sayesinde çok zenginleşmiştir. Antik zamana tarihlenen kalıntıları Latmos Dağı’ nın Bafa Gölü’ne uzantılarının bulunduğu yerdeki Kapıkırı Köyü ile iç içedir. Beşparmak (Latmos)’ ın Tekerlek Zirvesi 1.375 metredir.Kaynak: T.C.Turizm Ve Kültür Bakanlığı
Kapıkırı-Herakleia Antik Kenti.
Kısa süre sonra kamp yapmayı planladığım Kapıkırı köyünün hemen altındaki yerdeyim.Ben geldiğimde kalabalık sayılacak bir kişi kitlesi vardı.Geneli rüzgarı önemsemediğinden sağa sola dağılmışlardı,nede olsa araba ile gelmişler.Tam kamp yapmayı düşündüğüm,rüzgar almayan yer ise sanki benim için ayrılmış gibi idi ve hiç tereddüt etmeden buraya çadırımı kurdum ve malzemelerimi yerleştirdim.İşte şimdi Kapıkırı-Herakleia geceleri başlıyor.
Herakleia Antik Kenti.
Hazırlığımı bitirdim ve akşam yemeğimi Herakleia Antik Kentinde Bafa Gölü kenarında yerken gün batımını da seyretmek.Var mı? böyle bir anı başka yerde yaşamak.Şimdi Herakleia Antik Kentinden bahsedebilirim.
Herakleia Antik Kenti:Bugünkü Kapıkırı Köyü içerisinde kalmakta olup, Milas’ a 39 kilometre uzaklıktadır. Kent,Antik Çağda Ege Denizi’ nin bir uzantısı olan Latmos Körfezi’ne sahipti. Ancak Menderes Nehri’ nin getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu körfez bu günkü Bafa Gölü’ne dönüşmüştür. Kent, coğrafi olarak İonya ile Karya sınırında hatta İonya bölgesinde yer almasına rağmen karekter ve tarihi geçmişiyle tipik bir Karya şehri olarak kabul görmüştür.Kent, adını ünlü mitoloji kahramanı Herakles’ ten almıştır. MÖ 8′ nci yüzyılda adı Latmos iken, Persler zamanında Karia Satrabı Mausolos’ un eline geçmiştir. MÖ 1′ nci yüzyılda denizle ilişkisinin kesilmesi üzerine eski önemini kaybeden Herakleia, ulaşımdaki güçlük nedeniyle Hıristiyan keşişlerin gizlenme yeri olmuştur
Kaynak: T.C.Turizm ve Kültür Bakanlığı.
Herakleia Bana İyi Gelir.
Evet Herakleia bana iyi geldi,dizim de fazla bir şey yok hele gün batımını da seyrettim ya, benden iyisi ve mutlusu yok.Gün batmadan kıyıdakiler bir bir evlerinin yolunu tuttu,ben eski işletmenin rüzgarı kestiği bölümde rüzgardan etkilenmeden gecelemeye başladım.Diğer tarafta ise 2 karavan var, onlarda geceyi burada geçirecekler.Bu gün Beraat Kandili dolayısıyla bu atmosferde yapılması gereken şeyden uzak durdum.1 lt lik karışık meyve suyu ve çerez ile geceyi geçirirken, yakınlarım ve ailem ile görüşerek kandillerini kutladım.Her ne kadar rüzgarsız alanda olsam da belli bir saat diliminden sonra gece ayaza çalmaya başladı bende çadırıma çekilerek uyku alemine daldım.
3 ncü Gün 27 Mart 2021 Saplı Ada-Akbük-Gürçamlar-Ovakışlacık-Selimiye-Bafa Gölü-Kapıkırı-Herakleia:68 Km
4 ncü Gün Herakleia-Kapıkırı-Bafa Gölü-Didim-Taşburun:
Herakleia Sabahı.
Dün akşam üzeri güneşi Bafa Gölü üzerinden uğurlamıştım,şimdi ise sabah gün doğmaya yakın ayı yine Bafa Gölü üzerinden uğurluyorum.Ne muhteşem bir olay, iki farklı olayı 12 saat içinde yaşarken güne uyanıp,hazırlıklara başladım.
Kahvaltımı yaptım,eşyalarımı toparladım, bisikletimi hazırladım derken 08:30 gibi yola çıkmaya hazırım.Yola çıkmadan önce geceyi geçirdiğim Herakleia Antik Kenti’nden ayrılık pozu çekilerek bölgeden ayrılıyorum.Akşama Taşburun’a ulaşmayı hedefliyorum.
Dün geldiğim yerden tekrar Bafa’ya dönerken Latmos Dağı (Beşparmak Dağları) görselini de albüme koyarak yoluma devam ediyorum.
Bafa Gölü.
Dün akşam üzeri geldiğim Bafa Gölü kenarından sabah yoluma devam ederken bu iki fotoğraf ile Bafa Gölü’nden bahsetmek isterim.
Bafa Gölü:Bafa Gölü (Çamiçi Gölü olarak da bilinir, eskiden Vafi Denizi),Ege Bölgesi’ nin en büyük gölüdür. Bafa Gölü,Büyük Menderes Nehri deltasının güneydoğu kesiminde, Menteşe Dağlarının içine sokulmuş sığ bir tatlı su gölüdür. Yaklaşık 60 km²’lik yüzölçüme sahip olan Bafa Gölü’nün denizden yüksekliği 2 metre, en derin bölümü 21 metre, uzun ekseni 16 km ve en geniş yeri 6 km’dir. Aydın ve Muğla il topraklarında yer alır.Eski zamanlarda Ege Denizi’ nin bir parçası olan göl Büyük Menderes’in taşıdığı alüvyonlar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içeride kalmıştır. Bugün Büyük Menderes Nehrinin Ege Denizine döküldüğü alandan yaklaşık 17 km uzaklıktadır.
Bafa’yı geçtim Bafa Gölü’ne paralel gidiyorum ve rüzgara karşı yol almaktayım. Rüzgar dediysem hani ilk iki gün beni arkamdan ittiren şiddetli rüzgar var ya!!!! işte o rüzgarları şimdi burundan yiyiyorum.Ve ben bu atmosferde pek te yabana atılmayacak bir yerde , rüzgarsız bir alanda yerimi buluyor ve kahve molası veriyorum. Bu kahve molası bana çok iyi geldi.
Deveci Han (Taşhan).
Beçin ve Balat arasında menzil hanı olarak inşa edilmiştir; tek sahınlı, dikdörtgen planlı ve tek katlıdır.Yıllarca atıl vaziyette kalan ve her geçişimde merak ettiğim yere nihayet tanıtım tabelası koymuşlar ve hanı temizlemişler.
Didim.
Bir süre sonra Bafa Gölü kenarından ayrılıp Didim sapağına kadar rüzgara karşı tırmandım.Didim sapağından içeri girerek bu sefer Didim’e kadar rüzgarın yardımı ile 20 km’lik yolu çabucak aldım.Öğlen vakti Didim’e vardığımdan hemen iyi bir yerde yemeğimi yedim.Sonra Taşburun taraflarında kamp yapacağımdan Didim’den gerekli alışverişlerimi yaparak Taşburun istikametine yol almadan önce Didyma Antik Kenti’ne uğradım.
Didyma Antik Kenti:Apollon Tapınağı, o zamanki adıyla Didymaion M.Ö. 560’ta inşa edildi ve antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biri haline geldi. Kuzeyindeki Miletos kentiyle deniz bağlantısı vardır. Denizyoluyla gelen ziyaretçiler, Panormos Limanından karaya çıkar ve kutsal yoldan Didyma’ya ulaşırlardı. Kutsal alan İÖ 494’te Persler tarafından yağma edilip yakılana değin, Apollon’un gözdesi bir delikanlı olan Brankhos’un soyundan gelme Brankhosoğullarınca (Brankhidai) yönetilirdi. Kutsal yolun iki yanında da son 2 km boyunca Brankhosoğullarından erkek ve kadınların oturur pozda heykelleri diziliydi. Tapınakta bulunan, Apollon’un bronz heykeli Pers başkenti Ekbatan’a götürüldü. Büyük İskender İÖ 334’te Miletos’u aldıktan sonra kehanet merkezinin yönetimi Miletos kentine verildi. Miletos kahini İÖ 331’de Büyük İskender’i “Zeus’un oğlu” ilan etti.İÖ 300’de Miletoslular Yunan dünyasının en büyük tapınağının yapımına başladılar. Ölçüleri çok büyük tutulan tapınağın yapımı İS 2. yüzyılın ortalarına değin sürdürdüğü halde bitirilemedi. Daha sonra içine bir kilise ve başka binalar yapıldı. Bizanslılar, tapınağın içinde bir kışla ile bir garnizon kurdular. Binalar yangınla harap oldu ve tapınak 15. yüzyılda bir deprem sonucu kısmen yıkıldı. Didyma’da Apollon Tapınağı (Didymaion), Anadolu İon toprakları arasında en büyük ve en zengin olanıdır. Didyma, kutsal emanetleri, hazineleri, kutsal kuyusu ve kutsal defne korusu ile de tanınırdı.Bugün Apollon Tapınağı ve çevresinin bulunduğu antik köy, devam eden çalışmalarla birlikte turizme açıktır. Her yıl binlerce insan Apollon tapınağı ve antik köyü ziyaret etmektedir. Antik köyde her yıl Didim Belediyesi’nin organize ettiği çeşitli etkinlikler de düzenlenmektedir. Türkiye’nin ilk vegan festivali olan Vegan Fest ve Milet’ten Apollon Tapınağı’na kadar süren Kutsal Yol Yürüyüşü bunlardan bağzılarıdır.Kaynak:www.didim.com.tc
Taşburun.
Didim’den ayrıldım Taşburun istikametine gidiyorum ve Taşburun’da kamp yapmayı planlıyorum. Ama bugün günlerden pazar kıyı bölümleri çok kalabalık,o yüzden Taşburun’a gidinceye kadar kendime alternatif kamp yerleri bakarak yol aldım.Yine sonunda Taşburun’da genelde ailelerin olduğu bir yerde kamp yapabilecek yer buldum. Zaten ailenin biride kalkmak üzereydi hemen yerlerini bana tahsis ettiler.Çadırımı bu alana kurdum, yerleştim,artık akşama hazırlanabilirim.
Taşburun Kampı.
Kamp yerini ayarladıktan ve yerleştikten sonra geriye fazla bir şey kalmıyor.Artık bu saatten sonra geriye işin keyfini çıkarmak kalıyor.Benin taktiğim bu,ortam sakin olacak, sessizlik ve huzur benim en çok istediğim şeyler.Rüzgarı almayan bir yere masa ve sandalyemi kurarak gün batımına nazır yemeğimi hazırlayıp yedim. Yemek sonrası da radyomun eşliğinde iyice üşüyünceye kadar dışarıda oyalandım. Sonra mı? tabii ki uyku tulumunun içi.
4 ncü Gün Herakleia-Kapıkırı-Bafa Gölü-Didim-Taşburun:59 km
Discussion about this post