25 Mart günü evden ayrıldım,hava biraz, yok yok bayağı rüzgarlı ve sert olmasına rağmen keyifle yol alıp, keyifle kamp yapıyorum.5 nci günün sabahına uyandığımda da keyfim yerindeydi.Niye olmasın ki kendim planlayıp, kendim yol alıp, kafama göre kamp yapıyorum, bundan iyisi mi? olur.Herakleia hakikaten bana iyi geldi,sıkıntım yok,ilk 3 gün rüzgarı arkadan alıp seri hareket ettim ama dönüş yolunda hep kafadan alıp daha yavaş hareket ediyorum, bugün ve yarında öyle olacak.
Bugün biraz tarihe, biraz ovaya, sonra da denize, yarın ise eve yolculuk var.Bu kadar giriş yazısı yeter sanırım müsaadenizle ben artık başlayayım.
5 nci Gün 29 Mart 2021 Taşburun-Miletos-Tuzburgazı-Güllübahçe-Söke-Güzelçamlı:
Dün akşam güneşi nasıl Ege Denizi üzerinde batırdım ise bu sabahta ayı yine Ege Denizi üzerinde uğurlarken güne uyandım. Dünkü ve geceki sert rüzgar yerini biraz daha sakin havaya bırakmış ama uzun sürmeyeceğini bildiğimden hemen sabahın rutin işlemlerine giriştim.Kahvaltı,topralanma ve bisikleti yükleme işlemlerinden sonra yola çıkmaya hazırım.Ferdi Kızıl kardeşimin kulaklarını burada da çınlatayım,onun kullandığı tripottan alıp,ondan ilham aldığım kamp yeri ayrılış fotoğrafımı da çekilip Taşburun kamp yerimden ayrıldım.
Kamp yerimden ayrıldıktan sonra kısa bir düz yol hikayesi ve sonrasında Akköy’ün kısa ve hafif rampasını sert esmeye başlayan rüzgara karşı aldım.Sonra Balat’a iniş yaptım ve günün tarih kokan yerine adımımı attım.
Milet Antik Kenti (Miletos).
Artık Milet içindeyim,yanlış hatırlamıyorsam daha önce üç defa geldim ve çok detaylı gezmiştim,her noktasını biliyorum.O yüzden bugün detaylı gezmeyeceğim,bana eksik kalan yerlerini görüp,Milet Antik Kenti hakkında bilgi verip,sabahın ve Miletos’un keyfini süreceğim ve öyle yapıyorum.
Milet Antik Kenti:Yenihisar (Didim) ilçesi, Balat köyü yakınlarındadır. Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir. Daha sonra Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İonialılar tarafından tekrar kurulmuştur. İonia’nın en önemli şehir limanlarından birisidir. Dört limanı vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır. Özellikle M.Ö. 650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir. M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız bir kent olmuştur.Erken Hıristiyanlık döneminde de önemli bir merkez olan Milet’te, yerleşim yeri küçülmüş, 13. yüzyılda Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Ören yerinde bu dönemlerden kalma; Milet Tiyatrosu, Faustina Hamamı, agora, tören caddesi, anıtsal çeşme, gymnasium, Virgilius Capito, hamam, Türk hamamı, Athena Tapınağı stadium, delphinion, liman anıtı, agora, Zeus Olympios Temenosu, bouleuterion (Senato Binası), Mısır Tanrılarının Temenosu kalıntıları bulunmaktadır.Kaynak:T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı
Miletos’ta Kahve Zamanı.
Bir şeyi yapıyorsam hakkını sonuna kadar veririm arkadaş. Tarihi,coğrafyayı,doğayı,dağları,yaylaları,köyleri,yolları kat ediyorsam hepsinin hakkını vermeliyim,laf olsun diye yol almam.
İşin keyif bölümüne gelince ondan da geri kalmam.Ben Miletos’ta sabah kahvemi içeceğimi daha yola çıkmadan kafamda planlamıştım, o keyfi daha önceden borsa misali hayal dünyamda satın almıştım.Şimdi o an gerçekleşiyor,sabah kahvemi Miletos Antik Kenti tiyatrosu önünde yudumluyorum.Hayalim ve planım gerçek oldu mu? oldu.
Şimdi ayrılık vakti,Milet Antik Kenti gezim bitti,sabah keyif kahvemi de içtim,sabah
yeli ile güneşininde tadına baktım eeee artık yola revan olma zamanı geldi demektir.
Büyük Menderes Nehri.
Milet Antik Kenti’nden ayrıldıktan sonra Büyük Menderes deltası’nın bulunduğu ovada pedallamaya başlar başlamaz Büyük Menderes Nehri ile yine karşılaştım ve üzerinden geçerken tekrar bir fotoğrafını alıp kısaca kendinden bahsedeyim.
Büyük Menderes Nehri: Batı Anadolu’nun en büyük nehridir ve Menderes Havzası’nın ana sulama kaynağıdır. Kufi Suyu ve Banaz Çayı kollarının birleşmesiyle oluşur ve Ege Denizi’ne dökülür. Uzunluğu 548 km’dir. Büyük Menderes ovası bataklıkları kurutulduktan sonra Türkiye’nin en verimli alanlarından birisi olmuştur.
Söke Ovası,Büyük Menderes Deltası.
Önümde up uzun,düz bir yol,karşımda Samson Dağı ve ben rüzgara karşı yol alıyorum.
Ne kadar kendimi korumaya çalışsam da dudaklarım çatlamaya,burnumun derisi gerilmeye başladı.Miletos Antik Kentinden Tuzburgazı’na kadar bu şekilde yol aldım ve sonra yol ile beraber sağa dönüp Atburgaz’ı üzeri Priene Antik Kenti önlerine kadar geldim.
Priene Antik Kenti.
Kente şimdiye kadar 1 defa 2017 yılında girmiştim,girip girmemekte tereddüt ettim rüzgara karşı yol almak biraz yıpratmış olacak ki, son anda girmekten vazgeçtim,uzaktan bir kaç fotoğrafını çekmek ile yetindim ama meraklıları için 2017 fotoğrafı ile tanıtımını buraya koyuyorum.
Priene Antik Kenti:Priene, Samsun Dağı’nın güney yamacında, Söke ilçesinin 15 km güneybatısına kurulmuş önemli antik kentlerden biridir. 370 m. yükseklikte sarp bir kaya üzerine kurulması saldırılara karşı koymada avantaj sağlamıştır. Ayrıca yüksek bir yerde olması kentin farklı yönlerden de görülebilmesine imkan sağlamaktadır. Miletos gibi Ion Birliğinin bir üyesi olduğu kabul edilen Priene hakkındaki ilk bilgilere ise M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında antik kaynaklarda rastlanmaktadır.
Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.Kaynak:T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Güllübahçe’de yemek molası verdikten sonra Söke yönüne giderken Samson yamaçlarındaki bu tabela dikkatimi çekti.Mustafa Kemal Atatürk 10-13 Ekim 1937 tarihinde yapılan Ege Manevralarını 13 Ekim 1937 tarihinde buradan izlemiştir.Burayı da görüp hafızama işledikten sonra,Söke’ye hareket ettim ve rüzgara rağmen Söke’ye vardım.
Söke’de hiç oyalanmadım hemen Ağaçlı rampasını tırmanmaya başladım.Ağaçlı’da bu dostlar artık korktuklarından mı? çok sevindiklerinden mi? bilinmez bana bayağı havladılar,daha yavrular canlarım.Ağaçlı’da meyve stokumu tamamladım, orada akan dağ suyu ile güzelce yıkayıp tüm sularımı da tamamladıktan sonra Davutlar’a inişe başladım.
Davutlar-Güzelçamlı.
Davutlar, bu bölge de benim ikmal noktam olduğundan akşam ve sabah ihtiyaçlarımı aldım ve kamp yapacağım bölgeye doğru hareket ettim.Muhtemelen Sevgi Plajında kamp yaparım diye planlıyorum derken kendimi Sevgi plajı önünde buldum.
Sevgi Plajı.
Sevgi Plaj: bölgenin en popüler piknik alanlarından biridir. Bol bol uzun okaliptus ağaçlarının arasında oturma dinlenme yerleri vardır.Sahilde hem yayalar için hem motor ve bisikletler için iki ayrı yol vardır. Ayrıca çevresinde çok sayıda büfe kafeterya restoran çay bahçesi bulunmaktadır.Bu mekanlar genellikle mart ayından sonra ekim ayına kadar gece geç saatler kadar hizmet vermektedir.Kaynak:www.kusadasi.com.tr
Ben vardığımda Sevgi Plajının bir bölümünde düzenme yapılıyordu, diğer tarafa daha başlanmamış yere geçip çeşmelere yakın olabilecek bir pozisyona çadırımı kurdum.Şahsi temizlik işlerim ile kıyafet değişikliği yapıp üstümdekileri havalandırmaya çıkardım.Artık,akşam seansı başlayabilir.
Güzelçamlı-Sevgi Plajı Gecesi.
Eh artık akşama ve geceye başlayabilirim.Burada etkili bir rüzgar var, denizden direk olarak üzerime şiddetli geliyor,ben de yakınlardaki başka bir bankı sürükleyip getirip kendi bankımın önüne rüzgar kesici yapıp faaliyete başladım.Haliyle önce karnımı doyurmam gerek ki,rahat edeyim.Rüzgarı azalttığımdam yemek işini yapmam kolay oldu,o işi de gördükten sonra fazlalıkları masadan toplayıp, dinlenme moduna geçmeye başladığımda Sevgi Plajında kimsecikler kalmamış, gece karanlığı artık kendini göstermişti.
Bu gece turumun 5 nci gecesi yani final gecem o yüzden finale yakışır bir şeyler yapmalıyım.Radyomu açtım (sevdiğim müzikler yüklü),keyfim yavaş yavaş yerine gelmeye başladı ve rüzgarın sesi ile beraber iyice üşüyüp erzağım ve içeceğim bitinceye kadar çadır dışarısında kaldım.Sonrası malum, uyku hali.
5 nci Gün 29 Mart 2021 Taşburun-Miletos-Tuzburgazı-Güllübahçe-Söke-Güzelçamlı:69 Km
Powered by Wikiloc
6 ncı Gün 30 Mart 2021 Güzelçamlı-Kuşadası-Selçuk:
Güzelçamlı-Sevgi Plajına Veda.
06:30 gibi uyandım, rüzgar gitmiş ama biraz sonra yine gelir 6 gündür hep böyle yapıyor.Rüzgar kendini göstermeden ve ocağın ateşine üfürmeden hemen çayımı demleyip kahvaltımı yaptım, daha kahvaltım bitmeden rüzgar geri geldi.Rüzgar altında toparlandım, bisikletimi yükledim ve yola çıkmaya hazırım.Ama önce bir kamp yeri ayrılış fotoğrafı almalıyım.
Sol önden denizden rüzgar gelmesine rağmen bisiklet yolundan Kuşadası istikametine
yol aldım.6 km sonra Davutlar-Kuşadası yoluna çıkıp Kuşadası tarafına yol aldım.
Kuşadası içinde rüzgara karşı indi çıktılı ana yolda yol alıp ilçe merkezi hudutlarından
Selçuk ilçe sınırlarına geçiş yaptım.
Son rampayı da indikten sonra Selçuk ilçe merkezine ulaşmak üzere yol aldım.Yolum
her zamanki gibi okaliptus ağaçlarının gölgesinde Selçuk’a varmak ve öyle yapıyorum.
Selçuk.
Saat 11:30 gibi turumun son yeri olan Selçuk’a vardım, İzban’ın hareket saati 12:30.
Bu 1 saatlik boşluk ancak öğle yemeği ile tamamlanır düşüncesi ile yemek işimi Selçuk’ta hallettim.İlçe merkezinde fazla oyalanmanın bana bir avantajı olmayacağını düşünerek 12:30 olmadan İzban istasyona geçiş yaptım.
İzban ve Tur Sonu.
Hareket saatine 15 dakika kala İzban’a binmek için istasyona geldim ve turnikelerden geçip trene binmek istedim ama!!!!!! evet işin aması burada başladı.İlk defa bir güvenlik görevlisi ile yüklü bisikletim nedeniyle sorun yaşadım,demek ki her şeyin bir ilki varmış.
İki görevliden biri; Bisiklet ile muhakkak dedektör kapıdan geçmemi istedi,sığmadığını söylememe rağmen beni zorladı ve gözü ile geçmediğini gördü.Çantaları yere indirip tek tek kapıdan geçirmemi istedi,reddettim,yere hiç bir malzememi indiremem dedim,el dedektörünü kullan kontrol et dedim.Dediğimi nihayet yaptı,ama her çanta da cihaz ciyaklayınca aç çantaları bakacağım dedi. Niye ciyakladığını söyledim,çantalarda patlayıcı,delici madde olabilir geçemezsin deyince, bu o güvenlik görevlisinin fazla ileri gittiği izlenimini bende yarattı ve bak kardeşim her tarafım metal ve yemek takımlarım var haliyle ötecek zaten yorgunum sen en iyisi bana müsaade et ben geçeyim,benden suçlu yada terörist olmaz dedim ve 5 dakikalık oyalanma sonucu izban’a bindim.
Bunları yaparken kesinlikle o görevliye terslik yapmadım,onun görevini fazla ciddiye aldığını yada can sıkıntısından bunu yaptığını düşündüm ve aynı zamanda konuşma şeklinden kültür ve eğitim seviyesinin düşük olduğu izlenimine kapıldım.Yani uzatmaya gerek yok,laf dalaşı beni bir yere taşımaz,gerekli merciler bunu çözer diye düşündüm ve uyguladım.Eve dönünce İZBAN’a güzel bir yazı döşedim, zaten güvenlik kameraları da beni net olarak destekliyor, onların görüntü ve ses kaydettiğini de biliyorum.Yazımda standartlardan,eğitimden,
kişisel davranışların kurumu nasıl etkilediğinden, savcılığa şikayet etmemden filan da bahsettim.Ertesi günü İZBAN’dan cevap tabii ki geldi.
Bu küçük tatsız olay bile turumun güzel geçmesine ve tamamının bozulmasına mani olamaz.Sonuçta ben Herakleia’ya gidecektim ama diz ağrısı, sızı ile çıktım kendimi yokladım,zorladım kötü bir sonuç olmadan ve yaşamadan dönüş yaptım, Herakleia Bana İyi Gelir dedim hakikaten iyi geldi.Sağlığım yerinde ve şu anda başka bir programım var, aksilik olmaz ise Nisan sonunda yine bir yerlerdeyim.
HERAKLEİA BANA İYİ GELİR 25-30 MART 2021 (5 ve 6. Gün Taşburun-Miletos-Güllübahçe-Söke-Güzelçamlı-Kuşadası-Selçuk)
Discussion about this post