Güz mevsimindeyiz, aylardan Ekim,günler kısalmakta,gece ile gündüz arasında ısı farkı oluşmakta.Haliyle bende iç taraflardan ziyade bölgesel turlara ağırlık vermeye başladım.Egenin güneyi ile ilgili 3 alternatif program çalışmam vardı,havanın,ortamın ve zamanın durumuna göre elbet biri için çıkacaktım yola.Her turuma daha plan,program aşamasında adlar veriyorum,çok azda olsa ortama göre de değişiklikler oluyor.3 alternatif programım var demiştim,kısa bir düşünme safhasından sonra 2 numaralı programda karar kıldım,adı da Güney Ege Turu.
Evet,Güney Ege Turu,sağlam bir rota var,indisi çıktısı bol,manzarası harika, kamp yerleri de eh ona paralel güzellikte, olmasa bile o güzelliği ben ayarlarım.Gerçi hava tur başlangıç gününde ve sonrasında üşüttürecek ama olsun,ben her şeye hazırlıklıyım.Çok destan yazdım değil mi?,ortamı fazla sıkmadan başlayayım turuma.
1 nci Gün 16 Ekim 2022 İzmir-Belenbaşı-Kırklar-Vişneli-Karabel Geçidi-Yukarıkızılca-Kemalpaşa Orman Kampı:
Karaçullu Su Kemerleri.
16 Ekim Pazar sabahı erkenden kalktım,eşimle beraber kahvaltımızı yaptık ve hazırlandım.Pazar sabahı İzmir o kadar güzel oluyor ki anlatamam,sokaklarda kimseler yok. Kimsenin olmadığı o sokak ve caddelere 08.00 gibi çıkıp istikametimi Buca tarafına çevirdim.Belki defalarca önünden geçip gittiğimiz,çoğu zaman varlığını bile unuttuğumuz Karaçullu Su Kemerleri önünde durup bir fotoğraf karesi aldım ve su kemerleri hakkındaki bilgimi tazeledim.
Karaçullu Su Kemerleri:Şirinyer de şimdiki nato binasının olduğu yerde (tarihi tam olarak bilinmemektedir). Kervanların çadır kurduğu bilinmektedir. Eski adı ile Kızılçullu’da Melez çayı üzerinde kurulmuş olan Kervan köprüsü adını bu kervanlardan almıştır. Günümüzde su kemerleri dışında herhangi bir kalıntısı yoktur. Geçmişteki adı “Paradiso” ve “Kızılçullu” olan, bugün ise Şirinyer olarak bilinen mevkiiye İzmir’den ilk girildiğinde, bugün bile ihtişamla ayakta duran Melez Çayı üzerindeki Su Kemerleri dikkati çekmektedir.
Romalılar tarafından inşa edilen ve eski çağ tarihçilerinin “Akvadük Kemerleri” olarak adlandırdığı bu kemerler, M.Ö 133 ile M.S 395 yıllarını kapsayan Romalılar döneminde İzmir’e gelen suyun akışını düzenlemekteydi. İki sıra halinde Romalılar tarafından inşa edilen bu su kemerlerinin yapımında tonlarca yumurta akı kullanılmıştır. Yapışkan özelliği çok yüksek olan yumurta akı sayesinde Kızılçullu Su Kemerleri Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerini yaşamalarına karşın halen ayakta durabilmektedir.Kaynak.Buca Belediyesi
Pazar sabahı olmasına rağmen Şirinyer ve Buca her zamanki yoğunluğu olmasa da yine yoğunluk içinde.Hafta içi olsa daha da olacak ama bu bile bana kafi, o yüzden hızlıca Şirinyer ve Buca taraflarını yokuş yukarı olsa bile hızlıca aldım.Buca Göletini geçip Belenbaşı tarafına yol almaya başladığımda çeşme imdadıma yetişti,yanından geçip giderken son anda fark ettiğim çeşmeye keskin bir dönüş yapıp önce sularımı tazeledim, sonrada cezveyi ateşe sürdüm.Sabah kahvemi ve ilk molamı keyif içinde yaptım.
Belenbaşı.
Evimden Belenbaşı yokuş yukarı 20 km kadar,Belenbaşı sevdiğim köylerden biri,uzun zamandır (korona nedeniyle) pazar sabahı buraya gelememiştim.Bu gün geldim ve pazar günleri kurulan köylü pazarını ziyaret ettim.Kahvenin üzerine tatlı iyi gider mi?, bana göre gider,2 adet ev baklavası alarak damağımı ve beynimi şenlendirdim.Mutlu ve güleç olarak Kırklar tarafına hareket ettim.
Kırklar.
Belenbaşı’ndan sert bir iniş ile inip,ana yol yerine orman içini kullanarak Kırıklar köyüne vardım ama karşıma Kırklar köyü çıktı!!!!!
Adını Kırıklar olarak bildiğimiz ama tabelada Kırklar okuyunca şaşırdığım köyün adını o an sorarak gerçek adını hemen öğrendim,öğrendiğim yetmezmiş gibi araştırdım,doğruymuş.Kırklar köyü çıkışında ki şehit çeşmesinin suyu mevsim itibari ile akmıyordu ama 30 metre yukarısındaki su gürül gürül akarken tüm sularımı tazeledim.
Kırklar:‘Kırıklar’ gitti ‘Kırklar’ geldi! Buca’da yörüklerin 700 yıl önce yerleştiği, 1950’lerdeki yangından sonra Kırıklar olarak anılmaya başlanan köyün adının Kırklar olma talebi, Belediye komisyonları tarafından kabul edildi ve köyün adı artık Kırklar.
Kırklar su takviyesi ve molası sonrası Doğancılar rampasına sardım.Sabahtan beri kendini göstermeyen rüzgar buralarda kendini gösterdi,üstelik sert olarak. Durum böyle iken Doğancılar rampasını tırmandım, mezarlıktan itibaren de Vişneli-Dağkızılca sapağına kadar sert bir iniş yaptım, şimdi yol ayrımındayım.
Vişneli.
Vişneli köyü evden 36 km, sapaktan itibaren ise 5 km, tabii bu 5 km indili çıktılı, onu da belirtmiş olayım.Öğle vakti Vişneli’ye vardım.Vişneli,Kemalpaşa’ya bağlı şirin bir köy, adından anlaşılacağı gibi kirazı, vişnesi bol, bağ bahçesi de bol.Öğle vakti vardığımdan karnımı doyurmam gerek,ya elimdekileri tüketeceğim yada evvelden sucuk ekmek yapan yerden işimi halledeceğim. Ben sucuk ekmeği tercih ettim,eskiden güzel bir lezzet vardı ama bu sefer aradığımı bulamadığım gibi fiyatta bayağı yüksek ti,her neyse oldu bir kere, az da olsa karnımız doydu, yola çıkabiliriz.
Kuzeydoğu rüzgarını sol yanımda bulunun Nif Dağı Vişneli’den ayrılıncaya kadar tutmuştu.Vişneli’den ayrıldıktan sonra Kemalpaşa-Torbalı yoluna kadar sol yanımdan şiddetle hissetmeye başladım.Sabahtan beri hava sert ve kapalı,rüzgarda şiddetlendi,tam karşımda bulunan Mahmut Dağının o muhteşem manzarasını kara bulutlar kapatmış,belli ki fırtına orada tüm şiddeti ile hüküm sürüyor.
Karabel Geçidi.
Fırtınayı direk kafadan yiyerek Bozdağlar silselesi içinde yer alan Mahmut Dağı ile Nif Dağı’nı birbirinden hem ayıran hem de birleştiren 465 rakımdaki Karabel Geçidine nefesim kesilmiş şekilde tırmandım.Geçit hatırası alarak kendimi Nazarköy tarafına saldım ama ne salmak,rampa aşağıya pedal çevirerek.
Hitit (Kabartması)Kayası.
Fırtınaya meydan okuyarak Hitit Kabartmasının bulunduğu yere kadar yol aldım.Hitit Kabartması yoldan 50 metre kadar içeride ve yukarıda, oraya çıkmak için bisikleti burada, yolda bırakmam gerek.Yolun yoğun olması ve kabartmayı defalarca gördüğümden oraya çıkmadım ama daha önce çekilmiş bir fotoğraf ile Hitit Kabartmasından bahsedeyim derim.
Hitit Kabartması: Hitit askeri kabartması olarak adlandırılan bu eser ilçemiz Torbalı yolunun (Karabel Geçidi) 8. kilometresinde bulunur. M.Ö. 13.yüzyıla ait Hititlerden kalma arkeolojik değeri yüksek olan Luwi savaşçı kabartması Ege Bölgesinde Hititlerden kalma tek örnek olarak bilinmektedir.
Yukarıkızılca Yolundan Nif Dağı.
Hitit Kabartması’ndan ayrıldıktan sonra biraz daha rüzgara karşı yol aldım ve Nazarköy’e varmadan sağa orman içi olan ve muhteşem güzellikteki yoldan Yukarıkızılca tarafına yol almaya başladım.Bu yol biraz rüzgarı kestiği gibi aynı zamanda beni kestirmeden Yukarıkızılca’ya götürecek.Ben Yukarıkızılca’ya yol alırken arkamda kalan Nif Dağı muhteşem bir görüntü veriyordu.
Bir süre sonra Yukarıkızılca’nın güneyinde bulunan Mahmut Dağının bir parçası olan Akkaya bölgesinin altından geçerek Yukarıkızılca köyüne vardım.Aslında bugün düşüncem 2016 yılının Eylül ayında yaptığım gibi direk Alankıyı Yaylasına çıkıp kamp yapmaktı ama Mahmut Dağının üzeri ve arkasında kalan Dededağ bölümünün kapkara bulutlarla olması ve şiddetli fırtına yavaş gel Şafak bu kadar da değil dedirtti.Ve ”B” planı devreye girdi,çok güzel bir yerde kamp yapacağım,Kemalpaşa Orman Kampı.
Kemalpaşa Orman Kampı.
Eksiklerimi Yukarıkızılca’dan tamamladım ve daha öncede iki defa kamp yaptığım Kemalpaşa Orman Kampına geldim.Tabii ki piknik yapılan yere girmeyerek, bildiğim ve 2 defa kamp yaptığım, çeşmesi olan dış bölümde yerimi aldım.Önce etrafı keşif yaptım,zemindeki taşları ve diğer şeyleri temizleyerek çadır yerimi pekiştirdikten sonra çadırımı kurmaya başladım.
Kamp Halleri.
Yerim rüzgarı azda olsa kesiyor,bu iyiye delalet.Çadırı hızlıca kurduktan sonra içini yerleştirdim.Yakındaki çeşmeden şahsi temizliği yaptıktan sonra bisiklette giydiğim kıyafetleri havalandırmaya bıraktım ve bende geceye uygun sıkı sıkı giyindim.Bu gece soğuk olacağa benziyor.Öğle yemeği hafif olduğundan, karnımda acıkmıştı,kendime güzel bir yemek yaparak önce midemi şenlendirdim.Ben bu işleri yaparken de gün içinde hiç görünmeyen güneş etrafı da aydınlatmaktan vazgeçip yuvasına çekilmeye başladı.Orman Kampı mesire alanında bulunan pazar günü müdavimleri de evlerinin yolunu tutarken (ben onları görüyor ama onlar beni göremiyor) bende akşam olmanın ilk saatleri ile kendimce vakit geçirmeye başladım.Tabii ki her şeyin bir vakti var uykum gelinceye kadar,sonra çadırın sıcak ortamına geçiş….
1 nci Gün 16 Ekim 2022 İzmir-Belenbaşı-Kırklar-Vişneli-Karabel Geçidi-Yukarıkızılca-Kemalpaşa Orman Kampı:57 KM
2 nci Gün 17 Ekim 2022 Kemalpaşa Orman Kampı-Ören-Yiğitler-Bağyurdu-Ovacık Yaylası-Bayındır Piknik Alanı:
Kemalpaşa Orman Kampı Sabahı.
Güz mevsimindeyiz, haliyle hava erken kararıyor ve erken uyunuyor.Erken yatmanın vermiş olduğu durumla sabah hava aydınlanmadan kalktım.Kahvaltımı yapıp,çadırımı toplayıp hazırlanıncaya kadar havada aydınlandı.Hazırlık tamam olunca da yola çıkmadan önceki kamp yeri veda fotoğrafını alarak yola koyuldum.
Hava bugün sert ve fırtınalı,sol önden bol bol rüzgar alacağım.
İlk durağım Armutlu,Armutlu’nun kurtuluş günü 07 Eylül 1922,burada şehitler anısına yapılmış abide önünde durarak Şehitlerimizi saygı ile andım.
Şiddetli fırtına altında ilerleyerek önce Ören’i geçtim,bir süre sonra da Yiğitlere vardım.Ören’de ekşi maya ekmeğimi aldım,Yiğitler’de de Işılay Saygın Çeşmesinde sularımı tamamladım.Sonra da Bağyurdu’na hareket ettim.
Bağyurdu benim ikmal noktam o yüzden kısa bir mola verip eksiklerimi tamamladım.Sonrasında da ”B” planı gereği tırmanışa geçeceğim Sarılar köyü girişine geldim. Evet,Alankıyı öncesi Ovacık Yaylasına çıkacağım.Tırmanışa başlamadan önce 16 kilometredir rüzgara karşı yol aldığım kıyafetlerimi çıkarıp daha hafif kıyafetler giydim.
Sarılar köyü içi bile tırmanış ağırlıklı,Sarılar köyünü geçip tırmanmaya başladığımda ovadayken net göremediğim Spil Dağı’nı net görmeye başladım.Tam altımda Gediz Nehri’nin bereketlendirdiği koskocaman bir ova ve daha ileride de tüm heybeti ile Spil Dağı.
Tırmanışın sonu yok!!!! Hele bugün için hiç yok.O yüzden daha önce de sularında serinlediğim çeşme inşallah yerinde duruyor ve akıyordur duası ile buraya kadar geldim ve gördüğüm manzara beni mest etti.Çeşme akıyor arka plandaki havuz da dolu.Böyle ortamı bulunca ve sabahta erken kahvaltı yaptığımdan öğle yemeğimi burada yedim,üzerine de kahvemi içtim.Burada kendim ile çok mücadele ettim,bir ara havuza girmeyi düşündüm ama soğuktan ziyade fırtına beni düşündürdü ve bu fikrimden vazgeçtim.
Yemek ve kahve molasından sonra bu muhteşem,doğa harikası coğrafyada tekrar tırmanışa başladım.İlk başlarda arkadan aldığım rüzgarın yardımı ile iyi yol alırım diye düşündüm ama hiçte öyle olmadı.Tırmanış anındaki terlemem vücudumun buz kesmesine neden oldu,bu yüzden arkadan gelen soğuk ve sert esen rüzgar çoğu alanlarda bana bayağı zor anlar yaşattı.
Ovacık Yolundan.
Bu yolu ilk Nisan 2014 yılında kullanmıştım.Aradan 8 yıl geçmiş,o zaman İzmir’den gelip Dededağ’a tırmanmış,inmiş ve Ovacık Yaylasında kamp yapmıştım.Ne günler ve de ne güç idi,şimdi aynı gücü ve cesareti gösteremem.O gün buradan geçtiğimde başında mola verdiğim çeşme onarılmış bugünkü hali ile daha iyi konuma gelmiş,asırlık çınar ağacı hala beni mest eden güzellikte ve terk edilmiş bina hala terk edilmişlik içinde.
Geçidin ardı Ovacık Yaylası,boğazın bulunduğu bölüm 780 rakıma sahip ve boğaza bir kaç yüz metrem var.
Geçide vardığımda ise ardımda bıraktığım ova ve Turgutlu gözüküyordu,bu fotoğrafı çekip hemen Ovacık tarafına hafif inişe geçtim,yoksa bu bölgede fırtına beni alıp aşağılara sürükleyecek.
Ovacık Yaylası Ve Paşa Çeşmesi.
Geçitten sonra hafif indim,sonra da hafif tırmanarak Ovacık Yaylasına vardım.Geçidin güney tarafına geçtiğimde hava biraz yumuşadı ve rüzgarı daha az hisseder oldum.Ovacık Yaylası içerisinde ilerledim ve tam merkezinde bulunan,dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik tarafından yol çalışmaları sırasında yapılan Paşa Çeşmesi önünde su molası verdim.Suyundan bol bol içtim, tüm sularımı tazeledim.
Dünden beri bahsettiğim 1250 rakıma sahip Dededağ (Çalıbaba) ve zirvesi Ovacık’ta kısa bir süreliğine de olsa görüş alanıma girdi ve fotoğraf karesindeki yerini aldı.
Ovacık-Hisarlık Yolundan.
Ovacık’tan ayrılıp Hisarlık tarafına yol almaya başladım.Ovacık-Hisarlık yolu diğer yola göre daha dar ve daha da cezbedici.Alankıyı Yaylası tarafına geçeceğim 7 kilometrelik bölümden 3 fotoğrafı buraya koyarak haklı olduğumu göstermek istedim, değilmiyim?
Ovacık-Alankıyı Bölümü.
Ovacık tarafından Dededağ uzantısı üzerinden Alankıyı bölgesine geçişi yine kendimin 2016 yılında yaptığım yolu kendime baz alarak planladım.Ve dağ yoluna girdim, 100 metre sonra yol çatallaşıyor, ben sağdaki yoldan devam etmeliyim ama orman ekipleri yolun üzerinden geçmiş, yol aşırı ince tozlu,bana Murat Dağı faciasını anlatan cinsten.Düz giden ise haritalarda yok ve ben o yolu net bilmiyorum, kafamda durumu tam netleştirirken arkamdan bir araba geldi,sordum,yol direk olarak Alankıyı Yaylasının üstündeki Bayındır Piknik Alanına çıkıyormuş, yol temizmiş ama arılara dikkat edecekmişim.Düşünmeye gerek yok,toza bulanmaktansa bu yoldan arılara arkadaşlık ederek giderim,Alankıyı Yaylası bugün de olmadı.
Dağ Yolundan.
Diğer yoldan gitseydim ittirme garantili yol alacaktım,çünkü eğiminin daha fazla ve çok tozlu olduğu gerçeği var.Bu yol diğer yola göre çok daha iyi konumda,eğimi az,yol düzgün ve rahatça çıkılabiliyor.Manzarası da fena değilmiş hani,Hisarlık tarafını, bazen de Bayındır-Tire ovasını seyrederek yol aldım,çok keyifliydi.
Piknik Alanına yaklaştıkça eğim biraz arttı ama onda da sıkıntı yaşamadım,normal yoluma devam ettim.Ancak tepe noktasına ulaşmaya başladıkça bulunduğum bölgenin doğu yönü olması nedeniyle güneşi almaması ve rüzgarında etkisi ile bayağı üşüyerek 850 rakımdaki tepe noktasına vardım.
Bayındır Piknik Alanı.
Piknik Alanı deyince kafanızdaki tüm piknik alanı manzaralarını silin,bir kenara koyun,burası sizin tahmin ettiğiniz,bildiğiniz piknik alanlarından değil.Bayındır Piknik Alanı,Orman Genel Müdürlüğüne ait olup yıllar önce yapılmış ama yıllar önceden beri de kaderine terk edilmiş bir durumda,yani buranın sadece adı piknik alanı,hiç bir özelliği ve suyu yok.850 rakımın verdiği hava sirkülasyonunu şiddetlice hissederek kendime uygun bir yer aradım ve en uygun yer olarak terk edilmiş mini futbol sahasını kendime kamp yeri olarak tayin ettim.İlk işim terli kıyafetlerimi kuru kıyafetlerimle değiştirmek oldu, onlar kuruyup havalanırken de ben çadırımı kurup içini yerleştirdim.Bulunduğum yer tepe noktası olduğundan ağaçların kesici görevi olması nedeniyle rüzgarı tüm şiddeti ile hissedemesem de yine de etkilenir durumdayım. Bu şartlar altında çorbamı yapıp içimi ısıttıktan sonra ana yemek ile karnımı doyurdum.Yemek sonrası rüzgarın sesi eşliğinde radyomdaki müzik ile oyalandım.İyice üşümeye başlayınca da 20:30 gibi de çadır içine sızdım.Tam çadıra girmişken bir araba ışığı ve kırmızı tepe lambası,ormancılar olduğunu anladım.Ben oraya intikal ettiğimde giriş bölümününün orada içki içen,sigara izmaritlerini yanık vaziyette yere atan ve benim varlığımdan rahatsız olup gidenler beni ormancılara ihbar etmiş.İyi de yapmışlar,ormancıların duyarlılığı memnuniyet verici,yağmurun bu sene geçikmesi hepimizi tetikte tutuyor.Bu gün bol tırmanışlı bir yol izleyip Bayındır Piknik Alanında kamp yaptım,yarın uzun iniş ve Küçük Menderes Ovasında uzun bir yolculuk beni bekliyor.
2 nci Gün 17 Ekim 2022 Kemalpaşa Orman Kampı-Ören-Yiğitler-Bağyurdu-Ovacık Yaylası-Bayındır Piknik Alanı:41 km
GÜNEY EGE TURU 16-23 EKİM 2022 (1 ve 2. Gün İzmir-Belenbaşı-Vişneli-Yukarıkızılca-Kemalpaşa Orman Kampı-Yiğitler-Bağyurdu-Ovacık Yaylası-Bayındır Piknik Alanı)
Discussion about this post