Hititler, Asurluların Anadolu’dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Boğazkale-Hattuşa’dır.Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 Eski Krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hititler Anadolu’da hakimiyeti kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlardır. M.Ö. 1274’ de Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrası, M.Ö. 1269 yılında tarihteki ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması’nı imzalamışlardır. Hitit Devleti’nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır. Hitit Devleti M.Ö. 1200 yıllarında deniz kavimleri göçü ve kuzeyden Kaşka kavmi saldırılarıyla yıkılmıştır.Kaynak: Çorum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması:M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde yapılan büyük meydan savaşı sonunda Kadeş Barış Antlaşması yapılmıştır. Bu antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından imzalanmıştır. (M.Ö.1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin mührü de vardır.
Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır. Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kadeş antlaşmasının Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.Kaynak: Çorum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Akşam Emniyetin karşında,müzenin yanındaki parkta kamp yaparak geceyi geçirdim.Sabah her zamanki gibi erken uyandım,sabah kahvaltımı yaptım, kahvaltı sonrası hortum devreye girdi duşumu da aldım.Rahatlamış vaziyette toparlanma işini de hallettim.Akşamdan Müze ve Hattuşa Antik Kentinin 08:00 de ziyarete açıldığını öğrendiğimden 07:40 gibi Hattuşa’ya hareket ettim.
Hemen bir kilometre uzaklıktaki Hattuşa Antik Kenti girişinde soluğu aldım,müze kartımı gösterip,giriş yaptım.Yaşım 59,çok yakında 60 olacağım ve bu yaşıma kadar adını çok duyduğum, bol bol okuma fırsatımın olduğu ama hiç gelemediğim yeri nihayet gezeceğim.Hattuşa Antik Kenti girişinde kazılar neticesinde anlaşılan ve o zaman ki haline yakın yapılan surların önünde Karatayımı fotoğraflayıp,girişe bıraktıktan sonra Hattuşa Antik Kenti gezime yaya olarak başladım.
Hattuşa.
Hattuşa Antik Kenti gezime başlamadan önce şehir hakkında geniş bilgi vermeyi ve ondan sonra gezmeyi tercih ederim.O zaman kentin özelliği daha iyi anlaşılır.
Hattuşa Antik Kenti: Hititler’in başkenti Hattuşa, Çorum’un Boğazkale ilçesinde yer almaktadır. 1986 yılında UNESCO “Dünya Miras Listesi”ne alınan Hattuşa (Boğazköy), Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyunca önemli bir merkez olmuştur. Kent, Fransız gezgin Charles Texier tarafından 1834 yılında keşfedilmiştir. 1906 yılında başlayan kazılar sonucunda buradaki yerleşimin MÖ 2. Bin yılda Anadolu ve kuzey Suriye’de hâkimiyet kuran Hitit Devleti’nin başkenti olduğu anlaşılmıştır. Dünya Mirası olarak tescillenen Hattuşa Antik Kenti, sadece Çorum’un değil ülkemizin de en önemli arkeolojik alanlarından biridir. Hattuşa’da bugüne kadar saray ve tapınaklar, binlerce tablet, çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiş olan anıtsal kapılar, kralların ikamet ettiği Büyükkale Saray Kompleksi, Aşağı Şehir’de Fırtına Tanrısı Teşup ile Arinna’nın Güneş Tanrıçası’na adanmış olan Büyük Tapınak’a Büyük Hitit Kralı II. Şuppiluliuma’nın yaptığı işleri anlatan yazıtın bulunduğu Hiyeroglifli Oda, devasa boyutlarda tahıl ambarları ile Hititlere ait en uzun hiyeroglif yazıyı içeren ve kısmen silinmiş durumdaki Nişantepe Yazıtı gibi çok sayıda yapı ve kalıntı açığa çıkarılmıştır. Hitit İmparatorluğu döneminde kentin etrafının yaklaşık altı kilometre uzunluğunda bir surla çevrili olduğu tespit edilmiştir. Bu surlar üzerinde kente girişi sağlayan anıtsal kapılar yer almaktadır. Şehir surunun en güney ucunda ve kentin en yüksek noktasında, Yer Kapı olarak adlandırılan kapı bulunur. Kabartmalarla süslü olan Sfenksli Kapı, Kral Kapısı ve Aslanlı Kapı ise Hitit taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Ören yerinde bulunan ve bilinen en eski Hint-Avrupalı dili temsil eden çivi yazılı tablet arşivleri, 2001 yılından itibaren UNESCO’nun “Dünya Belleği Listesi”nde yer almaktadır. Söz konusu tabletlerde Hattuşa’dan “Bin Tanrılı Şehir” olarak söz edilmektedir. Çorum’un Boğazkale ilçesindeki Hattuşa ile Alaca ilçesindeki Alacahöyük kalıntılarını kapsayan alan, 1988 yılında Boğazköy Alacahöyük Tarihi Milli Parkı olarak ilan edilmiştir. Kaynak: Çorum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
AŞAĞI ŞEHİR VE I NOLU TAPINAK

ASLANLI KAPI
YENİCEKALE
SFENKSLİ KAPI (YERKAPI )
HATTUŞA YUKARIDAN GÖRÜNÜŞ
KRAL KAPISI
NİŞANTAŞ
BÜYÜKKALE
Hitilerin başkenti Hattuşa gezim 08:00’de başlayıp 11:30 gibi başladığım yerde surların bulunduğu giriş yerinde son buldu.7 kilometrelik alanda yaya olarak gezebildiğim kadar gezdim, görmek istediğim herşeyi gördüğüme inanıyorum.Tatmin oldum ve o duygularla çıkışa yöneldim.
Hattuşa gezim sonrası A-101’e uğrayıp soğuk bir şeyler aldım,Boğazkale’de akşam kaldığım parka gelip öğle yemeğimi burada yedim.Yemek sonrası aşağı eğimli 15 kilometre yolda Sungurlu tarafına yol aldıktan sonra Alaca/Alacahöyük yönüne rotamı çevirdim
Alaca yönüne olan yol kabus gibiydi!.Bu yol aynı zamanda Kırıkkale-Tokat yolu, emniyet şeridi yok,yoğun trafiğe birde kamyon trafiği eklenince kabusum büyüdü.Bir de rüzgarı karşıdan alınca çekilmez bir hal aldı.
12 kilometrelik yol bitip Alacahöyük tabelasını görünce öpesim geldi.
Yol sapağından sonra Alacahöyük’e kadar basa bildiğim kadar bastım.Kapanış saatleri 19:00 olarak biliyorum ama kapıların 18:30 da kapandığını da biliyorum.Çok şükür saat 17:00 sıraları Alacahöyük’e vardım,şimdi rahat rahat gezebilirim.Müze kartını devreye sokarak giriş yaptım.
Alacahöyük.
Hattuşa Antik Kentini nasıl önce anlatıp sonra gezdim,Alacahöyük’ü de öyle yapalım ki bilerek gezmek daha mantıklı.
Alacahöyük: Alacahöyük Ören Yeri Çorum’un Alaca İlçesi, Alacahöyük Beldesi’nde yer alır. Hititler’in önemli bir kültür ve sanat merkezi olan ve 1935 yılında başlayan kazılarda 4 uygarlık açığa çıkarılmıştır.
Alacahöyük 1. uygarlık katı; Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu-Osmanlı dönemleri ile temsil edilmektedir. 1. kültür katta, Geç Frig çağında höyüğün her yanı iskân edilmiştir. Bu katta küçük evlerden oluşan yerleşimler bulunmuştur.
Alacahöyük 2. uygarlık katı; mabed, büyük yapılar, özel-blok evler, sokaklar, büyük küçük su kanalları, şehir suru, biri kabartmalı ortastadlarla süslü sfenkslerden oluşmaktadır. Kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş olan Sfenksli Kapı’nın genişliği 10 metredir ve büyük mabedin anıtsal geçididir.
Alacahöyük 3. uygarlık katı; Eski Tunç Çağı’dır. (MÖ 2500-2000) Hitit kültürüne kaynaklık eden kültürlerin önde geleni olan yerli Hatti Uygarlığı’nın aydınlanmasında çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı hanedan mezarları, bu çağın en önemli buluntularıdır. İntramural mezarlar özel olarak ayrılmış bir alanda toplanmıştır. Dört yanı taşla örülmüş dikdörtgen mezarlar ahşap hatıllarla (kiriş) kapatılmış, damları üzerine kurban edilmiş sığır başları, bacakları yerleştirilmiştir. Altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç, demir ve değerli taşlardan oluşan zengin ölü hediyeleri onların hanedana ait olduklarını göstermektedir. Çoğu altın, gümüş kapların dövme, dökme, kakma teknikleri, altın mücevheratın ince süsleri uzun bir gelişmenin ürünleridir.
Alacahöyük 4. uygarlık katı; Geç Kalkolitik Çağ’ı yani ana toprak üzerine kurulmuş ilk uygarlığı yansıtmaktadır.
Alacahöyük’ü,kent yapısını iyi anlayabilmek için geziye müzeden başlamak gerek.Alacahöyük kentinin maketi müze içinde bulunmakta,o makete bakarak net bir şekilde Alacahöyük’ün yapısı daha iyi anlaşılmakta.O yüzden bizde müze gezisi ile gezimize başlayalım.
Alacahöyük Müzesi:Alacahöyük’te ilk yerel müze, 1940 yılında açılmıştır. 1982 yılında örenyeri içerisindeki binasına taşınan müze 2011 yılında yeniden düzenlenmiştir. 1935 yılında başlayan Alacahöyük kazılarında açığa çıkartılan eserler, kazı başkanlarının adlarının verildiği salonlarda sergilenmektedir. Hamit Zübeyr KOŞAY salonundaki duvar panolarında Alacahöyük kazılarının Türk arkeolojisindeki yeri ve önemi anlatılmaktadır. Kazı tarihçesinin anlatıldığı vitrinde ise kazı malzemeleri ve Alacahöyük kazısına ait bilimsel yayınların bir kısmı teşhir edilmektedir. Alacahöyük kazısında elde edilen Kalkolitik, Eski Tunç Çağı ve Hitit dönemine ait eserler Remzi Oğuz ARIK salonunda, Hitit ve Frig dönemine ait eserler ise Mahmut AKOK salonunda sergilenmektedir.Atatürk’ün emriyle Türk Tarih Kurumu adına 1935 yılında R.O. Arık yönetiminde başlamıştır. Alacahöyük kazısı, Türkiye’nin ilk ulusal kazılarındandır.Kaynak: Çorum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü




Alacahöyük’ü gezmeye başlayabiliriz.
Kral Mezarları



Alacahöyük Kral Mezarları:Alacahöyük ziyaretçilerini binlerce yıllık konukseverlikle karşılayan anıtsal sfenksler, kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmişlerdir. Sfenksli Kapı’nın iki yanındaki söve blokları sfenks görünümünde yontulmuştur. Sfenkslerin yer aldığı bu iki kulenin iç ve dış yüzleri kabartmalı orthostatlarla süslenmiştir. Batıdaki kuledeki kabartmalarda görülen boğa figürü, “Göklerin Fırtına Tanrısı”nı sembolize etmektedir. Yerleşime ait temelleri ve diğer buluntularıyla Hitit mimarlığına ve sanatına ışık tutan Alacahöyük’ün en önemli buluntuları kraliyet mezarlarıdır. Kenarları taşla örülmüş mezarlar, ahşap hatıllarla kapatılmış, damları üzerine kurban edilen sığırların başları ve bacakları yerleştirilmiştir. Prens ve prenseslere ait olduğu düşünülen ve Eski Tunç Çağı’na tarihlenen bu 13 mezarda, süs eşyaları, güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak, taş, altın, gümüş, tunç, bakır ve elektrondan yapılmış eserler ve süs eşyaları bulunmuştur.

Alacahöyük gezim bir saatten fazla sürdü,çok verimli bir gezi oldu.Müzenin kapanmasına
40 dakika var, 19:00’da kapanıyor.Kalacağım yeri daha köye girerken belirlediğimden müze içinde oyalanmayı tercih ettim.Tertemiz lavobalarını kullanarak şahsi temizliğimi yaptım.Sonra görevli arkadaşlarla oturup kapanış saatine kadar sohbet ettik.
Sonra tabii ki belirlediğim yere geçiş yaptım.
Alacahöyük Kampı.
Köye girerken belirlediğim yerlerden biri okul bahçesi idi ve orada karar kıldım.Hava kararmadan çadırımı kurdum,içini yerleştirdim ve üstümü değiştirdim.Burası ağaçlık bölge olması nedeniyle sivrisinekler için önlemimi alıp akşam için yemek hazırlığına başladım.Yemek sonrası tabii ki günün kritiği…. Bugün harika bir gün oldu değil mi?,bence harika,benim çok hoşuma gitti,eksik kalan bir tarafımı daha tamamladım.Hitit tarihi hakkında bilgi sahibi oldum, Hititlerin başkenti Hattuşa gezim oldu,Hititlerin kültür ve sanat şehri olan Alacahöyük’ü gezdim.Bir gün içinde 40 kilometre uzaklıkta iki tarihi şehri gezmenin mutluluğu var içimde.Evet o mutluluk içinde artık geceyi Alacahöyük’te sonlandırabilirim.Yarın Çorum iline yolculuğumuz var,bilginize.
9.Gün 09 Ağustos 2025 Boğazkale-Hattuşa-Alacahöyük:45 KM
Discussion about this post