Gezilmeyecek, görülmeyecek yer kalmasın.
Yakınlar sayılabilecek yerler için kendime (zaten hep kendime yapıyorum) beş günlük program yaptım, coğrafyası sert olacak ve biraz da zorlayacak bir rota. Memleketimizin çok ama çok güzel yerleri var, tur bisikletçiliği için paha biçilmez rotalar bunlar.
Benim bu beş günlük programım çerçevesinde de güzel yerlerde olacağım,rotamı ona göre yaptım. Ama biliyorum ki, bu bölgelere de ve rotalara da Türk bisiklet turcuları pek rağbet etmiyor, onun yerine yabancı bisiklet turcuları daha çok rağbet ediyor. Nereden bildiğime gelince biraz araştırma bu sonuca vardırıyor.
Zaten yol boyunca köylülerle muhabbet anında da bu gerçek ortaya çıkıyor. Nerelere gideceğime gelince, yazı başlığı bunun ip uçlarını saklıyor. Dahası da var,dahasını görmek ve yaşamak için tura ve yazıma başlama zamanı. Beş gün… her günü ayrı güzel,her kilometresi farklı, her gördüğüm yer bambaşka coğrafyada beş gün.
1 nci Gün 12 Ağustos 2017 Çandarlı-Bergama-Kınık-Soma-Öveçli:
Çandarlı Ve Çandarlı Kalesi.
Sekiz yıldır Çandarlı’ dayım ama Çandarlı’ dan fazla bahsetmediğimi anladım,o yüzden tura başlarken çektiğim bu fotoğraf ile Çandarlı’ dan biraz bahsetmek isterim.
Çandarlı: Çandarlı’ nın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmese de Pitane bölgesinde birçok uygarlık ve medeniyet hüküm sürmüştür. Bunlar sırası ile Hititliler, Lidyalılar, Persler, İonyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Saruhanoğulları, Karesioğulları ve Osmanlı İmparatorluğudur.Antik dönemde ve sonrasında çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan Pitane, Selçuklu Devletinin yıkılması ile yerini alan Saruhanoğulları ve Karesioğulları döneminde Türk topraklarına katılmıştır. Karasioğulları Beyliği tarafından alınmasından sonra birkaç kez el değiştiren Pitane’ nin kesin olarak Türk toprağı haline gelmesi 1302’den sonra gerçekleşmiştir. Çünkü bu tarihte Bergama ve çevresi Bizanslılarca boşaltılmıştır. Bizanssın geri çekilmesinden sonra da Türkler bu bölgeye yerleşmeye başlamıştır.Bir kıyı kenti olan Pitane,göçebe ve bozkır geleneğinin hakim olduğu Türklerin eline geçmesi ile önemini iyice yitirmeye başlamıştır.Daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşan Türkler bu dönemde kıyı bölgelerinden uzak durmuşlardır.1429 yılında II. Murat (1420–51) tarafından sadrazamlığa getirilen Çandarlı Halil Paşa, denizciliği bir devlet politikası olarak benimseyip, denizciliğe, donanmaya ve kıyı kentlerine özel bir önem göstermiştir. 24 yıllık Sadrazamlığı döneminde Pitane bölgesine de özel bir önem veren Çandarlı Halil Paşa ilk olarak bölgenin güvenlik sorununu ortadan kaldırmak için Cenevizlilerden kalma kaleyi yeni baştan inşa ettirmiştir. Paşa 16 metre yüksekliğinde ve beş burçlu olarak yeniden inşa edilen kaleyi o dönemde yeni icat edilmiş olan top atışlarına karşı dayanıklı olması için taş bloklarla inşa ettirmiş ve blokları payandalarla desteklemiştir. Çandarlı Halil Paşa döneminde öncelikli olarak güvenlik sorununun ortadan kaldırılması ve sistemli bir şekilde desteklenen denizcilik politikası sayesinde bir çok kıyı kentinde hızlı bir Türk yerleşmesi görülmeye başlamıştır.
Pitane bölgesi de kalenin yeniden inşa edilmesi ve güvenlik sorununun ortadan kalkması ile Türk yerleşim yeri olmuştur. İzmir’ in Yunanlılar tarafından işgal edilmeye başlaması ile 3 Haziran 1919 da Yunanlılar tarafından işgal edilen Çandarlı üç yıl, üç ay Yunan işgalinde kalmıştır. 14 Eylül 1922 de 14. Piyade tümenine bağlı Çallı Ethem Bey ve Komutasındaki askerler tarafından Yunan işgalinden kurtarılmıştır.İzmir’ e 84 kilometre uzaklıkta bulunan ve bir yarımada şeklinde 3 taraftan denizle çevrilmiş olan Çandarlı,balığı,denizi,koyları ve kalesi ile ünlüdür.Havayı temizleyen ve nem oranını azaltan poyrazı da meşhurdur. Sakin, rahat bir tatil ve dinlenme yeridir.
İşte bu yüzden seni çok seviyorum Çandarlı.
Taşköprü.
Çandarlı-Bergama arasındaki 35 kilometreyi rüzgara karşı alıp,Bergama’ da durmayıp yoluma devam ettim.Bu güne kadar Bergama’dan çok bahsettim, gönül ister ki Bergama’ yı Bergama’ lı bisikletçi ve doğa severler anlatsın.Bergama- Kınık yolunun 4 ncü kilometresinde bu taşköprü hep dikkatimi çekerdi,ilk defa albüme koymak nasip oldu.Köprünün adı Koyunlu Taşköprü imiş ama köprü hakkında pek te bilgiye ulaşamadım.
Bakırçay Havzasının Sakinleri.
Karışan yok,yeşillik bol, su bol, hava da güzel olunca onlara da neşe içinde otlamak kalıyor.
Kınık.
Uzun zamandır Kınık’ a girmemiştim, öğlen vakti olunca Kınık’ a girmek ve mola vermek şart oldu.Hazır Kınık’ a girmişken bahsetmeden geçmeyeyim.
Kınık: İzmir’in 120 km kuzeyinde yer alan bir ilçesidir. Kuzeyinde ve batısında Bergama, doğusunda ve güneyinde Manisa ile çevrelenir. İlçe Madra ve Yunt dağları arasında, Bakırçay ovasının güneyinde yer almaktadır.Tarım en başlıca geçim kaynağıdır.İlçe 1330 yılında Osmanlı Devleti’ nin idaresi altına girmiştir. Cumhuriyetten sonra Bergama’ya bağlı nahiye iken 1948 yılında ilçe olmuştur. Kınık’ın tarihi Roma imparatorluğuna kadar uzanmaktadır.
Öğlen molası ardından bu küçük, sevimli,şirin tarım beldesine veda edip Soma’ya doğru yolculuk başlar.
Soma Ve Sonrası.
Kınık molasından sonra aşırı rüzgar altında bol kömür ocaklarının ve termik santralin olduğu Manisa’nın büyük ilçelerinden biri olan Soma’ya varıyorum.Soma’ da bir arkadaşımı,Bircan KARALAR’ ı ziyaret edeceğim ve kendisine ulaşıyorum.Sağ olsun ellerinden enfes bir kahve içtim ve güzel bir sohbet ettik.Bircan KARALAR arkadaşımız gönüllü turizm elçimiz,yurt dışından gelen bisiklet turcularını evinde ağırlıyor, onlara yardımcı oluyor.Mayıs ayındaki etkinlikte Soma’ ya uğradığımız da 2 Fransız bisikletçiyi misafir ediyordu, bu gün ben de kendine merhaba demek için uğradığımda yine 2 tane Fransız bisiklet turcusu Bircan KARALAR’ ın misafiriydi.Ne mutlu ona,yaptığına saygı duyuyor ve takdir ediyorum.Ziyaretin kısası makbul deyip Bircan arkadaşımızın kahvesini içip, vedalaşıp kamp yapacağım Öveçli Köyü çamlığına akşam üzeri hareket ettim.
Öveçli’ de Kamp.
Son kilometreleri aşırı rüzgar altında geçen bir günün sonunda Soma-Kırkağaç arasında bulunan Öveçli Köyünün hemen yanındaki Çamlık Mesire alanına kampımı attım.
İlk gün ve ilk kamp yerim burası.
Rüzgar altında 90 kilometreye yakın pedalla, çadır kur, yemek yap derken akşamı ettik.Şimdi dinlenme zamanı, hemen uyumak yok, gerçekten dinlenme zamanı!!!!!Şöyle ayaklarını uzatıp,rüzgarın sesini dinleme, yıldızları seyretme zamanı.Uyku nasılsa vaktini biliyor, bir süre sonra oda geliyor.
1 nci Gün Çandarlı-Bergama-Kınık-soma-Öveçli Rotası: 89 Km
2 nci Gün 13 ağustos 2017 Öveçli-Kırkağaç-Akhisar-Kertil-Sındırgı-Bigadiç-Cevizli:
Kırkağaç.
Sabah çok erken saatte uyandım,saat 03:30 gibi,uyku ile uyanıklık arası sabah namazı da okununca kalk Şafak dedim,toparlan Kırkağaç’ a gidiyorsun.Şafak vakti toparlanıp Kırkağaç’ a geldim, daha kimsenin güne uyanmadığı kasabada koskoca parkta kahvaltımı edip,Kırkağaç’ ı keşfe çıktım.Tanıyalım şu Kırkağaç’ ı nasıl bir yermiş!!!!
Kırkağaç:Manisa’ nın kuzeyinde yer alan Kırkağaç, doğusunda ve güneyinde Akhisar, batısında Soma, kuzeyinde Balıkesir’in Savaştepe, Merkez ve Sındırgı ilçesiyle çevrilidir. Yöredeki birçok yerleşim gibi 1300’ lerin başında Türklerin eline geçen Kırkağaç çevresi Karesioğulları Beyliği hakimiyetindeydi. Osmanlı dönemi başlarında küçük bir yerleşim olan Kırkağaç zaman içinde gelişerek varlığını sürdürmüş ve nihayet 1861 yılından itibaren de Saruhan Sancağı’na bağlı kazalardan biri olmuştur. 1847’de Gelenbe’ de doğan ve 1897 – 1902 yılları arasında, Kırkağaç dahil çeşitli ilçelerde kaymakamlık yapan Şair Eşref’in mezarı da Kırkağaç’tadır. Kurtuluş Savaşı sırasında 24 Haziran 1920 yılında işgal edilen ilçe, 12 Eylül 1922 tarihine kadar işgal altında kalmıştır.Bakırçay sayesinde verimli tarım alanlarına sahip olan ilçede, en önemli geçim kaynağı tarımdır. Sebze ve meyve yetiştiriciliğinin gelişmiş olduğu yörede üzüm, tütün ve domates belli başlı ürünlerdir. Kırkağaç özellikle dayanıklı ve lezzetli kavunlarıyla ünlüdür.İşte böyle bir yer Kırkağaç. O eski, küçük,
dar sokaklarında gezdim Kırkağaç’ ın.
Kırkağaç Şehitliği.
Kırkağaç Şehitliği, Çanakkale Savaşı’ nda, İstiklal Savaşı’ nda ve çeşitli zamanlarda görev esnasında şehit olan askerlerimizin anısına yaptırılmıştır.Kırkağaç’ ın Bakır yönüne çıkışında Asri Mezarlık yanındaki Kırkağaç Şehitliğini gün doğarken ziyaret ettim.Tüm Şehitlerimizin Ruhları Şaad olsun.Şehitlerimize saygımı sundum, duamı okudum.
Kırkağaç’ta Gün Doğumu.
Kahvaltımı ettim,Kırkağaç’ ı gezdim,güneş daha yeni yeni dağların ardından
nazlanarak doğuyor.
Akhisar-Sındırgı Yolu.
Kırkağaç’tan ayrıldıktan sonra 30 kilometre ileride ki zeytin diyarı Akhisar’ a uğradım.Eksik malzemelerimi düzüp hemen Sındırgı yönüne yol almaya başladım.Akhisar-Sındırgı arası
58 km, bunun 45 km’si tırmanış.Bana kolay gelsin aheste aheste çıkıyorum.
Sındırgı yolunu yarıladım bile.
Fotoğrafı düz alanlarda çekiyorum ki,yolun güzelliği ortaya çıksın!!! rampalar korkutmasın….
Yayla Suyu.
Kertil Köyü yada benim deyimimle Kertil Yaylasına az kaldı.
Bu da tırmanışın sonu anlamına geliyor. Yol boyu bir çok çeşme var,sıklıkla durdum,serinledim.Ama zirveye yakın bu çeşmenin bulunduğu yer çok güzeldi.Hem manzara,hem rüzgar hepsi vardı.Ben de çeşme başında serinleme molası verdim.
Son Düzlük.
Artık yayladayım, yani Kertil.
Kertil’ in sözlük anlamı; geçit,boğaz demek, işte o geçide az kaldı.
Son ağaçtan sonra yayla görüş alanıma girecek,yani zirveye geldim.
Kertil’ de su kaynağının yerini biliyorum,1.5 ay önce buradan iniş yapmıştım. Karnım çok açıktı,çeşme başında durup öğlen yemeğimi yemeyi düşünüyorum.
Kertil Köyü-Kertil Yaylası.
O çeşme başına vardım, çok kalabalıktı….. ilk başta moralim bozuldu ama,bir gencin abi hoş geldin hemen buraya geç,biraz soluklan demesi ile rahatladım ve ”hayır ” yapıldığını anladım.Ben yaştaki ihtiyar heyeti bir arada oturmuş azar azar lokma yiyorlar,gençler sağa sola koşturarak gelen geçen arabalara lokma sarıp veriyorlar.kadınlar ise ateşin başında lokma dökmek ile meşguller.Hatice Ana,Fatma Bacı,Ayşe Teyze duyduklarımdı.Gençlere asıl talimatı Hatice ana verdi; abin (yani ben) yoldan geldi,ona iyi bakın haaa…. demesi ile lokmaların,domateslerin bol peynirin olduğu tepsi önüme geldi.İşte şimdi ” tam hayır ” oldu.Yolcu doyurmak sevaptır,hele bu yolcu uzun yoldan gelip aç,sefilse!!!!!!
Buradan Kertik Köyünün saygı değer insanlarına saygılarımı sunuyorum.
Allah kabul etsin,ölmüşlerinizin ruhlarına değsin, sözlerimden, onlarında yolun açık ola sözlerinden sonra oradan ayrıldım.
Sındırgıbeli Geçidi Kertil.
Kertil zirve noktasında olan bir köy.Köylülerin yanından ayrılıp,geçit pozumu da verdikten sonra Sındırgı’ya inişe hazırlanıyorum.
Sındırgı.
Kertil-Sındırgı arası 13 kilometre ve şimdi önümde 13 kilometrelik bir iniş var ve bu iniş çabuk bitiyor.Sındırgı’da mola vermedim, direk geçiş hakkımı kullandım.1.5 ay önce bir gece kalmıştım.Sındırgı’ yı da biraz tanımakta fayda var düşüncesindeyim.
Sındırgı:Doğal güzellikleriyle dikkat çeken ve 2 bin yıllık bir geleneği yaşatan Sındırgı, şifalı termal sularıyla da keşfedilmeyi bekleyen bir cennet. İlçe, Balıkesir’in güneydoğusunda, eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde bulunuyor.İlçe, tarihte “Attaneion” adıyla anılan eski bir yerleşim alanıdır. Sındırgı’ nın şehir olarak kuruluşu ise 18. yüzyılın sonlarına denk gelir.Sındırgı’ya 10 kilometre uzaklıkta eski İzmir-İstanbul yolu üzerindeki Kertil Mesire Yeri, Cüneyt Çayı Vadisi, Düvertepe Sarı Alan Yaylası, her yıl geleneksel olarak yapılan hayırları ile meşhur Sinandede Yaylası ilçenin görülmeye değer doğal güzellikleri arasında yer almaktadır.
Yapmadan Dönmeyin!
-Kaplıcalarında şifa bulmadan,
-Sinandede Yaylası’na gitmeden,
-El emeği göz nuru Yağcıbedir Halılarının dokunuşunu görmeden,
-İlçeye özel çam kolonyasından almadan dönmeyin.
Simav Çayı.
Sındırgı’dan yönümü Bigadiç istikametine döndürdükten ve 5 km uzaklaştıktan sonra Simav Çayının geçtiği topraklardayım.Köprü üzerinden geçip Bigadiç’ e yol almaya devam ediyorum.
Simav Çayı;Kaynağını Simav yakınlarındaki Şaphane Dağları’ ndan alır. Susurluk ovası’ nda kuzeye yönelir ve en son Karacabey’den geçerek Marmara Denizi’ne dökülür. Marmara Denizine dökülen en büyük ırmaktır. Antik adı ”Makestos”dur. Uzunluğu ise 321 kilometredir.
Sındırgı-Bigadiç Yolu.
Simav çayını geçer geçmez karşıma rampalı bir Bigadiç yolu çıkıyor.Bu yola ilk defa gireceğim.Notlarım arasında bu rampanın 7 kilometre olduğu yazılı, demek ki fazla değilmiş,biz ne rampalar gördük!!!!
Bigadiç.
Bir süre tırmanıp,azar azar inişin sonunda sert bir iniş olmaya başladığında Bigadiç ilçesi de göründü.Bigadiç’i yukarıdan gördüm,içine girmeden biraz tanımakta fayda var.
Bigadiç:Eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde Balıkesir’e 38 km mesafede olan Bigadiç, tarihi olarak MİSYA bölgesinin önemli askeri geçit noktalarından birini teşkil etmektedir.Bilhassa Karesi Beyliği ve Osmanlılar zamanında imar görmüş olup, önemli tarihi eserler günümüze kadar gelebilmiştir. Hem Türkiye’ nin hem de dünyanın en geniş bor rezervlerine sahiptir. Ayrıca Bigadiç ‘in köylerinde selenyum ve sülfür içeren doğal termal su rezervleri bulunmaktadır. Kasımpaşa Camii,Müze ve Kültür Evi,Hisarköy Kaplıcaları,Bigadiç Kalesi görülebilecek bir kaç yerden biridir.
Bigadiç Ovası.
Suyun olduğu yerde hayatta vardır.Sıcak su kaynaklarının olduğu bu bölgeden ayrıca Simav Çayı da geçerek toprağa bereket kazandırmaktadır.
Cevizli Kamp Alanım.
Günlerden pazar olması nedeniyle ilk etapta çekinmiştim ama hiçte öyle bir şey olmadığını çadırımı kurmaya başladığımda anladım.
Burası Cevizli Mesire Alanı,Bigadiç’ e 3 km uzaklıkta,ceviz ağaçları ile kaplı bir alan.Ailelerin piknik yaptığı alan ve hiç bir serseri etrafta yok.Yer hoşuma gidip te çadırımı kurarken en yakınımdaki aile hemen ikramda bulundu,ekmeğin arasına pişirdiklerinden koyup bana verdiler. Öyle makbule geçmişti ki anlatamam. Ben de çadırı kurduktan sonra yemek işine girişecektim, şimdi erteleyebilirim.
Cevizli akşamı; akşam saat 22:00 gibi kimseler kalmadı.Uzaklardan ufak tefek sesler geliyordu ama oda rahatsız edecek boyutta değildi.
Umduğumdan çok ama çok iyi bir gece geçirdim,bu muhteşem mesire alanı Cevizli’ de.
2 nci Gün Öveçli-Kırkağaç-Kertil-Sındırgı-Bigadiç-Cevizli Rotası:115 km
3 ncü Gün 14 Ağustos 2017 Cevizli-Babaköy-Konakpınar-Savaştepe-Kayapa-Korucu-Büyükılıca:
Cevizli Sabahı.
Gece uzun ve sessiz,çok iyi uyuduğumu söyleyebilirim.
Uykum hiç bölünmediği zaman keyifli olarak uyanıyorum.
Uykumu iyice almış olacağım ki, yakınlardaki camiden okunan sabah ezanını çok net duydum.Eh artık uykumu da aldığıma göre yavaş yavaş toparlanma zamanı deyip kalktım.Gün ağarırken kahvaltımı yaptım ve toparlandım.Sabahın ilk saatlerinde de gitmeye, yola çıkmaya hazırım.Hazır olduğumun delili de bu fotoğraf olsun.
Babaköy Yolu.
Kamp yerim Cevizli’ den ayrılıp Simav Çayı üzerindeki köprüyü geçer geçmez sola Babaköy yönüne saptım. Babaköy-Çayüstü güzergahından Balıkesir-İzmir yoluna ulaşacağım.Sonra da başka diyarlara geçiş yapacağım.Şu anda kullandığım köy yolu, aynı zaman da ara yol olduğundan pek kalabalık değil,bu da yolun keyfini sürmemi sağlıyor.
Çayüstü Köyü.
Şu anda Kille Çayının üzerindeki köprüdeyim. Kille Çayından Çayüstü Köyü böyle görünüyor.Köy küçük,güzel ve sulak bir yerde.Zaten yeşilliklerde bunun ispatı.
Çayüstü-Ayvacık Yolu.
Çayüstü Köyüne varınca çeşme başında mola verdim.
Burada rotayı tekrar gözden geçirmem gerekiyordu, sol yol İzmir yönüne ve kilometre uzuyor,Balıkesir yönü kilometreyi kısaltıyor… tabii ki Balıkesir yönü benim oldu.Gideceğim yön orası idi.Ben rota incelerken hemen evin önünde duran (ben onu görmemiştim) amca beni çağırdı.Gittim yanına, armut ayıklıyordu,hal hatır işinden sonra beraber ayıklamaya başladık.Ayrılırken de yanıma armut vermeyi ihmal etmedi.
İkizcetepeler Baraj Göleti.
İzmir-Balıkesir ana yolunda Balıkesir yönüne yol alıyorum.Sağ yanımda İkizcetepeler Baraj Göleti var. Biraz sonra oda görüş alanımdan kaybolacak ve ben yine köy yollarına dalacağım.
Konakpınar Yolundan.
İkizcetepeler Baraj Göleti biter bitmez kavşaktan sola Konakpınar yazan yöne yöneldim.Şimdi ki güzergahım burası olacak. Taşköy’ ü geçtim Bereketli Köyüne girerken Bayrak dikkatimi çekti.Şehitlik vardır,muhakkak uğramalıyım deyip bayrağın olduğu yöne yöneldim ama Şehitlik yoktu.Bayrak oraya konmuş,ne düşündüler koydular ama benim için güzel andı.
Karabeyler Yolu.
Konakpınar’ da durmadan geçtim.Karabeyler yolundayım.
Öğlen oldu, karnımda acıkmaya başladı.Güzel bir su kenarı arayışına girmeye başladım.
Öğlen Molası.
Güzel bir su kenarı ararken,muazzam güzel su kenarı karşıma çıktı.
Şimdi yemek molası.
Savaştepe Girişi.
Yukarıdanişment Köyünden sonra Savaştepe’ ye iniş başlıyor.
Fazla bir iniş olmasa da biraz rahatlıyorum.Yukarıdanişment-Savaştepe yolu fotoğrafta görüldüğü gibi çam ormanının içinden geçiyor.
Kavukyurt Rampaları.
Savaştepe’ de fazla durmadım, biraz market alışverişi yaparak Sarıbeyler yönüne hareket ettim.Yorucu ve dik olan Kavukyurt rampalarında zorlanarak çıkarken geride bıraktığım ovada Sarıbeyler ve Savaştepe bana hafiften göz kırpıyor.(Rampayı nasıl buldun diyorlar)Savaştepe’ye gelmişken Savaştepe’ den kısaca bahsedeyim.
Savaştepe: Balıkesir ilinin bir ilçesidir. Savaştepe yörük köylerinin çok olduğu ve yörük kültürünün yoğun yaşandığı bir ilçedir. Yaklaşık 15 köyde Karakeçili yörükleri yaşar.Peyniri çok lezzetli ve ünlüdür.Peynir diyarı Savaştepe diye anılır.İlçenin peynirleri ”Mihaliç Kelle Peyniri” adı altında bilinmektedir.
Madenmezarı’ ndan Geride Bıraktıklarım.
Kavukyurt’ u geçtim ama rampalar hala bitmek bitmiyor.
Madenmezarı’ na geldiğimde kendimi farklı bir coğrafyaya ulaşmış gibi hissettim.Aynı zamanda da hafif inişli yollar başladı.
Kayapa Yolu Ve Kayapa.
Kayapa,İvrindi ilçesinin bir mahallesi,yerel yönetimler kanunun yürürlüğe girmesine kadar belediyelik bir beldeydi.Şu anda mahalle olarak geçiyor.
Toprak kapları ile ünlü bir belde,çoğu kişi bilmez ama yurt dışından çok sayıda ziyaretçi bu toprak kapları görmek, almak için beldeye gelir.Neler mi? bunlar; güveç,testi,bardak,tabak vb gibi bir sürü toprak kapın üretim yeri Kayapa.Yabancı bisiklet turcularının da geçiş rotalarında bulunmaktadır.Turcular benim Savaştepe’den bu tarafa kullandığım rota yada Sarıpınar rotasını kullanarak Kayapa üzeri Bergama’ya geçiş yapmaktalar.Kayapa’ ya akşam üzeri ve yorgun olarak ulaştım.İlk bakkalda durup bisküvi ve sıvı bir şeyler alıp biraz dinlendim.Yukarıda yazdıklarımın aynısını onlarda söyledi, seni de biz yabancı zannettik,çok yabancı bisikletli geliyor buralara ama ilk defa Türk olarak seni gördük dediler.Gerçek midir,inanırım.Bizimkiler genelde kıyılarda dolaşmayı sever!!!!!! ne hikmetse.
Kızmayın bana!!! benim tespitlerim de bu yönde.
Koca Çay.
Madra Dağı eteklerinde bulunan Korucu’ ya akşam üzeri vardım.
Kolay değil 99 km yol yapmışım ve yorgunum.Hemen akşam alışverişimi yapıp oyalanmadan kamp yapacağım yere hareket ettim.
Korucu’ dan itibaren 2 kilometre rampa çıkarak Madra eteklerindeki yolculuğumun devamında akşam güneşinin pırıl pırıl ettiği Koca Çay göz alıcı güzelliği ile önüme seriliyor.
Büyükılıca Ve Kamp.
Nihayet bir çok defa geldiğim Büyükılıca’ dayım.
Bu sene havuzda yapmışlar,ne şanslıyım,hemde dışarıya……
Abi sen hiç içeri girme dediler,havuz tam sana göre…. hakikaten tam bana göre.Çadırı bile kurmadan elbiseler ile attım kendimi havuza,ne kadar kaldım hatırlamıyorum bile .Hava kararırken çıktım havuzdan.10 numara bir yer değil ama, dağ başında bulunmaz nimet.
Kıyafet değiştirip,çadırı kurarken siparişimi verdim, tam oturmuştum ki ziyafet hazır.Korucu’dan gelirken yanımda getirdiğim ateş suyu ile balık ve salata muhteşem üçlü oluşturdu.Pahalıdır buralar Şafak diyene……
Balık+salata 10 TL. Havuz mu? bedava, kamp mı? bedava, tabii ki bana.
Şimdi ben bir soru sorayım? Bu mevsimde sahillere giderek paran ile kamp atacak yer bile zor bulurken,kuru ekmeğe talim mi iyi? yoksa dağ başın da lüks yaşamak mı?Her sene Büyükılıca’ ya giderim, benim için ayrıcalıklı bir yer oldu burası,reklamını yapacak ta değilim ama gerçekler saklanamaz, benim keyif aldığım yerlerin başında geliyor.
Akşam kimseler kalmayınca buralar yine bana kaldı.Eh artık dinlenme zamanı, o kadar yorgunluğun üzerine sıcak su ilaç gibi geldi.
Bana iyi geceler.
3 ncü Gün Cevizli-Babaköy-Konakpınar-Savaştepe-Kayapa-Korucu- Büyükılıca Rotası:104 km
4 ncü Gün 15 Ağustos 2017 Büyükılıca-Korucu-İvrindi-Balya-Kalkım:
Büyükılıca Sabahı.
Sabah aheste aheste uyandım.Sıcak suyun verdiği gevşeme muazzamdı.
Çadırdan çıkıp elimi yüzümü yıkamaya gittim ama çeşmeler akmıyordu,tabi ya kimse yok ki, dalgıç motor çalışmıyor.Niye uğraşıyorsun Şafak dedim kendi kendime!!!!!çevre de kimse yok, bekçi ise bilmem kaçıncı uykuda,yani seni kimse görmez deyip,tüm üstümdekileri atıp doğduğum şeklimle daldım sıcak sulara……..aman Allah’ım ne muazzam bir şey.Yüzümü yıkayacağıma,boydan sıcak duş,dağ başımı burası yoksa cennet mi?Bir turcu duşun kıymetini en çok bilen kişidir.Keyfim neşem yerine geldi, çadır toplama ve kahvaltı derken,saat 07:30 gibi de yola çıkmaya hazır hale geldim.
Şimdi tura başlama zamanı.
Büyükılıca-Korucu Arası.
Kamp yerim ile Korucu arası 4 km ve güzel bir yol.
İlk geçeceğim yer Korucu olacak.Korucu’ yu biraz tanıyalım.
Korucu mahalli yasalar kanunundaki değişikliğe kadar belde iken şu anda mahalle konumundadır.İvrindi ilçesinin bir mahallesidir ve Madra Dağının eteklerinde bulunmaktadır.İvrindi İlçesi Korucu Beldesi ve köylerinde daha çok gördüğümüz ağaç işleri yapımına yörede dağ köylerinde de rastlamak mümkündür. Ağaçtan yapılan eşyalar: Kaşık, oklava, kirkit, ağızlık ve bastondur. İvrindi İlçesi Korucu Beldesinde yapılan ağaç kaşıklar boyanarak süs eşyası olarak da değerlendirilmektedir.
Madra Dağları Ve Korucu Köyü.
Karaçepiş Baraj Göleti.
Mallıca köyüne ulaştığımda solumda Karaçepiş göleti beliriyor.
Yukarılardan muazzam görünüyor Karaçepiş Göleti.
İvrindi.
Kısa zamanda ulaştığım İvrindi de kısa bir mola veriyorum, tabii ki sıvı ağırlıklı.
İvrindi:İvrindi adının kesin olarak nereden geldiği bilinmemekle beraber Rumca Avrandi’ den geldiği sanılmaktadır. Kelime anlamı olarak “Pınarın başı, suyun kaynağı” olduğu söylenmektedir.1919 Yılında Yunan işgaline uğrayan ilçe 3 yıl işgal altında kaldıktan sonra 7 Eylül 1922 yılında işgalden kurtulmuştur. Bu bakımdan 7 Eylül Kurtuluş günü olarak her yıl kutlanmaktadır. İvrindi; Balıkesir’in Güneybatısında ve 37 km. mesafede olup, Balıkesir-Edremit yolu üzerinde 35.km.den sonra 2 km. içeride kalmaktadır.
İlçede hayvancılık ön plandadır.
İvrindi-Balya Yolu.
İvrindi molasından sonra bir süre Edremit-Balıkesir yolunda yol aldıktan sonra yönümü kuzeye Balya istikametine çeviriyorum.Balya yoluna sapar sapmaz da rampalar başlıyor,rüzgarda karşıdan esince kafadan rüzgar alarak tırmanış başlıyor. Aslında rampalar o kadar şiddetli değil ama rüzgar için öyle diyemeyeceğim.
Balya Kurşun Madenleri.
Küçük bir tepeyi de aştıktan sonra Balya ilçesini göreceğimi zannederken, kurşun madenini görüyorum.Balya ilçesi önemli kurşun ve çinko madenlerine sahip.
Ekonomisini bu madenlere borçlu diyebiliriz.
Balya.
Maden ocağını gördüğüm tepeden aşağıya sarkıldığımda Balya içerisine giriş yapıyorum.Gerçeği söylemek istersek ilk defa geldiğim Balya ilçesinin bu kadar ufak olacağı aklıma gelmezdi.Maden ocağı ile karşılaştırırsak, Kurşun madeni Balya ilçesinden çok daha büyük.Öğlen vakti geldiğim Balya’ da fazla lokanta bulunmaması işime geldi,hemen en sade ve sirkülasyonun çok olduğu yere giderek öğlen yemeği yedim ve yolcu yoluna gerek deyip Kalkım yönüne hareket ettim.Balya’ya gelmiş iken Balya hakkında da bir şeyler yazmalı.
Balya:Balya, Balıkesir ilinin bir ilçesidir. Tereyağı ile ünlüdür. Son yıllardaki nüfusu azalmıştır. Eskiden nüfusu 36.000 iken sanayi azalmasına uğramıştır.Kurşun ve çinko madenleri de Balya’ya zenginlik katmaktadır.
Balya -Kalkım Yolu.
Balya’dan çıktıktan sonra Kalkım yönüne muazzam orman ve ağaç çeşitliliği içinde yol almaya başladım.Büyüleyici bir yol burası.
Balya-Kalkım Yolundan.
ilk etapta 5 kilometrelik bir küçük indi-çıktı muazzam zevk vermişken,sonradan Müstecap kavşağından başlayıp 14 kilometre süren tırmanış pek sert olmasa da yıpratıcı boyuttaydı.Sürekli 14 kilometre tırmanmak biraz yordu beni.
Balya-Kalkım Yolu Hatırası.
Meçhul Asker.
Müstecap-Kuzupınar arasında rampalarda yol alırken Tek Şehit Mezarı ile karşılaştım.Her hangi net bir bilgi ve kitabe yok.Mermerinde Çanakkale Şehidi Meçhul asker yazısından başka bir şey yok.Yeni onarımdan geçtiği mermerlerinden ve bayraktan belli,kim onarım yaptırıp,düzenledi ise Allah razı olsun.Şehidimize duamı yapıp,saygımı sunduktan sonra yoluma devam ettim.
Memleket Sınırı
Kuzupınar köyü sınırı aynı zaman da Çanakkale il sınırı da.
Memleketim Çanakkale.
Yol Ayrımı.
Kuzupınar’ dan sonra bir süre iniş yaptıktan sonra yol ayrımındayım.
Balıkesir-Çanakkale yolunu terk edip kestirme köy yollarından Kalkım’ a geçiş yapacağım.Levhaları çok karışık yazmışlar,üstelik Kalkım’ ı yazmamışlar.Kafa karıştırıcı şekilde ama benim rotam belli Çırpılar’dan girip Bağlı’dan çıkıp Kalkım’ a ulaşacağım.
Kalkım.
Ara köy yolları da bittikten sonra Kalkım girişinde Agon heykelinin önündeyim. Kalkım’ a giriş zamanı,önce Kalkım’dan bahsedeyim.
Kalkım:Çanakkale ilinin, Yenice ilçesinin bir beldesi,Kazdağlarının eteklerinde yemyeşil doğa ile bütünleşmiş bir yer.Kazdağının ormanları belde içerisine kadar iniyor.Tarım ürünleri ve orman ürünleri beldeye gelir sağlamakta.Kalkım cennetten bir köşe desem yanlış olmaz.
Kalkım’ ın çok eski adı Agonya. Agonya adı günümüze kadar çeşitli değişikliklere uğrayarak gelmiş olup, tarihi Lidyalılara dayanmaktadır. Lidya Kralının kardeşi Adramit bugünkü Edremit kentini vurmuş, Kalkım yöresini de (Agonya) kendisine bağlamıştır. Aynı zamanda burasını önemli bir demir işleme merkezi haline getirmiştir
Agonya: Truvanın ünlü atlarının ve sporcularının bulunduğu yer,
Agon: Ata binen sporcu anlamına gelmektedir.
Kalkım ((ARGYRİA)
Agonya sözcüğü Anadolu kökenli olup Helen diline uydurulmuş olmalıdır.
Prehistorik çağlardan beri yerleşilen Avunya da olarak ta bilinen bölge İonyalı komutan Neleus tarafından iskan edilmiştir.Kesintisiz olarak yerleşilen bölge Karasi Beyliğine, ardından 1363 tarihinde Osmanlı’ ya ilhak olmuştur.Osmanlı döneminde bölgenin Serdar ve voyvoda ünvanı kişilerce yönetildiği mezar taşlarından bilinmektedir.
Kurtuluş Savaşında Avunya Halkı Yakup Tütüncü önderliğinde işgallere karşı Agonya müdafaa-i hukuk kurmuş ve pek çok şehit vermiştir.
Kalkım eski dönemlerde demir cevherinin bol olması ile öne çıkmaktadır.Demir cevheri,bakır cevherine göre yüzeye daha yakın olması nedeniyle Lidyalılar tarafından çıkarılıp işlenmiş silah,tarım aletleri,oyma ve ağaç kesme işlerinde kullanılmıştır.
Yüzey araştırmalarında bugün Yenimahalle denilen bölgede Lidyalılar zamanından kalan demir cüruflarına bol miktarda rastlanmıştır.
1920 li yıllara kadar Yenimahalle altından çıkarılan demir ve gümüş madeni işlenerek dünyaya ihraç edilmiştir.
Baraj Göleti.
Hava kararmasına az kaldı,Kalkım içinde gerekli alışverişlerimi yapıp fazla oyalanmadan daha önce bir defa kamp yaptığım beldenin 2 km dışında bulunan baraj göletinin yolunu tutuyorum.Enfes bir görüntüsü var ama!!!!!Daha önce gürül gürül akan çeşmeden tısssss yok,her yer kirletilmiş,çöp yığınları birikmiş ve maalesef akşamcılara bırakılmış bir halde, görünce şok yaşadım.Kalkım’ ın en nezih mesire alanı olabilecek bir yer kaderine terk edilmiş,bu Kalkım’ a hiç yakışmadı.Burada fazla durmanın anlamı yok deyip,geriye dönüşe geçtim.
Gölet ve Agonya’ da Kamp.
Baraj Göleti beni şok etti.Burada umduğumu bulamadım,kamp yapılacak ortam yok,oyalanmadan Agon heykelinin olduğu yere hareket ettim.
Agon Heykelinin hemen yanında çitle etrafı kapalı,korunaklı,oturma yeri olan,içinde çeşmesi de bulunan küçük bir bahçecik var.Yapandan ve bakımını üstlenenden Allah razı olsun.Hemen kampı oraya kurdum.Çok ta iyi oldu,rahatsız edilmeden Agon Heykelinin dibinde Agonya’ da kampı attım.Kampı kuruncaya kadar hava kararmış oldu, yemek faslı dedikten sonra fazla oyalanmadan çadırın içine çekilerek uykuya daldım.
4 ncü Gün Büyükılıca-Korucu-İvrindi-Balya-Kalkım :107 km
5 nci Gün 16 Ağustos 2017 Kalkım-Kazdağları-Edremit-Burhaniye-Gömeç-Dikili-Çandarlı:
Agonya’da (Kalkım) Şafak Vakti.
Nasıl bir uyku hali ise bayağı derin uyumuşum,gerçi gece yarısı kalktığımı hatırlıyorum ama sabah ezanını çok net duydum.Çünkü kamp yerim Kalkım-Bağlı ortasında.Ezanı duyunca demek ki sabah oluyor diye düşünürken içim tekrar geçmiş. Bir süre sonra zorunlu ihtiyaç için dışarı çıktığımda tam da Şafak Vakti uyandığımı fark ettim.Tam da bana yakışan vakitte uyandım.Bir daha da yatmadım ve toparlanma,kahvaltı faslına geçtim.
Kamp Yerime Veda.
Beni bir gece ağırlayan,rahat bir uyku çekmemi sağlayan,akşam ve sabah suyundan faydalandıran küçük bahçe, kamp yerime veda zamanı.
Agonya: Truvanın ünlü atlarının ve sporcularının bulunduğu yer.
Agon:Ata binen sporcu anlamına gelmekte.
Şafak:Bir garip yolcu.
Kazdağlarının eteklerinde bulunan Kalkım’ dan (Agonya) ayrılma vakti.
Son çekimleri yaparak Kazdağlarına doğru yol alma vakti.
Kalkım-Edremit Yolu.
Kamp yerimden ayrılıp Edremit tarafına Kazdağlarını aşarak yol alacağım, günün ilk kilometreleri de Kazdağlarında çam ormanları içinde başlıyor.
Gizli Cennete Varış.
Çam ormanı içerisinde yolculuğumun 11 nci kilometresi ve bu bölgeye ilk geldiğimizde tespit ettiğimiz gizli cennete vardım.Şu anda Cennetin Kapısındayım.Yoldan 10 metre içeri girip bisikletimi orada bırakıp 10 metre daha ilerideki Cennete yürüyerek yol alıyorum.
Gizli Şelale.
Yoldan 20 metre içeride,görünmez konumda,dışarıdan görmenin mümkün olmadığı,bakir,temiz,Kazdağlarının eriyen kar sularının size ulaştığı 435 rakımdaki Gizli Şelaledeyim.Buraya bu ismi ben koydum,öyle de gidiyor.Tek başıma olunca daha farklı oluyor galiba,daha önce iki defa arkadaşlarla geldiğimde girmemiştim.Ama bu sefer öyle olmuyor.Dedim ya tek başına çok ama çok farklı oluyor,yatıyorum şelalenin altına ama fazla kalamıyorum,üşüyünceye kadar!!!!! su muazzam soğuk.
Biraz evvelki yüz hattımdan eser yok adeta bütün kırışıklar gitti gibi oluyor.Tüm turun yorgunluğu burada son buluyor.
Kazdağlarında Çeşme.
Yol kenarlarında bol çeşme var,hepsininde suyu buz gibi.
Gürül gürül akan çeşmeler ihtiyacı olanı hayata döndürüyor.Biraz evvel cennetteydim,yine öyle ama bir farkla!!!!!Bilinen bir gerçeği söylemek zorundayım.İnsanın ulaşabildiği her yer kirlenmeye mahkum. Çeşmede su ihtiyacımı giderdim sonra etrafı incelemeye aldım gördüklerim; çeşmenin üzerine kırmızı boya ile yazı yazılmış, çeşmenin üst tarafı poşet ve diğer atıklardan geçilmiyor hele çeşmenin yalağından akan suyun doğaya karışan vadi içi ise berbat bir şekildeydi.Ne buldularsa atmışlar oraya.Yazık,çok yazık……. insan olamaz bunu yapanlar.Bu güzelim doğayı kirletmekten ne zevk alıyorsunuz?
Hanlar Mevkiine Yolculuk.
Yol yapımı……. hemde tırmanış anında.Çanakkale yönünden Kazdağlarının Hanlar Mevkiine tırmanışta piyango bana vurdu. Son 3 kilometre maalesef oynak mıcırda pedal çevirmek, çok zordu. Çoğu zaman bisikleti ittirerek yol aldım zaten aksini yapmak mümkün değil.
Eğim mi? tabii ki % 10.
Hanlar Mevkii.
Kazdağlarında Hanlar Mevkiindeyim.
Burası Büyük Hanlar Mevkii denilen yer burada bir defa kamp atmıştım.Bir de Aşağı Hanlar mevkii var orada da bir defa kamp atmıştım.Buralarda kamp atmanın ayrıcalık olduğunu düşünüyorum.Daha önce burada piknik yapanlar, kamp atanlar vardı son orman yangınlarından sonra Orman Bakanlığı piknik olayını yasaklamış,kamp olayına da kısıtlama getirmiş.Bence çok iyi olmuş.
Kazdağları.
Kazdağlarında Edremit yönüne yolculuğum devam ediyor.
Talimalanı Mevkii itibariyle benimde Edremit’e kadar inişim olacak.
Talimalanı Mevkii ve Kazdağları.
İzmir-Çanakkale Yolu.
İnişler hep seri oluyor,Edremit’ e indim pazarı olduğu için çok kalabalıktı durmadım,Burhaniye’ ninde dışından geçip Gömeç’ te öğlen molası verdim.Ana yolda yolculuk seri oluyor.Ana yolların bende fazla bir cazibesi yok.
Ayvalık Ve Çeşme Protokolü.
Ayvalık’ ın şuyu meşhur, şu görülmeli,şuraya gidilmeli,denize girilmeli,Cunda’da gece sefası yapılmalı falan filan demiyeceğim.Bu basit gibi görünen Çeşmenin hikayesini anlatacağım, bu çeşmenin önemini anlatacağım. Bu günlere gelişimizin hikayesini anlatacağım.
Hayır anlatırsam herkes hazıra konar.Kısaca bahsedip,diğer kısmını okuyucuların araştırmasına bırakayayım.Protokol Çeşmesi İzmir-Çanakkale yolu üzerinde Milli Mücadelede işgal devletleri ile yapılan ilk antlaşmanın yapıldığı yerdir.
Dikili Girişi.
Turun en uzun kilometreli gününü tamamlamak üzereyim.Yoruldum eve dönmeden önce son molamı Dikili girişinde Polyak Sitelerinin olduğu yerde veriyorum. Serinlemek hakkım olsa gerek.
Eve Dönüş.
Bol rüzgarlı,sert bir coğrafyada,muazzam güzellikler içinde 5 günde 555 kilometre parolası ile yola çıktım ve tamamlamak üzereyim.
Eve 10 kilometre kalmış.Derken Çandarlı’ da evdeyim.Çok güzel beş gün geçirdim,yorgun ama mutluyum.Bu mutlulukla eşyaları bahçeye bırakıp denizin yolunu tutuyorum. Beş günün yorgunluğunu ancak deniz çıkarabilir.Sonrası mı? tur bitti, yeni günlere inşallah.
5 nci Gün 16 Ağustos 2017 Kalkım-Kazdağları-Edremit-Burhaniye-Gömeç-Dikili-Çandarlı: 140 km
5 K 1 ŞAFAK 12-16 AĞUSTOS 2017 (KIRKAĞAÇ-KERTİL-KORUCU-KALKIM-KAZDAĞLARI)
Discussion about this post