Dünkü ve geceki fırtına neydi öyle…..İki gündür süren şiddetli rüzgar sonrası 25 Ocak sabahına rüzgarın hız kesmesi ile uyandım.Rüzgar var ama o kadar fazla değil,bu benim bugün yapacaklarım için rahatlatıcı.Gece küçük çaplı aksiyon yaşamıştım,bu beni bütün gece tebessüm ettirdiği gibi rüyama bile girdi,güzeldi.Yalı’da kamp yaptığım koruda erken saatlerde uyandım.Kahvaltı,toparlanma derken gün ağardığında yola çıkmaya hazır vaziyete geldim.Acele etmiyorum çünkü güneş ancak 08:30’da doğuyor,biraz içimi dışımı ısıtarak yol almak istiyorum. Bu gün ne mi yapacağım?, Karaburun Yarımadası’nın batı bölümünü takiben Küçükbahçe’ye kadar yol alacağım,bakalım ne güzellikler var.
3. Gün 25 Ocak 2024 Yalı-Ildır-İris Gölü-Küçükbahçe:
Saat 09:00 gibi artık yola çıkmaya hazırım,kamp yerinden ayrılmadan önce Ferdi’nin bana bulaştırdığı kamp yeri ayrılış pozumu alarak yola çıktım.Yola çıktım ama önce akşam ”bir şey olursa bana haber ver” diyen amcayı ziyaret etmem gerek.Evin önüne kadar gittim,seslendim,zili çaldım ama kapıyı açan yok.Kulaklığını takmayı unuttu yada bastonunu bulamadı galiba,diye düşündüm ve fazla oyalanmadan yola çıktım.
Yalı’dan ayrıldım ve yönümü Ildırı tarafına çevirdim,sabahın ayazı içime işlerken
ben 7 kilometre ilerideki Ildırı’ya yol almaya başladım.Ildırı tarafına bakarken Bozdağ,miteolojik adı ile Mimas tüm heybeti ile orada duruyordu.Bugün çok yakınında yol alacağım Mimas ona göre…
Ildırı’ya girmeden önce Zeki Müren adasını fotoğraflamayı ihmal etmedim.Rivayete göre rahmetli Zeki Müren bu adayı almak istemiş ama satmamışlar.Zeki Müren’in çok hoşuna giden bu adaya zamanla Zeki Müren Adası demeye başlamışlar.
Ildırı’ya çabuk vardım sayılır,ne de olsa dünkü fırtınadan eser yok. Ildırı girişinde sahilde bulunan parkta sabah kahvemi yudumlarken günün tadını çıkarmayı ihmal etmedim.
Ildırı.
Ildırı’ya kadar geldim,köye girmeden önce kahvemi içtim,köy meydanındaki tarihi çeşmeden kana kana su içtim,tüm sularımı tazeledim ve sonra camiye geçtim.Hazır bugün fırtına yok,üşütmem de cami şadırvanında bulunan hortum sayesinde günlük duşumu aldım şimdi rahatlamış olarak yola çıkabilirim.
Ildırı:Çeşme’nin kuzeyde bulunan Akdağlara açılan yerleşimidir. Aynı şekilde Ildır güney yoluyla Ovacık üstünden İzmir-Çeşme karayoluna, batı yoluyla Ilıca ve Çeşme’ye, kuzey yoluyla ise Balıklıova ve Küçükbahçe ile bağlantılıdır.Ildır’ın antik dönemdeki adı Erythrai’dir. Erythrai sözcüğünün Yunancada “kırmızı” anlamına gelen Erythros’tan türediği, kent toprağını kırmızı renginden dolayı Erythra’nin “Kızıl Kent” anlamında kullanıldığı sanılmaktadır. Bir başka varsayıma göre ise kent adını ilk kurucu Giritli Rhadamanthes’in oğlu Erythros’tan almıştır.Kentte ele geçen bulgular, bu yörede ilk Tunç Çağı’ndan bu yana yerleşimin olduğunu göstermiştir.
İsviçreli Arkadaşlar.
Onları dün Yalı’da Ildırı istikametine doğru kafalarını öne eğmiş rüzgara karşı yol alırken görmüştüm,onlar beni görmemişti.Bugün Ilıdırı’dan sonra enginar bahçelerini geçip tam Balıklıova tarafına tırmanmaya başladım,sol yandaki yoldan ana yola çıkış yaptılar. Demek ki burada gecelemişler.Nereli olduklarını anladım ama isimlerini anlayamadım, erkek olan çat pat Türkçe kelime biliyor,ayak üstü konuşmaya çalıştık.Balıklıova üzeri Selçuk’a gideceklerini öğrenince Adnan Barım’ın telefonunu verdim ve Adnan’ı aradım.Bir süre Balıklıova tarafına yol aldıktan sonra vedalaştık, ayrıldık, herkes kendi usulünce yol almaya devam etti.
Ormanlarımız.
Geçtiğim bu bölge 13/08/2020 yılında maalesef orman yangını sonucu kül oldu.Orman Genel Müdürlüğü bölgeye uygun Sakız Ağacı fidesi ekerek ağaçlandırma çalışması yapıyor,inşallah iyi sonuç olur.Bu orman yangınları, doğa katliamı ile ilgili bende bisiklet camiasına bir çağrı amacıyla bir yazı yayınladım ama nafile kimseden ses çıkmadı.Blog sayfamda Bisiklet Kazaları ve Bisiklet Ormanı hakkında çağrımı bulabilirsiniz. Yakın zamanda bu konuda YouTube’de de çağrı yapmayı düşünüyorum.
Sakız Ağacı (Pistacia Lentiscus):Damla sakızı sadece Yunanistan’ın Sakız Adası’nın güneyinde ve Türkiye’nin batısında Çeşme Yarımadası’nda yetişmektedir. Ege ve Akdeniz Bölgesi’nin bitkisidir.Damla sakızına ait ilk bilgiler milattan önceki zamanda Herodot tarafından verilmiştir. Büyük hekim Hipokrat tarafından damla sakızı iyi bilinmektedir. Bergamalı Galen; saç dökülmesinden, yılan sokmasına kadar bütün ilaçların içinde damla sakızına yer vermiştir. Sakız eskiden balgam söktürücü olarak, diş etlerini kuvvetlendirmek ve ağız kokusunu gidermek için kullanılırdı. Ülser ve mide kanserine iyi geldiği bilinmekteydi.Damla sakızı; yapıştırıcı cila olarak ve parfümeride kullanılır. Yemeklere de ayrı bir tat vermektedir. Muhallebi gibi tatlılara eklendiği zaman koku ve tat açısından oldukça lezzetlendiği görülür.Bulgaristan’da “Mastika” adı verilen rakı damla sakızından yapılmaktadır.*Erkek ve dişi sakız ağacı vardır. Damla sakızı verimi sadece erkek ağaçtan olur. Bir ağaç ortalama 300-500 gram sakız toplanır. Ağaçların verim çağı; 15-30 yaş arasındadır. Damla sakızının kilosu ortalama 100 Avro’nun üstünde seyreder.
Damla Sakızının Kullanım Alanları:
-Natürel olarak çiğnendiği zaman sindirimi kolaylaştırır.
-Ağız ve diş sağlığı üzerinde önemli etkiye sahiptir.
-Diş macunu olarak kullanılır.
-Yüksek tansiyon ve kalp krizi riskini azaltır.
-Gıda Sektöründe: reçel/dondurma ve tatlı yapımında kullanılır.
Balık Çiftlikleri.
Yanan yerler,sakız ağacı dikim sahası ve çam ormanı sonrası Balıklıova sapağına vardım. Buradan yönümü Küçükbahçe tarafına çevirdim.Bu yola bu yönden ilk defa gireceğim,genellikle ters yönden rota yapıyordum, bu sefer böyle olacak. Balıklıova sapağından sonra Karaburun Yarımadası’nın batı tarafında bulunan balık çiftlikleri manzaralı yolculuğum başladı,bu Küçükbahçe’ye kadar böyle sürecek.Bu bölgede balık çiftliğinin bol olması çevre kirliliği yaratır boyutta olduğunu sanıyorum, çünkü kıyıya çok yakınlar ve her koyu işgal etmiş durumdalar.
Bozdağ-Mimas.
İltur sitesine kadar iniş yapıp deniz seviyesine geldim sonrasında ise tekrar tırmanma başladı.Tırmanmanın sonlarına doğru geriye baktığımda yeşillikler içinde yılan gibi kıvrılan yol kameramın görüş açısındaydı.Önümde ise tüm haşmeti ile Bozdağ,miteolojik adı ile Mimas Dağı vardı.Biraz iniş yapalım,İris Gölü tarafındaki düzlükte Bozdağ görseli almaya devam ederim.
İris Gölü.
Ama önce İris Gölü,düzlüğe vardım,İris Gölü’nü yıllar sonra ilk defa bu kadar su tutmuş gördüm.Genellikle sazlıklarla kaplı alanı görürdüm,bu gün su tutmuş hali beni fazlası ile sevindirdi.O zaman İris Gölü’nden bahsedebilirim.
İris Gölü:Yarımada’nın tek sulak alanıdır.Karaburun’a bağlı Küçükbahçe Köyü sınırlarındaki İris Gölü, kuşların göç sırasında konakladıkları alanlardandır. Küçük ak balıkçıl (Egretta garzetta), gri balıkçıl (Ardea cinerea), sarı kuyruksallayan (Motacilla flava) ve şahin (Buteo buteo) alanda görülür. Göl çevresinde bulunan kamış (Phragmites spp.), kofa (Juncus spp.) ve birçok bitki türü diğer canlılara ev sahipliği yapar. Ayrıca çevresinde ufak tepelik alanların bulunması da tür çeşitliliğini arttıran etkenlerdendir. İris Gölü özel mülkiyet arazisidir. Gölde sulama kanalları yapılması nedeniyle göl kurumanın eşiğine gelmiş ancak sonrasında bu çalışmalar durdurularak gölün tekrar doğal haline kavuşması sağlanmıştır.Kaynak:Visit İzmir
Mimas-Bozdağ.
İris Gölü ziyaret ve Mimas manzaram hepsi aynı düzlük içinde olunca sıradaki anlatım ile Bozdağ,miteolojik adı ile Mimas’tan bahsedebilirim.
Mimas-Bozdağ: Karaburun’un (eski adıyla Mimas), Yunan mitolojisinde de sıkça yer aldığını görmekteyiz. Homeros’un ünlü eseri “Oddysea”da Rüzgârlı Mimas (Windy Mimas) olarak geçen “Mimas Dağı”, bugün Bozdağ diye adlandırdığımız dağdır,Akdağ,Bozdağ’ın 1212 metre ile zirve noktasıdır. Bu dağın eskiden Mimas olarak adlandırılması, mitolojik tanrılarla savaşan devlerin başında yer alan ve tanrı Zeus’u çok zorlayan Mimas isimli devin, üzerine erimiş demir, çelik ve bakır dökülerek öldürüldüğü ve bir daha uyanmamak üzere söz konusu dağların altına gömüldüğü hikâyesine dayanmaktadır. Karaburun yarımadasının ne denli rüzgâr aldığı ve tarih boyunca bu rüzgarı kullanarak, sayısız değirmenler yapıldığı düşünülürse aradaki ilişki kolayca kurulabilir. Yakın bir gelecekte bu özelliğin, rüzgâr enerjisinden yararlanılarak elektrik üretilecek projelerin hayata geçirilmiş olması da bu ilişkinin günümüzdeki devamı niteliğindedir.Kaynak:T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı
Karareis.
İris Gölü ve Bozdağ sonrası çam ormanı içinde bir süre yol aldıktan sonra Karareis’in hemen üstündeki tepede yerimi alıp Karareis’i fotoğrafladım. Bu bölgede yaz döneminde yol alıyorsanız tek su kaynağı ve market olayının burada olduğunu hatırlatırım, kışın maalesef böyle bir durum yok.Sonrasında Karareis’in Küçükbahçe tarafındaki tepeciğe tırmanıp yıllardır tırmandığım ve bugün ilk defa iniş yaptığım Karareis rampasını fotoğrafladım.
Tuzla Koyu.
Karareis sonrası her zaman ilgimi çekmiş ve hoşuma gitmiş olan koyun önündeyim.Adını bilmediğimden yada öyle istediğimden hep adsız koy diye adlandırmıştım. Ama buranın adını biliyorum, Tuzla Koyu (Plajı).Bu bölgede tek bakir kalmış,el konulmamış koy olarak benim hep imrenerek seyrettiğim ve öyle istediğim bir yer.
Eğri Limana doğru indili çıktılı yolculuk sırasında yanından geçtiğim ve her zaman kendisine içtenlikle bakarak gülümsediğim meşe ağacını fotoğraflayıp Eğri Liman istikametine devam ettim.
Eğri Liman sonrası günün en sert ve en yüksek tırmanışı başladı.Bu tırmanış aynı zamanda günün son tırmanışı.Çok yükseğe değil,0’dan 205 metreye tırmanış ama bu tırmanış anında hava kapatıpta hafiften yağmur başlayınca işte o kötü oldu ama kısa sürdü.Evet Eğri Liman sonrası tırmanış derken Eğri Liman da gerilerde kaldı.
Tırmandım,Yaylaköy-Karaburun sapağını geçtikten sonra Küçükbahçe tarafına inişe geçtiğimde önümde Eski Küçükbahçe vardı.Bu güzelliği görürde bahsedilmez mi?.
Küçükbahçe: Yarımadanın Ege Deniz’ine dönük yüzünde bulunan bir köydür. Henüz sayfiyecilerin tam anlamıyla keşfetmediği bölge beton yapılaşmalardan uzak doğa ile içi içe bir Anadolu köyü görünümündedir.Güneye giden sahil yolunda Ildır’ı ve Çeşme’ye, kuzey giden yol ile Karaburun’a bağlanır.Yakınlarında bulunan 1212 metre rakımlı Akdağ, dağcılık ve kampçılık için idealdir.Bölge ayrıca av üretim sahasıdır. Beldenin başlıca geçim kaynağı mandalin, zeytin, enginar üretimi ve balıkçılıktır.Küçükbahçe Osmanlı döneminde Rum korsanların tehditleri nedeniyle iç kesimlerde, bir tepenin yamacında kurulmuştur. 1970’li yıllarda meydana gelen depremin ardından evlerin çoğu yıkılmış ve daha sonra yapılan evler sahile yakın yerlere inşa edilmiştir. Burada Denizgiren adı verilen yerleşim yeri oluşmuştur.
Küçükbahçe’de yaklaşık 750 kişi yaşamaktadır. 2 kilometrelik sahil şeridinin güzelliği nedeniyle bölgede yaz nüfusu artmaktadır.Kaynak:Karaburun Belediyesi.
Küçükbahçe Kampı.
Eski Küçükbahçe’den aşağıdaki Küçükbahçe’ye indim.İlk işim cami altında bulunan abdesthaneye gidip güzelce şahsi temizliğimi yapmak oldu.Temizlik sonrası ise sahile inmeden bakkaldan akşam ihtiyaç olacakları alıp her zaman kamp yaptığım belediyenin terk edilmiş olan yerine geldim. Biraz buraları dağınık ve kapatılmış ama olsun bana göre geceyi geçirmeye gayet uygun.Gelir gelmez geçe kalmadan çadırımı kurup içini yerleştirdim.Ve akşam yemeği için hazırlığa başladım.
Yemek sonrası Sakız Adası üzerinde batmakta olan güneşin kızıllığını bir süre seyredip,sahilde balık avlayanlarla kısa sohbet edip tekrar yerime döndüm.
Küçükbahçe Gecesi.
Yemeğimi yedim, gün batımını seyrettim şimdi sırada akşamın keyfini çıkarmada!!!.Radyomu açtım,masayı kendimce donattım, kırmızı şarabı da açtım daha ne olsun derken daha ilk kadehi dudaklarıma deydirir deydirmez hafiften yağmur başladı.Geçer gider diye düşünürken taneler de irileşmeye başladı. Hemen dışarıda kalan malzemeleri hızlıca çadır içine koydum.Bu sefer aklıma çadırı iyi gerdirdim mi?,durumu geldi,onuda kontrol edip şüphelendiğim yerleri gerdirdikten sonra azda olsa ıslanarak çadır içine girdim.Bu gece çadır içine erken girmek varmış,ben çadır içine teşrif eder etmez yağmur taneleri irileşti sonrada sağanak şekilde yağmaya başladı.Yağmurun sesi ile radyomun sesi bir biri ile yarışarak yol alırken, bende çadırın sıcak atmosferi içinde oyalanmaya başladım.Yağmurun iyi tarafları çok ama çadırda kalanın bir de zorunlu ihtiyacı olmasa!!!!!.Uyudum,uykumun hafiflediği saat 01:00 sıraları yağmur tek tük atıştırıyordu,sonrasını hatırlamıyorum.
Bugün Karaburun Yarımadasının batı bölümünde yol aldım, yarın önümde Sarpıncık yokuşu ve sonrası var,bakalım bu gece ki yağmur yarın devam edecek mi?.
3. Gün 25 Ocak 2024 Yalı-Ildır-İris Gölü-Küçükbahçe:49 km
KARABURUN YARIMADASI 23-27 OCAK 2024 (3. Gün Yalı-Ildırı-İris Gölü-Küçükbahçe)
Discussion about this post