Ekim ayının ortaları olsa da havalar iyi gidince yine hareketlenmeye başladım.İçişleri bakanım da izin belgemi imzalayınca!!! 3 günlük turum kendiliğinden oluştu.Bana da bu 3 güne rota ayarlamak kaldı.Bu da en iyi yaptığım şeylerden biri. Yunt Dağı ve Foça, rotamın ana etkenleri olacak.
Rotam bu bölgenin görülmesi,gezilmesi gereken yerlerden oluşuyor. Daha tura başlamadan havaya girdim, tur boyu hep bu havam olacak galiba!!! ben tura başlıyorum,varmısınız benimle beraber gelmeye….
1 nci gün 10 Ekim 2016 Çandarlı-Şakran-Yunt Dağı-Osmancalı-Aliağa:
Çandarlı’ da Bir Sokak.
Bu sokak benim en sevdiğim sokaklardan bir tanesi.
Benim ev ile çarşı arasında,bazen sırf zevk için girerim buraya.
Yaz-kış hep güzelliğini muhafaza ediyor. Ev kimin bilmiyorum ama,gerçekten zevk sahibiymiş.Allah güle güle oturmayı nasip etsin.
Çandarlı Kalesi.
Çandarlı’ nın sembolü olmuş.Ada mahallesinin hemen girişinde ama her yerden görmek mümkün.2 yıl önce restorasyonu yapılmıştı,çok da güzel oldu.Bu fotoğraf ta benim tur başlangıç fotoğrafım olsun.
Bakırçay
Kırkağaç,Soma,Kınık,Bergama ve son olarak ta Çandarlı ovasına hayat vermekte.En son da Çandarlı körfezinde Ege denizi ile buluşmakta.
Çandarlı’ ya İzmir yönünden gelirken üstünden geçerek Çandarlı’ ya ulaşılmakta.
Şakran
Sabah 08:30 gibi Çandarlı’ dan hareket etmiştim, 20 kilometre yol aldıktan sonra Şakran’dayım.Şakran’ da küçük bir mola verdikten sonra, tekrar yola çıkmaya hazırım.Artık Yunt Dağı yolculuğum başlıyor. Şakran’dan itibaren Yuntdağıköseler köyüne kadar Aigai Antik Kenti levhaları her yerde var.
Kapıkaya Yolu.
Hafif hafif tırmanmaya devam ediyorum.Yunt Dağı güzergahında ilk göreceğim köy Kapıkaya köyü olacak.Bu güzel yol beni Kapıkaya Köyüne taşıyor.
Kapıkaya köyü içerinde su sarnıçları.Sarnıçlarda su var,hala kullanılmakta.Köyde kahvehane bugün kapalıymış bende bakkalda mola verip, biraz soluklandım.Sonra tekrar yola devam ettim.
Uzun İnce Bir Yol
Ne demiş ozanımız Aşık Veysel; Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece..Yunt Dağının uzun ince yollarında ben de yola devam ediyorum,burası Karahmetli yolu.
Karaahmetli yolunda hayata sımsıkı sarılmış bir çam ağacı dikkatimi çekiyor.
Köklerinin çoğu açığa çıkmasına rağmen ben varım diyor.
Yuntdağıköseler Köyü ve Aigai Antik Kenti
Şakran içerisindeki levhalar sizi buraya kadar taşıyor.Ön planda Yuntdağıköseler köyü ve arka planda gözüken tepenin bulunduğu yerde de Aiagi Antik Kenti var.Köy civarında ufak bir mola verip,öğlen yemeğimi yeyip yola devam ediyorum.
Kocadere
Yuntdağı Yenice yol yol ayrımından dereye kadar sert bir iniş yapıp Kocadere köprüsüne ulaşıyorum.Ekim ayının ortaları olmasına rağmen Kocadere’ de hala su var.Burası hep hoşuma gitmiştir,yolum düştükçe biraz durup, soluklanıp,etrafı seyredip öyle yola çıkarım.
Osmancalı Köyü ve Galatasaray Müzesi.
Galatarasay Müzesi demiş sahibi,aslında burası Osmancalı beldesinde bir kahvehane ama sahibi burayı müze gibi yapmış,her yer sarı kırmızı ve çok eski fotoğraflara rastlamakta mümkün.Buralara yolu düşüp te burada çay içmeyen olursa,bence eksik olur.
Çay.
Mola ve çay zamanı…Hemde Osmancalı’ da,Galatasaray müzesinde…..
Müze.
Galatasaray müzesinin içi.Bir kare yayınlıyorum,merak edenler gidip daha fazlasını görebilsin.Ben daha önce de gelmiş,şimdi yine geldim. Siz de rahatlıkla gelebilirsiniz.
Canavar !!!!!
Bakmayın siz onun böyle çirkin ve saldırgan durduğuna.Fotoğraf çekileceğini anlayınca poz verdi.Aslında çok tatlı ve sevimli bir köpek.
Ortaköy civarı ve mesire alanını beraber gezdik.
Ortaköy Mesire Alanı.
Bu bölgenin güzel yerlerinden biri.Burada çeşitli etkinlikler yapıldığı gibi, aynı zamanda piknik yeri.Suyu var,ağaçlık ve sakin bir yer.Bir kaç tane köpek var ama onlarda zararsız.Yolunuz düştü,yoruldunuz,akşam olmak üzere,kamp yapacağınız alan arıyorsunuz,buyurun burada atın.(Turu planlarken burada kamp atmayı düşünüyordum,çok erken varınca vazgeçip yola devam ettim)
Üzüm Zamanı.
Manisa il sınırlarındayım,ekim ayı ve üzüm zamanı.
Siyah üzümün bol olduğu bölgede olunca tadına bakmadan olmaz.
Sahipleri helal etsin artık, yolcu hakkı….
Türkmen Köyü
Ufak,sevimli bir köy,şelalesi ile de ünlü.Şelaleye gitmek için tereddütüm var,çünkü oradaki taş ocağı sinirimi bozuyor.O yüzden şelaleyi görmeden yola devam ediyorum.
Güzelhisar Baraj Göleti.
Yönüm Aliağa istikameti ve bölgeye hayat veren Güzelhisar baraj göletinin hemen üstündeyim. Bu baraj göletini besleyen akarsulardan bir tanesi de Dumanlı Dağdan gelen ve şelaleler oluşturan Türkmen şelalesi.
Karakuzu Yolu.
Aliağa’ya az bir yolum kaldı ama önce yılan gibi kıvrılan bu yolu aşmalıyım.Önce aşağıya inip sonra yukarı çıkacağım.
En arka planda ise Dumanlı dağ fotoğraf karesindeki yerini alıyor.
Karakuzu’ da Çeşme.
Bu çeşmeyi ilk gördüğüm de bana tarih öncesinden kalan bir eser gibi gelmiş,hemen yanına gitmiştim.Tarih öncesi değil, günümüz çeşmelerinden, yapı ve özellikleri cezbedici.Çeşmenin tam yeri Karakuzu köy mezarlığının tam karşısı,merak edenler için.
Çeşmenin Suyu.
Suyu,çeşmeyi gördüm mü,dayanamıyorum.O an içimden geldiği gibi keyfini çıkarıyorum.Su kenarından sonra Karakuzu köyüne girip çay molası veriyorum.Köy kahvesinde yine muhabbeti koyulaştırıyoruz,köylülere taş ocaklarını ve Karakuzu-Aliağa yolundaki kamyon trafiğini soruyorum.Taş ocakları kalmadı artık,çoğu kapandı dediler, fetöçümüz çoğu, köylüler öyle dediler.Yolda da fazla kamyon yokmuş,azalmış artık.Türkmen Şelalesindeki taş ocağını da sordum, orasının da kapandığını sahibinin iflas ettiğini söyledikleri zaman içimin yağları eridi,içimden ve dışımdan iyi olmuş dedim.
Aliağa Sahili.
12 kilometrelik Karakuzu-Aliağa yolunu bir solukta kat edip,Aliağa’ya geliyorum.Gün kavuşmak üzere,bu gün Aliağa’da kamp atacağım.Önce alışveriş yapıp,kamp yapacağım alana doğru gidiyorum.
Aliağa’da Kamp
Daha önce kafamda planladığım bölgeye gelip etrafı kolaçan edip kendime kamp yeri belirliyorum.Burası yazın faal,kışın kapalı bir işletmenin sahili,az sahil gerisinde kendime bir yer buluyorum. Buranın bekçisini de bulup az muhabbet edip bekçinin iznini alıp,kampı kuruyorum.Gece 24 gibi biri çadıra lamba tutup,burada çadır kuramazsın hemen terk et demez mi? hemen çadırdan çıktım,kim mi? karşımda izin aldığım bekçi!!! kafayı çekmiş, beni oradan def ediyor. Biraz tartıştık ama laf anlayacak gibi değildi,bende bir daha rahatsız olmamak için çadırı toplayıp, az ileride farklı bir alanda kamp attım.
Aliağa kamp macerası da böyle geçti.Haaa günüm mü? bana göre enfesti,gece de enfesti,yer değişikliği bazen yaşanabilir,önemli olan daha kötüsü olmasın.Bugün böyleydi,yarın Foça diyarlarında nasıl olacak bakalım……
2 nci gün 11 Ekim 2016 Aliağa-Kozbeyli-Bağarası-Foça:
İkinci Kamp Yerim
Gecenin 24 nde bekçi tarafından sepetlenince bende buraya kamp attım.
Burası da iyiydi ama ilk etapta aydınlatma fazla olduğundan tercih etmemiştim.Sabah keyfi yerinde dinç kalkınca geceyi unutup,bu güne bakmaya başladım.Keyfim yerinde,keyfimi de kimse bozamaz.
Aliağa Hatırası.
Zamanım bol bu gün,gideceğim mesafe kısa.
Urim Babacan ile sözleştik,kendisi ile Aliağa’da buluşup,Mete Güney’i ziyaret edeceğiz. Urim Babacan İzmir’den geleceği için mecburiyetten beklemedeyim.Zaman bolluğundan ben de kahvaltımı ağır ağır yapıp,toparlanıyorum.Tabii bu arada Aliağa hatırası vermeyi de ihmal etmiyorum.
Bu Olmadı İşte.
Aliağa belediyesi ayıp etmiş.Akşam dikkat etmemiştim.Bu levhalardan her yere dikmişler.Yasak delmek adetten oldu!!!! gerçi levhayı akşam görseydim de kaç yazardı,kampı kurardım yine de.Aliağa Belediyesi kendi ayıbı ile yaşasın.
Mete Hocamızı Ziyaret.
Urim ile Aliağa içinde buluşup,Mete hocamızın yolunu tutuyoruz.
Mete Güney hocamız Aliağa’ya bu yaz tayin oldu,yine bu yaz dizini incitti ve ameliyat oldu.Kendisine hem hayırlı olsun hem de geçmiş olsun ziyareti yaptık.
Çakmaklı Civarı
Mete hocamızın ziyaretini bitirip ben Foça,Urim’de İzban istikametine yöneldik.Tabii yağmur ile birlikte,fazla olmasa da yağmaya başladı.Yolumu uzatmadan, limanın ve Kyme Antik Kentinin de bulunduğu Çakmaklı yolundan Foça istikametine yöneliyorum.
Kozbeyli.
Çakmaklı köyünden geçip,Kozbeyli köyüne geliyorum.Burası bölgenin ticari bakımdan kalkınmış köylerinden biri.Bir sürü işletme var. Kozbeyli’ de kısa bir çay molası verip,kahvenin hemen karşısındaki bu çeşmeden de suyumu tamamlıyorum. Bu bölge de içilebilen nadir çeşmelerden biri.
Kozbeyli-Yeniköy Yolu.
İki köy arasında yalnız bir çınar ve yalnız bir çeşme.
Biz de yalnız olduğumuza göre hep beraber karede yerimizi alalım.
Pers Mezar Anıtı.
Pers Mezar Anıtı; İzmir- Foça yolunda Bağarası’ nı geçince yolun sağında.
Yolu buraya düşenlerin görmesi gereken bir yer. Ben de girerdim ama yağmura yakalanmış durumdayım,bir an önce Foça’ya varıp,ıslaklıktan kurtulmalıyım.
Foça ve Adalar
Pers Mezar Anıtını da geçtikten sonra İzmir-Foça yolundan ayrılıp daha sakin olan Hacı Limanı yolundan Foça’ya giriş yapıyorum.Yolun son 2 kilometresinde tepeden Foça ve adalar böyle güzel görünüyor.Foça’ya girerken de yağmur artık peşimi bırakmış yerini rüzgar almış durumda…..Lodos iyi üfürüyor.
Foça Limanı.
Foça içine girer girmez muazzam bir kalabalık dikkatimi çekti.Kısa zaman da kalabalığın sebebini öğreniyorum.Bu gün salı ve Foça’nın pazarı yani beni karşılamaya gelmemişler.Zaten benimle pekte ilgilenen olmadı.
Foça’da marketten akşam ve sabah için gerekli nevaleleri alıp kamp yapacağım bölgeye giderken,Foça limanı böyle gözüküyordu,rüzgarlı ve soğuk.
Mersinaki Koyunda Gün Batımı.
Güzel küçük bir koy,iki tane işletme var sezon sonu olduğu için kapalı bu da benim işime yarıyor. Yazlık ve kışlık evler var ama onlarda kalabalık değil yani tam bana göre kafa dinlenecek ve kamp atılacak bir yer, hele burada gün batımı ise bir başka güzel. Mersinaki yada Şamata koyu burası için her iki ismi de söylediler.Ben Mersinaki’ yi seçtim.
Mersinaki Koyunda Kamp.
Böyle güzel gün batımında,böyle güzel bir koyda,rüzgar ve dalgalar eşliğinde kamp.Daha önce araştırmalarımda İngiliz Burnunu ön plana çıkaranlar ve bahsedenler oldu ama tespitimde orası it kopuk takımının barınağı olmuş daha bakar bakmaz anladım.Ama Mersinaki koyu öylemi,mükemmel derece de güzel en azından bana öyle geldi.Bu gün 44 kilometre gibi kısa bir yol yaptım ama her şey yol değil,güzelliklere pedalladığım gibi bu gün iki dostumla bir aradaydım. Urim Babacan ve Mete Güney hocam.Bir gün daha böyle geçti,gecenin keyfi ise bir başka güzeldi.Bana şimdilik iyi geceler,yarın dönüş yolu başlıyor farklı rotadan.
3 ncü gün 12- Ekim 2016 Foça-Yeni Foça-Aliağa-Çandarlı:
Mersinaki Koyunda Sabah.
Lodos bütün gece şiddetliydi,benim bulunduğum bölge az almasına rağmen yine de etkilendim.Yağmur ise yine ziyaretime geldi.Gece 1 saat kadar yağmur çiseledi,sabah ise hiç bir şey yok. Uyudum mu? hem de nasıl.Yukarıda anlattıklarım olağan şeyler. Önemli olan çadırımda,denizin kenarında keyifli bir gece geçirmek.Hem de güzel bir uyku ile.
Mersinaki koyundan günaydın.
Fakir Sofrası
Yemek paylaşımlarını sevmem hele işletmeler de olanları hiç sevmem.
Ama bu fakir bisikletçi sofrası, başka sofra.Bal – börek yok,karnımı doyuracak,nefsimi köreltecek kadar bir şey.Bazen ne yersin ne içersin diye sorarlar,bu onun cevabı yerine olsun.Basit bir kahvaltı ile günü geçiriyorum o kadar……. diğer yemek öğünlerim de genel de basit oluyor, kendimin yaptıklarını yiyiyorum.
Foça’dan Çıkış.
Toparlandım,kahvaltı da tamam şimdi yola çıkma zamanı.Bu gün sahilden Foça-Yeni Foça yolundan tura başlayacağım.Daha yola çıkar çıkmaz koylar ve küçük adalar karşıma çıkıyor.
Foça-Yeni Foça Yolu ve Yol Arkadaşım.
Yeni Foça’ya doğru yol alırken,nereden çıktı ise karşıma bu arkadaş çıktı.Rampa yukarı benden önde rampa aşağı benden arkada bir süre yolculuk yaptık.Tahminime göre beş kilometre kadar bana eşlik etti,daha sonra gözden kayboldu.
Güvercin Adası.
Yol boyu bir kaç adacık görüntüm de oldu. onlardan biri de Güvercin adası.Tek başına denizin ortasında duruyor.
Yeni Foça Kıyıları
Bazen o kadar güzel görüntülerle karşı karşıya kalıyorum ki, o anlarda hemen durup manzaranın tadını çıkarıyorum. O anlardan biride Yeni Foça sahilleri.Fotoğraf arşivime bu manzarayı da koyuyorum.
Koylar.
Foça-Yeni Foça yolunda çok sayıda da koy var. O koylardan birini de fotoğraf arşivine alıp yola devam ediyorum.
Yeni Foça Sahili.
Üç ya da dört yıl oldu Yeni Foça’ya gelmeyeli.Bayağı değişmiş buldum Yeni Foça’ yı. İyi yönde değişmiş gibi.Sakinliği seven biri olarak bu sessizliği ve sakinliği bana iyi geldi.Bir yerde mola verip çayımı yudumlayıp Yeni Foça’dan ayrıldım.
Al Bayrağımız.
Yeni Foça-Aliağa yolunu bir süre gidip, dün geçtiğim Çakmaklı köyünün ve Kyme antik kent yolunu kullanarak Aliağa’ya varıyorum. Aliağa’da öğlen yemeği yeyip yoluma devam ederken,Şanlı Bayrağımızın karşısından saygı ile geçiriyorum.
Aliağa-Çandarlı Yolu.
Aliağa’dan sonra Çanakkale-İzmir yoluna çıkıp Çandarlı istikametine devam ediyorum.Yolumun üzerinde Şakran’dan önceki Hacıömerli köyünde durup bir de keyif çayı içiyorum.
Bingo
Çanakkale asfaltında sakin sakin gidip,yol kenarına çöp atanlara sövüp sayarken,gözüm bir şeye takıldı,hemde hiç yabancı olmayan bir şeye.
Hemen durdum bir baktım sigara paketinin kenarına para sıkıştırmışlar,paket bitince de bakmadan yol kenarına atmışlar. Bir şekil de Devlete dolaylı vergi vermiş oluyor bu arkadaş!!!! yorgun bisikletçinin masrafının bir bölümüne sponsorluk yapmış oluyor.Başka turlarda da olursa fena olmaz……
Çandarlı Yol Ayrımı.
Bir güzel tur daha bitti sayılır.Bu yol ayrımından 10 kilometre sonra evdeyim.Yunt Dağı ve köyleri,Foça sahilleri görülmesi gereken yerlerdi,bende öyle yaptım. Güzel bir tur oldu,zevkliydi, keyif aldım.Darısı diğer turlarımın başına.Bakalım bir daha ne zaman yollara çıkacağım,zaman gösterecek.
3 ncü gün rotası Foça-Yeni Foça-Aliağa-Çandarlı: 73 KM
YUNT DAĞINDAN FOÇA'YA 10-12 Ekim 2016 (Çandarlı-Yunt Dağı-Aliağa-Kozbeyli-Foça-Yeni Foça)
Discussion about this post