Karaburun Yarımadası;İzmir’in batısında kuzey-güney doğrultusunda bir yarımadadır.Engebeli bir yeryüzü yapısına sahip olan yarımadanın en yüksek yeri, 1218 rakıma sahip Akdağ’ dır. Gezilecek,görülecek, sessizliği ve sakinliğini doya doya yaşayabileceğiniz bir yerdir Karaburun Yarımadası.Gezilecek,
görülecek yerse ben niye duruyorum ki!!!! Karaburun bölgesine benim bisiklet ile üçüncü gelişim olacak. Yarımada da kendime 4 gün ayırdım,yeterli bir süre bu.Günlük kilometreler kısa ama seyirler zevkli,keyifler yerinde olacak gibi!!!!Ben sabırsızlanıyorum artık, çıkıyorum yola, neler yapmışım Karaburun Yarımadasında hep beraber görelim.
1 nci gün 13 Kasım 2016 İzmir-Urla-İskenderin Köprüsü-Balıklıova:
Yağmurlu Bir Pazar Günü.
Yola çıkmadan hava durumuna bakmıştım.Gece yarısından sabaha kadar yağmur gösteriyordu!!!!! Bir kaç saatlik sapma sayesinde sabah yağmur ile hazırlanıp yola çıktım.Bu sabah bir başka yağıyor yağmur.
Güzelbahçe Balıkçı Barınağı
Yağmur beni Güzelbahçe’ye kadar yalnız bırakmadı.
Yağmurun keyfini sürerek yol aldım. İlk mola mı Güzelbahçe’ yi geçtikten sonra balıkçı barınaklarının olduğu yerde verdim.Çayımı keyifle yudumladım.
İskenderin Köprüsü.(Çarpan Derbenti)
Yol ana yol olunca sağda solda oyalanmadan devam edip,Urla’ yı da geçip,İçmeler yoluna saptım.Yani eski Urla-Çeşme yoluna….
İçmeler mevkinde zaman ile denizin içerisinde kalan İskenderin Köprüsün de az durup hem soluklandım, hem de albümüme bir kaç poz ilave ettim.
İskenderin Köprüsü ile ilgili detaylı anlatımları bu bölgenin antik çağlar ile ilgili yazılarında rahatlıkla bulunabilir.
İskenderin Köprüsü
Gülbahçe Sahili.
İçmelerden sonra Karaburun kavşağından sağa dönüp,artık asıl yarımada turumun başladığı bölgeye ayak basıyorum.Gülbahçe sahil yolunda Karaburun tarafına yol alırken karnımın acıktığını hissetmeye başladım.Gülbahçe’ yi bir kaç kilometre geçtikten sonra deniz kenarında çok müsait bir alanda durup hem dinlenip hemde öğlen yemeğimi yedim. Fotoğrafta görülen manzara eşliğinde….
Balıklıova Göründü…..
Küçük inişler ve çıkışların olduğu Gülbahçe- Balıklıova yolunu keyifle alırken küçük bir tepeyi aşınca karşıma Balıklıova ve bulunduğu küçük koy çıkıyor.Balıklıova’ nın hakkıdır düşüncesi ile bulunduğum küçük tepeden Balıklıova’ yı fotoğraflıyorum.
Balıklıova’ da Gün Sonu.
Akşam 16:30 sıralarında Balıklıova’ ya vardım.Bu mevsimde hava erken kararıyor o yüzden fazla ileri gitmenin anlamsızlığı ile kamp atma arayışına girdim. Balılıova’ dan akşam ve yarın sabah için gerekli olan nevaleleri alıp,Balıklıova’ dan Mordoğan istikametine yol almaya başladım ve 2 kilometre gitmeden istediğim yeri buldum.
Balıklıova Kamp Yerim.
Denize çok yakın, Balıklıova’ nın karşısında sessiz bir alanda kamp hazırlıklarına başladım.Az ileri de bir işletme var ama hava karadıktan sonra kapatacaklarını biliyorum.Yani bölgenin tek hakimi benim.Halimden belli olmuyor mu?
Akşam Halleri.
Evet akşam halleri,Balıklıova’ nın üzerinde güneşi batırdım.Manzara bana göre muhteşemdi, sandalyem de oturup keyifle güneşin batışını seyrettim.Bir kaç kadeh de yudumlayınca,günün yorgunluğunu aldı götürdü.Bir ara bu güzel manzarayı fotoğraf çekeyim dedim ama makineyi çadıra bıraktığımdan fikrimden vazgeçtim. Bazen güzel anlar bana özel olmalı….Yemek mi? tabii ki yedim,her zaman olduğu gibi kendimin yaptığı yemeği.Bu gün her zaman ki özelliği ile burgur pilavı, hem de tulum peynirli.
Balıkçı Kısmetine Açılıyor.
Gece çok nadir fotoğraf çekerim.Ama bunu çekmeliydim.
Böyle bir görüntü kaçmaz.Bir balıkçı kardeşimiz kısmeti için denize açılıyor. Şansı bol olsun.Arka planda ise Balıklıova ışıklarını yakmış geceye hazırlanıyor. Bana ise bulunduğum yerden seyretmek düşüyor.
Bu gün 65 kilometrelik bir yol kat ederek Balıklıova’ da kamp attım. Keyifli bir gündü.Günlerden pazar olmasına rağmen yolda fazla kalabalık yoktu. Bunun nedeni ise benim sahil yolunu, arabaların ise yeni yolu tercih etmeleriydi.Güzel günün sonunda güzel bir akşam ve akabinde güzel bir gece geçirme zamanı. Yarın Karaburun Yarımadasının derinliklerine dalacağım.
2 nci Gün 14 Kasım 2016 Balıklıova-Mordoğan-Karaburun-Hasseki-Sarpıncık-Küçükbahçe:
Balıklıova’ da Gün Doğumu
Aslında ortalık aydınlandı ama güneş tepelerin ve bulutların ardında nazlanıyor. Kendini göstermeye pek niyeti yok gibi…..
Buyurun Kahvaltıya.
Gün yavaş yavaş aydınlanırken kaktım,giyinip toparlandım.
Çadır ve çadır altlığı deniz kenarında olmam nedeniyle gecenin nemini kapmışlar.Onları rüzgarın ve güneşin kollarına bırakıp ben de kahvaltı faslına başlıyorum.Çay olmazsa olmazım.Güne çay ile başlamak kadar güzeli yok.Hele son bardak var ya o son bardak. O keyif çayı hepsinden güzel oluyor.
Yol Manzaraları.
Toparlandım, kahvaltıda yaptım,şimdi yol zamanı…..
Mordoğan istikametine yol alırken ilk koyun üstündeyim.Hemen altım güzel bir koy ve kamping alanı. Deniz burada çok güzel.Daha önce burada hem kamp attığım ve denizin keyfini sürdüğüm için biliyorum.
Toprak bir yoldan koya iniliyor.
Manal Koyu.
Bu gün rotamda sayısız güzellikte koy olacak.İkinci koyda Manal koyu.
Yukarıdan böyle güzel görünüyor.
Yolun Güzellikleri.
Yolumun üzerinde bir güzel koy ve Orta Doğulular sitesinin bulunduğu yer alıyor.Burası insanı cezbedici bir güzelliğe sahip.Eh manzara ve ortam güzel olunca bana da burada biraz mola verip soluklanmak düşüyor.
Balıklıova- Mordoğan Yolu.
Zorunlu bekleme anındayım.Çok yerler gezdim,çok tecrübeler kazandım.
Sesin nasıl ve nereden geldiği ile ne sesi olduğu önemli.
İleri de solda orman içinde domuz sürüsü var.Az önce yola paralel benimle beraber hareket ediyorlardı.Ben durdum onlar daha ileri gittiler.Hamlelerini bekliyorum.Sağa ya da sola hareket edip uzaklaşınca bende hareket edeceğim.Riske gerek Yok!!!!!
Mordoğan.
Karaburun’a bağlı çok şirin ve güzel bir belde.Biraz evvelki riski bertaraf ettikten sonra Mordoğan’ a varıyorum.Sahil bölümü yoldan içeri de olmasına rağmen, sahile inip kısa bir mola verip,etrafı geziyorum.
Kaynarpınar.
Karaburun-Mordoğan arasında çok küçük bir köy olan Kaynarpınar nedense hep hoşuma gitmiştir.Bu yoldan araba ile bir çok defa geçtim ve her defasında içeri girip bir çay içip yoluma gitmişimdir.
Karaburun Yolunda Bir Çeşme.
1933 yılında İzmir Valisi Kazım Paşa tarafından yaptırılan bu çeşme, buradan geçecekler için bir soluklanma yeri.Mevsim itibari ile akmıyordu ama yağmur mevsimi ile birlikte akacağını umuyorum.
Karaburun Liman
İnişli çıkışlı bir yolculuktan sonra ismini yarımadaya veren Karaburun’dayım.Karaburun’un en çok sevdiğim bölgesi burası.
Karaburun’da eksiklerimi tamamlıyorum.Yol uzun ve ne getireceği belli değil.Hem alışveriş,hem kısa bir mola enerji toplamama neden oluyor.
Yeni Liman Yolu.
Karaburun’da nevalemi tamamladım,yola devam ettim.
Yeni Liman’ da yemeği yerim diye düşünürken, havanın temiz, ortamın iyi olmasındanmıdır nedir,karnım açıktı.Bölge de nadir bulunan ve akan bir çeşmenin yanında durup yemeğimi yedim.Sonra da bu güzellikler içinde Yeni Liman’ a doğru hareket ettim.
Hasseki Yolu.
Yeni Liman’da kısa ama güzel bir çay molası verip, Hasseki yönüne hareket ettim.Yeni Liman’dan Hasseki yönüne 1 kilometre kadar düz ve bahçe içi manzaralı yolda yolun keyfini çıkardım. Sonra mı?
sonrasını da yaşayacağım.Yokuşlar başlıyor……
Hasseki-Sarpıncık Arası Manzara.
Karaburun yarımadasındaki yolculuğum rampa yukarı ve batı yönüne gitme ile devam ediyor.Sağ tarafım yarımadanın kuzey tarafındaki deniz.
Yeni Liman’ a kadar kuzey yönüne hareket etmiştim.Rampa çıkarken Hasseki-Sarpıncık arasındaki manzarayı paylaşmak istedim.
Hoş Buldum.
Mahalle ismine ve tabelasına alışamadım.Bence köy, köydür.
Sarpıncık köylülerinin taktığı ”Sarpıncık Köyüne Hoş geldiniz” tabelası beni yine köylerimize taşıdı, duygulandım.Bu tabelalar artık az kaldı,her yer de mahalle var !!!!…..
Sarpıncık Köyü.
Tatlı ve güzel Sarpıncık rampalarını çıkışım devam ediyor.
Sarpıncık molası bile hızımı kesemedi!!!!Şu anda Sarpıncık köyünün üstündeyim ve yukarıdan Sarpıncık böyle güzel görünüyor.
Yarımadanın Batısında…..
Sarpıncık’ tan sonra batıya doğru yolculuğum devam ederken,karşımda Sakız Adası ve Ege Denizinin ayrı güzelliği çıkıyor.Şu anda bu gün çıkacağım en üst noktadayım.
İnişe Hazırlık.
Küçükbahçe’ ye kadar inişe geçeceğimden hazırlık zamanı, tabii ki kendim için.Rüzgarlıklar piyasaya çıkarken,yolda çok sık gördüğüm rüzgar güllerinde çalışanların beyaz arabalardan bir tanesi yanıma yanaşıp muhabbete başlıyoruz.Yanında bulundurduğu termosta ki sıcak çayı da benim ile paylaşıyor.Kendisine buradan teşekkürü borç bilirim mühendis kardeşime.
Eski Rum Köyü.
Parlak Köyüne inişim devam ederken yerini tahmin etmeme ve bilmeme rağmen sağımdaki bu köyün görüntüsünü az daha kaçırıyordum. Burası Sarpıncık-Parlak köyleri arasında yoldan içeride eski terk edilmiş bir Rum köyü.
Rüzgar Ve İniş.
Akşam üzeri,inişteyim ve rüzgar var.
Tedbirleri aldım,rüzgarlığımı giydim ve kaskımı da sağlam bir şekilde taktım.Şimdi emniyetli bir şekilde yol alabilirim. Nereye mi? Küçükbahçe’ ye….Bu gece kamp yerim orası olacak.
Küçükbahçe.
Parlak,Salman derken Küçükbahçe göründü.Hedefimde orası var,
Küçükbahçe köyüne girmeden önce Salman köyünün sahilde bulunan Denizgiren koyu ve sahiline kamp için keşif yapıp,kafama yazdıktan sonra Küçükbahçe köyüne geçiyorum.İleri de lazım olabilir.
Köyde bulunan kahvehane, iki bakkal ve fırın ihtiyacımın bir bölümünü karşıladı.Ama bir eksik var, sucuk….Bakkalda sucuk yok,oysa canım çok istemişti!!!!Her neyse bir köylü getirecek , ben Küçükbahçe’ nin sahil bölümüne gidip uygun bir yere kampımı atıyorum ve beklemeye başlıyorum.
Akşam Yemeğim.
Bu sucuklu yumurta çok kıymetli.Niye mi? çok istememe rağmen bakkalda bulunmayan sucuğu, köylü arkadaşım 1 saat sonra evinden getirdi de onun için.O yüzden bu yemek çok kıymetli ve kareye girmeyi hak etti.Çok da lezzetli olmuş.Arkadaşa yemeğe kal dedim ama durmadı, afiyet olsun dedi ve gitti.
Gecenin Keyfi.
Sahilde sağlam bir poyraz rüzgarı var.Ben sahilin 50 metre gerisine daha iyi bir yere kamp attım.Ama bu arada sahile inip,gün batımını seyretmeyi de ihmal etmedim.Tabii üşüyerek.!!!!Yemek faslından sonra benim için ikinci keyif zamanı başladı.Yanımdan ayırmadığım radyomda tek bir Türk kanalı çekiyordu ve o da nostalji parçalar çalıyordu.Tam bana ve ortama göre……Koca sahilde tek başıma ve bu güzel müzik eşliğinde gecenin keyfini kendimce geç vakte kadar sürdüm.Sonra da iyice dinlenmek için çadırıma çekilerek güzel bir uykuya daldım.Yarın Yarımadanın kuzeyinden güneyine doğru yol alacağım.
3 ncü gün 15 Kasım 2016 Küçükbahçe-Ildırı-Barbaros-Koca Göl:.
Yeni Güne Merhaba.
Sahilden 50 metre içeride özel bir mülkiyete kamp attım.Tabii izin alarak.Kamp yeri için sahibine teşekkür ettim,birde buradan tekrar teşekkür edeyim.Yerim çok iyi ve rüzgardan korunaklı olduğundan iyi uyku çektim desem yalan olmaz.Gün ağarmaya başlarken uyanıp,üçüncü günün sabahına günaydın diyorum.
Küçükbahçe Sahili.
Nasıl bir yer diye merak edenler için koydum bu fotoğrafı.
Gerçekten çok büyük bir sahile sahip Küçükbahçe, kamp yapmaya, doya doya denize girmeye müsait. Ama şimdi değil!!!! poyraz bayağı üşütüyor….
Küçükbahçe Kumsalı…
Veda Zamanı.
Malzemelerimi topladım,kahvaltımı yaptım.Sahilde biraz yürüyüş yapıp,bol bol fotoğrafta çektim. Şimdi hareket zamanı.Vedamı da böyle yapayım.Sahile küheylanım selam çaksın!!!!
Mandalina Hasadı.
Küçükbahçe, adı gibi çok küçük bir yer ama küçüklüğü ona daha da güzellik katıyor.Yarımada da mandalinanın bol olduğu bir yer.Her yer yeşillik.Bende Mandalina hasadına denk geldim.Bu kadar bol mandalina olunca sabah sabah ”C ” vitamini de almış olduk.
Eski Küçükbahçe.
Küçükbahçe köyünün yan yolundan yukarı Çeşme-Karaburun yol ayrımının olduğu bölüme doğru sabah tırmanışı yapmaya başladım.Kısa süre sonra Eski Küçükbahçe köyü solumda görüş alanımda belirdi.Ona da bir selam çakıp daha yukarıya çıkmaya devam ettim.Tabii şiddetli rüzgara karşı….
Küçükbahçe Son Kare….
Sabah sabah kuvvetli poyraza karşı sıfırdan, iki yüz metreye tırmandım.
Karaburun-Çeşme yol ayrımını az geçtikten sonra az rüzgar alan bir yerde Küçükbahçe son karesini de albüme koydum ve şimdi iniş zamanı…..
Eğri Liman Mandalina Bahçeleri.
Eğri Liman mevkiine kadar güzel bir iniş yapıp, kendimi mandalina bahçelerinin arasında ve ıssızlıkta buldum.
Karareis Yarımadası ve Balık Çiftlikleri,Eğri Limandan sonra deniz kenarından sakin sakin yol almaya devam ettim.Yollar bomboş,ara sıra balık çiftliği arabaları olmasa,burada yaşam yok diyeceksiniz!!!!
Balık çiftlikleri demişken, Küçükbahçe-Ildırı arasında çok sayıda balık çiftliği görmek mümkün.Her koy ve açık deniz balık çiftlikleri tarafından işgal edilmiş durumda.Arka planda ki yarımada ise Karareis yarımadası…
Muhteşem bir görüntü sunuyor.
Uzun İnce Bir Yoldayım…..
Bu rota dahilinde bu tarz yol görüntülerine rastlamak her zaman mümkün.Tam indim,düzde gideceğim derken bir bakmışınız böyle yukarıları bir yol çıkıyor ama fazla değil, 10 metreden 130 metreye çıkıyorsunuz.
Akdağ.
Rüzgara karşı yolculuğum devam ediyor.
Karşımdaki Akdağ tüm bulutları 1218 rakımlı tepesinde toplamış, rüzgarı adeta benim üzerime gönderiyor.Akdağ ve bulutların buluşması…..
Çıplak göz ile daha da muhteşem gözüküyor.Birazını bu karede yansıtmaya çalıştım.
Bu Kare Kaçmaz…..
Bu görkemli görüntü altında ben de bir kol çek yapmaya da gerek duydum. Bazı anlar fotoğraf karelerinde ölümsüzleşir.
Yol Hali…..
Güzel görüntü ve yol halleri eşliğinde Küçükbahçe-Balıklıova-Ildırı yol sapağını da geçip,Ildırı yönüne yoluma devam ettim. Akdağ ve Karareis yarımadası gerilerde kaldı.Onlara son bir defa el sallayıp,Ildırı’ ya varayım.
Ildırı.
Ve Ildırı’ dayım.Bu mevsimde çok sakin.Yaz döneminde ise çok hareketli oluyor. Çeşme’ nin köyü olan Ildır, Çeşme’nin fiyatlarını baz alıyor olacak ki, biraz yüksek.Bakkal ve kahvehaneler hariç….Ama yine de çok güzel bir yer burası denizi,antik şehri ile büyüleyici güzellikte.
Ildırı ve Yarımada Projesi.
Yol boyu bir çok yol ve rota levhası ile karşılaştım.Zeytin,yürüyüş,bisiklet rota levhaları gibi.Bu proje de çalışan emek veren tüm arkadaşlara ve Büyük Şehir Belediyesine teşekkürler.Yarımada Projesinin bir ucundan da ufakta olsa ben de tutup, proje içinde yer aldığım için bana da teşekkürler.
Ildırı Sahil.
Ildırı’ da kahve de küçük bir mola verip,çayımı da yudumladıktan sonra tekrar yola devam ediyorum.Ildırı’ dan son bir kare alarak.
Zeytin Hasadı……
Yarımada turum boyunca bir çok zeytin hasadına tanıklık ettim.
Burayı geçerken hiç fotoğraf almadığım aklıma gelince, hemen albüme bir fotoğraf ekliyorum.Karaburun zeytin diyarı olan bir yer bunu belgelememek olmaz……
Mola Zamanı.
Ildırı-Barbaros arasında yer olarak tam mola verilecek yerlerden bir tanesi.Yoldan geçerken hemen dikkat çekiyor.Mevsim itibari ile kapalı ama suyu ve manzarası yeter,banklar ve sandalyeler her zaman yerinde durduğundan, dileyen keyfine istediği gibi bakar.
Kadıovacık.
Biraz iniş, birazda çıkış derken Kadıovacık köyüne varıyorum.
Bundan sonrası Barbaros köyüne kadar iniş olacağı için,rüzgarlığı giyme zamanı.Aynı zaman da sol tarafta ki ağıl da bulunan köpekleri yabana atmamalı….Onlar için tedbir almalı…..
Barbaros Köyü.
Barbaros Köyüne hemen girmiyorum.
Köy girişindeki park içinde bulunan Şehitlik anıtını ziyaret edip saygı duruşunda bulunuyorum. Barbaros köyü Çanakkale savaşında verdiği Şehitleri ve Gazileri unutmamış.Onların isimlerini ölümsüzleştirdikleri gibi,onlar için bir de anıt inşaa etmiş.Saygı duruşundan sonra bu kahraman ve sevimli köy kahvesine doğru hareket ediyorum.
Koca Göl
Barbaros köyünde kahvede günün yorgunluğunu kendime bir kahve ısmarlayarak atıyorum.Kısa bir dinlenme ve alışverişten sonra Barbaros Köyüne 2 kilometre uzaklıkta, Barbaros-Birgi arasındaki Koca Göl’ e gidip kamp hazırlığına başlıyorum. Bu gece buradayım.Buraları bir çok dizi filme ev sahipliği yapmış.
Koca Göl’de Gün Batımı.
İndili-çıktılı,rüzgarlı bir 58 kilometrelik yol alma neticesinde Koca Göldeyim.Şimdi gün batımı eşliğinde kamp zamanı.
Şu ana kadar planladığım ve istediğim şekilde yol alıp, arzuladığım yerlerde kamp attım, ne mutlu bana.Hava her ne kadar rüzgarlı da olsa, kuytu bir yere çadırımı kurup keyfime bakıyorum. Yoldan,insanlardan, her şeyden uzak…..Bu akşam hava soğuk gibi,fazla üşümeden erkenden çadırıma çekilip,keyfin geri kalanına çadırda devam ediyorum..
Ne zamana kadar uyanık kaldım, uyudum bilmiyorum ama,saat 2 gibi üşüyerek uyandım.Uyku tulumuna girmeden uyuyakalmışım…..
Bundan sonrası sabaha ve yarına kalsın.
4 ncü gün 16 Kasım 2016 Koca Göl-Tatar Köprüsü-Urla-İzmir:
Koca Göl’de Sabah
Her zaman ki gibi sabah erken kalkıp toparlanmaya başlıyorum.
Güneş daha İzmir’in üzerinden buralara yeni yeni gelmeye başlamış.
Geceyi geçirdiğim Koca Göl’ e bir kere daha bakıp, Birgi yönüne hareket ediyorum.
Rota Levhaları.
Yarımada Projesi kapsamında tüm Karaburun yarımadasına gidilecek,gezilecek yerlerin levhaları asılmış.Bir tanesinin altında durup emeği geçenleri anmak için fotoğraf çekiyorum.
Koca Göl-Birgi-Uzunkuyu arası 3 kilometre, sabah erken yola çıkınca haliyle akşamdan kalan köy köpekleri yol boyunca bana musallat oldu ama benim onlara bırakacak,pabucum yok!!!!
Uzunkuyu-Tatarköprüsü Yolu.
Uzunkuyu köyünde,köy kahvesinde kahvaltımı yapıp,keyif çayımı da içtikten sonra, otobana paralel toprak yoldan Tatar Köprüsünün yolunu tutuyorum.
Tatar Köprüsü.
Uzunkuyu,Zeytinler köyünden Kokar koyuna gidiş yolundadır.
Uzunkuyu köyüne 3,5 Kilometre mesafededir.Eski faal yol üzerinde iken,otoyol açılması nedeniyle şu anda kullanılmamaktadır.Tatar çayının üzerinde olduğu için Tatar Köprüsü diye adlandırılır.Halen sağlam ve kullanılabilir durumdadır.30 metre yükseklikte,5 metre genişliğindedir.
Tatar Köprü Hatırası.
Geçen yıl ve bu yıl içinde sayısız defa geldik.Her defasında muhakkak burada mola verdik ve bol bol fotoğraf çekildik.Buranın gelenleri kendine çeken bir hali var, gelen bilir.Ben de buradan ayrılmadan bu turun anısına bir hatıra fotoğrafı çekilip,yoluma devam ediyorum.
İYTE Kavşağı
Otobana paralel yoldan 7 kilometre daha yol aldıktan sonra İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesinin de bulunduğu Karaburun-Çeşme kavşağından ana yola çıkıyorum.Bundan sonra levhanın da gösterdiği 45 kilometre yolu kat ederek eve ulaşacağım.
Urla’nın Keçileri….…
Ana yoldan İzmir istikametine yol alırken,Urla girişinde yonca tarlasına dalmış keçiler dikkatimi çekiyor. 5 keçi ve kocaman bir yonca tarlası.
Ye ye bitmez……
Denize Kavuşma….
Dün Ildırı’ dan itibaren denizden ayrılmıştım.Urla’dan sonra yine denize kavuştum.Denizi takip edersen İzmir’e ulaşırsın.
Güzelbahçe Molası…
Bir güzel turun yine sonuna yaklaşırken Güzelbahçe’ ye vardığımda öğlen olmuştu.Güzelbahçe’de karnı acıkan ne yaparsa ben de onu yapıyorum….. balık ekmek…..Buranın meşhur Ferhat büfesine dalıp siparişi veriyorum,ne ilginç tesadüf daha parasını bile vermeden balık ekmeğim elimde….. mucize gibi, her zaman sıra beklenen yerde ben hemen balık ekmeğimi yemeğe başlıyorum.(Siparişi tesadüfen 1 fazla yapmışlar,o da bana nasip oldu)Yemek molasından sonra evimin yolunu tutuyorum.Öğleden sonra vardığım sıcak yuvama mutlu ve istediğim gibi geçen turumun tebessümü ile varıyorum.Tamamı 250 kilometre olan Karaburun Yarımada Turumu kaleme alırken bile turu yeniden yaşamış oluyorum.Demek ki bu turum da istediğim gibi olmuş.Darısı başka turlara……..
4 Günlük Karaburun Turumun videosu……
KARABURUN YARIMADA TURU 13-16 KASIM 2016 (İzmir-İskenderin Köprüsü-Gülbahçe-Balıklıova-Mordoğan-Karaburun-Hasseki-Sarpıncık-Küçükbahçe-Ildırı-Barbaros-Koca Göl-Tatar Köprüsü-Urla)
Discussion about this post