Abana’da kamp yerim huzur vericiydi.Güzel bir uyku uyudum.
Ben de yerleşmiş bir şey olacak ki, tura çıktığımda sabahları gün doğmadan kalkıyorum. Bu günde öyle oldu, bir kaç karavan ve çadır var etrafımda hiç birinde hareket yok.
Biraz sessiz, biraz da dikkatli davranarak toparlanmaya başladım.
Her zaman ki gibi önce çadır havalandırması yaptım, onlar havalanırken sabahın ilk ışıkları ile beraber kahvaltı yaptım. Sayfamdaki başlık fotoğrafı bu gün ki turum ve rotam ile ilgili ip uçları veriyor. Bu gün önemli günlerden biri, çok merak ettiğim ve büyük bir arzu ile görmek isteğim bir yere gideceğim.İnşallah umduğumu bulurum diyor ve Abana sabahının erken saatinde kamp yerimden ayrılıyorum.
7 nci Gün 23 Temmuz 2017 Abana-İnebolu-Doğanyurt:
Abana’dan Ayrılış.
Zamanı geldi deyip, akşam üzeri ufak bir gezi ve alışveriş yaptığım Abana ilçesinde
sabah ta biraz gezi yapıp yola çıkıyorum.
Abana ; Karadeniz kıyısında yer alan yeşil ile mavinin buluştuğu doğal güzelliğe sahip bir yer. İlçe 6 km uzunluğunda kumsallara sahip.Son yıllarda çok miktarda turist çekmekte.
Abana Müzesi,Hacıveli Konağı,Hacıveli Kanyonu,Harmason Camii,Toza Seyir Tepesi görülecek yerleri.İşte böyle bir yer Abana ve ben artık buradan ayrılıyorum.
Abana-İnebolu Yolu.
Darsu Köyünü 500 metre geçtikten sonra denize yakın burunda cami ve 1-2 evi görünce şaşırmadım desem yalan olmaz.Bana ilginç geldi. Çünkü Darsu’ da cami var, buraya da niye inşa ettiler diye düşünürken aklıma geldi.Küre Dağlarının bir bölümü ve kıyı şeridindeki bazı köyleri geçerken tek mezarlık yerine bir kaç mezardan oluşan bol miktarda aile mezarları ile karşılaşmıştım.Yer darlığından böyle bir çareye başvurulduğunu söyleyenler oldu, ikna edici,belki cami de bir aile tarafından hem kendileri hemde yoldan geçenlerin ibadetlerini yapmak için yapılmış olabilir.Her ne olursa olsun deniz seviyesindeki cami ve minaresi çok ama çok güzel duruyor.
Gemiciler Limanı.
Adına yakışır yerde, bir o kadar güzellikte bir tekne.
Gördüm, hoşuma gitti, resmini çektim,eh birazda o durgun suda duruşunu seyrettim.
Şu anda güvertesinde olmayı isterdim.
Abana-İnebolu ve Karadeniz Sahil Hatırası.
Çok az da olsa albümde bir görüntü vermek gerekir diye düşündüm.
Kendimin çekilmiş fotoğraflarımı pek yayınlamak yada çekmek taraftarı değilim ama bazen istisnai durumlarda yapıyorum.Mesela; Zorlu bir tırmanış anı,zirveye ulaşma, çok özel bir an, değer verdiğim ve önemsediğim yerlere varış yada varma anı gibi… bu anlar da ancak kendimi resmediyorum. Bu anlardan birine de yaklaşıyorum ki ben buradayım.
İnebolu.
İnebolu’ yu daha gezmeden biraz tanıyalım istedim.
Benim için olduğu gibi herkes için, vatanımız için çok önemli bir yere sahip İnebolu.Önce tanıyıp ondan sonrada ben İnebolu’ yu içime sindirerek gezeceğim. Niye İnebolu sorusunun bir kısmı aşağıdaki yazılarda saklı.
İnebolu Tarihi:İnebolu, Kastamonu iline bağlı ilçe. Geleneksel yerli mimarinin bir çok örneğine sahip bir Karadeniz liman şehridir.İnebolu çevresindeki yerleşmelerin ne zaman başladığı tam olarak bilinemese de ilçenin Lidyalılar döneminde Sinop’ a bağlı olarak kurulduğu tahmin edilmektedir.1071 Malazgirt Savaşı’ ndan sonra Anadolu’ya akın eden Türk Selçuklu Beyleri’ nden Emir Karatekin 1084-1085 yıllarında bölgeyi Türk topraklarına katmıştır.
Kurtuluş Savaşında İnebolu:Dönemin önemli bir ticaret merkezi olan İnebolu ve İnebolu Limanı, Kurtuluş Savaşı’ nda stratejik olarak önemli bir rol oynamıştır. Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Ankara’ya gitmek isteyenlerin bir bölümü teknelerle İnebolu İskelesi’ne geliyor ve buradan Anadolu’ya geçiyordu. İstanbul ve SSCB’ den gelen savaş gereçlerinin Anadolu’ya giriş noktası da İnebolu İskelesi olmuştur.
İstiklal Madalyası:İnebolu kayıkçılarının gayret ve başarıları 9 Nisan 1924 tarihi TBMM kararıyla Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Cumhuriyet Dönemi: 1923’ te Cumhuriyet’in ilanından sonra Yunan Hükumeti ile yapılan müdahale anlaşmasından sonra ilçe çevresindeki Rumlar Yunanistan’a göç etmişler, böylece İnebolu’da hiç Rum kalmamış, ilçedeki köylerin Rumca isimleri de Türkçeleştirilmiştir.
Şapka ve Kıyafet İnkilabı: Atatürk 23 Ağustos 1925’de Kastamonu’ya gelmiştir. Burada İnebolu heyetini kabul etmiş ve yapılan davet üzerine 25 Ağustos 1925 Salı günü saat 11.00’de Kastamonu’dan İnebolu’ya hareket etmiştir. 27 Ağustos 1925 Perşembe günü İnebolu Türk Ocağı’ nda tarihi Şapka Nutku’ nu söylemiştir. İlçenin Şeref ve Kahramanlık Günü olan 9 Haziran her yıl büyük bir coşkuyla kutlanmakta, ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün önce İstiklal Madalyası ve Beratı ile taltif ettiği kayıkla kağnının mucizeler yarattığı beldemiz İnebolu’ya 1 gün için gelip, 3 gün onurlandırdığı,Şapka ve Kıyafet Devrimi’ nin ilk Nutkunu söylediği, “Bu Serpuşun İsmine Şapka Denir” dediği 25-28 Ağustos tarihleri arasında her yıl törenler yapılmaktadır.
İstiklal Yolu:Devletin merkezi olan İstanbul işgal edilmiş, ordu dağıtılmış, silah ve cephanelere işgal kuvvetlerince el konulmuştu.
Mustafa Kemal Atatürk, 1919 yılı baharında Türk milletinin kaderini değiştirecek bir mücadeleye girişti. .Hayatta kalmanın mutlak bir “İSTİKLAL MÜCADELESİ” ile mümkün olacağını düşündü, bu fikre inandı, arkadaşları ile birlikte dünyanın beklemediği bir kurtuluş mücadelesini başlattı.Türk milleti savaş için en elzem ihtiyacı olan silahtan, cephaneden yoksundu. Açlık bir şekilde giderilir ama silahsız, cephanesiz savaşılamazdı. Anadolu’da işgale uğramamış tek bölge Karadeniz, Anadolu’ nun dışarı açılabileceği tek güvenli yer ise Kastamonu, İnebolu Limanı idi.Türk toplumunun yaşayabilmesi, mücadelenin başarıya ulaşabilmesi, İnebolu Limanından gelecek mühimmata bağlı idi. Bu sebeple İnebolu- Ankara arasındaki bu yol Milli Mücadele için hayati bir önem taşıyordu.O dönemde güvenliği açısından tercih edilen bu yol aslında han, yağışlı havalarda çamurla kaplanan eski bir kervan yolu idi.
İnebolu açıklarına gemilerle gelen silah ve cephane, açıktan ve her türlü hava şartlarında kahraman denizciler tarafından kayıklarla İnebolu kıyılarına çıkarılıyordu. Bu malzemeler Kastamonu’ nun kahraman kadınları, yaşlıları ve çocukları tarafından çok zor şartlarda Ankara’ya taşınıyordu.O dönemde Anadolu’ nun eli silah tutan erkekleri cephelerde düşmana karşı çarpışıyorlardı.Bu güzergahta yol alan nakliye kollarının ortak nitelikleri cephe gerisinde kalan çocuk , kadın ve yaşlılardan oluşması idi.İşte bu sebeplerden, İnebolu’dan Ankara’ya uzanan bu zorlu yola “İSTİKLAL YOLU” denilmektedir.
İnebolu’dayım….
Abana-İnebolu arası 24 kilometre,ben saat 10:00 da İnebolu’ya vardım.
İnebolu’da tam yerinde durduğuma inanıyorum.Atatürk Heykeli,İnebolu Yazısı,Atatürk’ün İnebolu’ya Geliş Resimleri,Denk Kayıkları,Türk Bayrağı,Madalya ve Beraatı,Tarihi bir bina hepsi burada.Burasının çok önemli bir yer olduğunu anlayıp,kavramaya çalışıyorum.Bulunduğum yeri tam anladım derken yanıma birisi geldi ve yardımcı olabileceğini söyledi.Bu kişi İnebolu Postası Gazetesi Sahibi ve Yazarı Cemal İLYASOĞLU idi.
Engin bilgisi,İnebolu tarihi ile dolu olan,bilgi hazinesi olan Cemal İlYASOĞLU, İnebolu’da nereleri gezebileceğim hakkında kısa ama çok yararlı bilgiler vererek benim İnebolu’daki yolumu açtı, kendisine çok teşekkürler.
İnebolu Yarbaşı Mevkii.
Gemilerle İnebolu limanına getirilen cephanenin Denk Kayıkları ile sahile çıkarıldığı
Yarbaşı Mevkiindeyim.
Yarbaşı Ve Türk Ocağı.
Atatürk Heykeli,İnebolu Yazısı,Atatürk’ün İnebolu’ya Geliş Resimleri,Denk Kayıkları,Türk Bayrağı,Madalya ve Beraatı,Türk Ocağı hepsi burada.İnebolu’ yu tanımak, anlamak ve başlangıç yapmak için en ideal yer.İnebolu’ yu ve İnebolu’nun önemini bilen için aradığını bulmak altın değerinde olsa gerek.Benim içinde bu oluyor.
İstiklal Madalyası.
İnebolu kayıkçılarının gayret ve başarıları 9 Nisan 1924 tarihi TBMM kararıyla Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Yarbaşı Mevkiine,İstiklal Madalyası ve Beraatı sembolik olarak yerleştirilmiş.
Türk Ocağı.
Yarbaşı’ ndaki gözlemlerimi tamamladıktan sonra,Yarbaşı’ nın hemen üst tarafında bulunan Türk Ocağı’na geçiyorum.Bu gün pazar olmasına rağmen açık ve içeriye süzülüyorum.Daha içeri adımımı ilk atışımda büyü etrafımı sarıyor.
Türk Ocağı; 1893 yılında özel mülkiyet olarak inşaa edilmiş.Çeşitli faaliyetler için kullanılmış.1919 yılında kurulan İnebolu Gençler Mahfeli’ nin Türk ocağına dönüşmesinden sonra Türk Ocağı Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.1931 yılında Türk Ocakları kapatıldıktan sonra 1951 yılına kadar Halk evi olarak kullanılmıştır.2005 yılına kadar çeşitli faaliyetler için kullanılan ve en sonunda metruk binaya dönüşen bina Kastamonu Vali’ liğinin ve Genel Kurmay Başkanlığı’ nın katkılarıyla restore edilmiş ve 05 Ağustos 2006 tarihinde ziyarete açılmıştır.
ATATÜRK SALONU.
Alt kat büyüleyici bir girişe sahip,üst kata çıkar çıkmaz karşımda ”ATATÜRK SALONU”
hemen duraksamadan oraya yöneliyorum. Biliyorum ki orada Atamdan izler var.
Atatürk Salonu.
Atatürk Salonunda Atamız ile ilgili bir sürü şey var,hepsini gördüm ve fotoğrafladım,dağarcıma yerleştirdim.Aynı salonda İnebolu ve Çevresi Sağlık Eğitim Vakfı Başkanı Dr. Salih OSMANOĞLU tarafından Eskişehir Büyükşehir Belediye başkanı Prof Dr.Yılmaz BÜYÜKERŞEN’ e yaptırılan Balmumu Atatürk Heykeli’ de yer alıyor.
İnebolu Nutku.
Mustafa Kemal Atatürk 1 gün için geldiği İnebolu’da 3 gün kalmıştır.
25-26-27 Ağustos 1925 yılında kaldığı İnebolu’da bu binada ”Şapka İnkilabı”nı yapmıştır.” BU SERPUŞUN İSMİNE ŞAPKA DENİR” sözü ile Şapka inkilabı’ nın yapıldığı,Atamızın İnebolu Nutkunu okuduğu Konferans Salonunu gezmekte nasip olur inşallah.
Bir kaç fotoğraf anlatmaya yetmez, Türk Ocağı’ nı gezmek, görmek, anlamak, tanımak gerek,ben de çok fotoğraf ve çok doyurucu bilgi var, herkesin burasını görmesini isterim. Türk Ocağı’ nın bazı görsellerini aşağıda bulabilirsiniz.
Türk Ocağı’ nın kurulmasında katkısı ölçülmez boyutta olan,içindeki materyallere gözü gibi bakan,Türk Ocağının 2006 da ziyarete açıldığı günden beri müdürlüğünü yapan,Türk Ocağı içindeki her şeye ve Türk Ocağı ile ilgili her bilgiye sahip olan, bana refakat edip en iyi şekilde bilgi sahibi olmama ve görmemi sağlayan,kendine yaptığı çayı bana ikram edecek kadar ev sahibi olan Türk Ocağı Müdürü Nurhayat Ergün’e teşekkürler.
İnebolu Nutku ve Konferans Salonu.
Türk Ocağı Müdürü Nurhayat Hanım, bana çok büyük sürpriz yaptı.
Ziyarete kapalı ve kilitli olan Konferans Salonunu bana özel olarak açtı.
Mustafa Kemal Atatürk bu salonda 27 Ağustos 1925 tarihinde İnebolu Nutkunu okumuş, ”Şapka İnkilabı’ nı” bu Konferans Salonunda,karşımdaki kürsüde yapmıştır.Ne mutlu bana,böyle bir anı yaşadığım için.Buradan Nurhayat ERGÜN Hanıma yine çok teşekkür ederim,Atam’dan izler olan ve onun kokusunun sindiği bu konferans salonunda beni duygularım ile bir süreliğine yalnız bıraktığı,havayı rahat koklamama müsaade ettiği için.Türk Ocağı’ nda tek göremediğim özel bir bölümde muhafaza edilen 09 Nisan 1924 de İnebolu’ya verilen ”BEYAZ ŞERİTLİ İSTİKLAL MADALYASI” oldu.
Kent Müzesi.
İkinci durağım İnebolu Meydanda bulunan Kent Müzesi.
Ne şanslıyım, burası 3 ay önce ziyarete açılmış.Görmek bana nasip olacak.
Sabırsızlıkla içeride neler var merak ediyorum.
Kent Müzesi Kimliği.
1882 yılında Vali Abdurrahman Paşa tarafından Medrese olarak yaptırılan, bir süre Belediye Binası olarak kullanılan şimdi de tarihe ışık tutan Kent Müzesi olarak kullanılan binanın içinde ve kimlik bilgilerinin önündeyim.
Denk Kayığı.
Bu tekne, günümüz yapım tekniklerinden farklı olarak inşa edilmiş ve bu özelliği ile bir bütün olarak korunabilmiş dünyada bilinen tek örnektir. 8.80 m boyunda , 1.92 m eninde ve 0,90 m yüksekliğinde ki tekne “önce kabuk yöntemi” olarak tanımlanan yapı tekniğine göre inşa edilmiştir.Bu tekniğe göre teknenin önce dış kaplamaları eğri ve kesme çivilerle bağlanmakta , daha sonra ısıtılarak şekil verilmiş nal şeklindeki postalar ile tekne yapısı kuvvetlendirilmektedir.İstiklal Harbi’ nde İnebolu ve Kastamonu havalisinden yapılan silah, cephane ve askeri malzeme naklinde görev alan İnebolu Kayıkçılarının gösterdikleri özverili ve insan üstü gayretleri ile kahramanlıkları TBMM’ nce takdir edilmiş ve Kayıkçılara 09 Nisan 1924 tarihinde törenle Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Beratı verilmiştir.
İstiklal Yolu.
İnebolu-Kastamonu arasındaki 95 kilometrelik İstiklal Yolunu gösteren harita.
Sırtında Cephane Taşıyan Türk Kadını.
İnebolu Kent Müzesine çok emek verilmiş o kadar çok tarihi materyal,yazı, döküman, görsellik var ki, anlatamam. Bir kaçını buraya koymak ile yetineceğim.
Görmek, anlamak,yaşamak gerek diyor ve görsellere geçiyorum.
İnebolu’ya, Türkiye’ye, Dünya’ya çok muazzam bir şey kazandıran,Kurtuluş Savaşımızın İnebolu bölümünü çok iyi tasvir eden,İnebolu’ yu çok güzel anlatan,Cefakar Türk Kadınını en iyi anlatan,Kurtuluşa giden yolda neler olduğunu neler yaşandığını en iyi şekilde gösteren bir müzeyi İnebolu Kent Müzesini hayata geçiren öncelikle Belediye Başkanı, Belediye Çalışanları ve Tüm Emeği Geçenlere teşekkürü bir vatansever ve ziyaretçi olarak borç bilirim.
Çıkışta ziyaretçi defterine o anki duygularımı yazmadan ayrılamadım oradan.Bir tek sözümü yazsam yeterli ” Yaşım 52 ama ben İnebolu’da tekrar doğdum.”
Başoğlu Helva.
Hemen Kent Müzesinin yanında,dondurma şemsiyesi ve helva dükkanı , baştan yadırgamıştım müze yanında olmasını ama hikayesini duyunca saygı ile tebessüm ettim.Nazım Hikmet’in İnebolu günlerinde ” Helvanın Parası Ödendi” sözünün nereden geldiğini bilenler Hacı Ömer Başoğlu’ nu da duymuşlardır. Cemal İlyasoğlu sayesinde Başoğlu Helvanın şu anki sahibi değerli insan,hoş sohbet Ömer Başoğlu ile de tanıştım.Ömer Başoğlu, Hacı Ömer Başoğlu’nun torunu ve aynı adı taşıyorlar.
Helva ikramı ise tam Nazım Hikmet gibiydi” Helvanın Parası Ödendi”.
Teşekkürler Ömer Başoğlu.
BEN! İNEBOLU…… (Hüseyin Ercan AKKAN)
BEN ! İNEBOLU…
Adı büyük, Şanı büyük, Tarihi, Kültürü büyük,;koca yürekli, koca bilekli, güler yüzlü, misafirperver insanların; ÇILGIN TÜRKLER’in diyarı…
diye başlayıp, Bana gelmelisiniz, beni görmelisiniz.
ÇÜNKÜ BEN, MUSTAFA KEMAL’İN, SİZLERE EMANETİYİM.
BEN, SİZİN ; ÇILGIN TÜRKLER’İN, DÜNYADAKİ CENNETİYİM
diye biten. Hüseyin Ercan AKKAN ‘ın İnebolu’ yu ve insanını en iyi anlatan yazının olduğu mekandayım. Yarbaşı Mevkii,Türk Ocağı,Kent Müzesini gezdikten sonra manevi olarak doyuma ulaştığımı ama biyolojik olarak karnımın acıktığını hissettim. Kent Müzesi çıkışında tekrar bir araya geldiğimiz Cemal İlyasoğlu’ nun tavsiye ettiği yere gittim.
Ahşap bir çarşı iken Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa tarafından 1890 tarihinde yaptırılan tarihi çarşı içindeki Palmiye Pide-Kebap salonuna selam verip, Cemal İlyasoğlu’ nun tavsiyesi üzerine geldim,sizin meşhur pidenizden yemek istiyorum dedim. Pide siparişini verdim ama duvardaki Hüseyin Ercan AKKAN’ ın BEN! İNEBOLU yazısı dikkatimi çekti,ağırdan ağıra sindirerek okudum. Gerçek anlamda mükemmele yakın bir anlatım sergilemiş.İnebolu’nun Eski tarım Müdürü olan Hüseyin Ercan AKKAN beye teşekkürler. İnebolu Pidesi (Pazar Pidesi);Bu arada sipariş verdiğim pide İnebolu’ya has bir pide ve çok lezzetliydi.Pidemi afiyet ile yerken,Palmiye Pide-Kebap salonu sahibi Bülent Yağcıoğlu ile de sohbeti koyulaştırdık. Röportaj;Tavsiye üzerine gittiğim,İnebolu’nun meşhur İnebolu pidesinin (Pazar Pidesinin) tadına baktığım, duvarında Hüseyin Ercan AKKAN’ ın yazdığı okunup anlanması gereken ”BEN! İNEBOLU….” yazısının olduğu,Palmiye Pide-Kebap salonu sahibi,aynı zamanda Yeni İnebolu Gazetesi makale yazarı olunca iş röportaja döndü,Bülent Yağcıoğlu bey, İnebolu ve tarihi ile çok dolusunuz sizin ile röportaj yapabilirmiyiz deyince kıramadım, benim ile uzun bir röportaj yapıp Yeni İnebolu Gazetesinde ”Bir Bisikletçi Gözüyle İnebolu” başlıklı makalede röportajımızı yayınladı. Palmiye Pide-Kebap Salonu Sahibi ve Yeni İnebolu Gazetesi Makale Yazarı Bülent Yağcıoğlu beye buradan teşekkürlerimi sunarım.
Nezihe Battal Kültür Evi.
Bu gün İnebolu’ da son durağım Nezihe Battal Kültür Evi.
Nezihe Battal Kültür Evi;Battalzade Tevfik Efendi tarafından 1897 tarihinde yaptırılmış olan bu binayı,torunu Dr. Mehmet Salih OSMANOĞLU 2001 yılında restore ettirerek Annesi Nezihe Hanım anısına Kültür Evi olarak kullanılmak üzere İnebolu ve Çevresi Sağlık ve Eğitim Vakfına hibe etmiştir.Ne güzel ki şimdi ben burayı gezeceğim.Beni kapıda Aliye Aslan hanım karşılıyor,bana kendisinin refakat edeceğini söyleyerek başlıyoruz Nezihe Battal Kültür Evi’ ndeki gezimize.
Aile Fotoğrafları.
Aile bireylerini gösteren fotoğraflarla başlıyorum geziye.
Tevfik Battal,Nezihe Battal, Dr. Salih Osmanoğlu ve diğer aile bireylerinin olduğu
fotoğraflar ilk gördüklerim oluyor.
Kilim Dokuma Tezgahı.
İnebolu yöresine has kilimlerin dokunduğu kilim tezgahı Kültür Evinin bir odasında
kendine yer bulmuş.
İnebolu evlerine has bir köşe ve sedir,hemen yanında ayakla çalışan bir dikiş makinesi.
Dostlara.
Semahat CEBECİOĞLU’ nun Ağustos 2002 de kaleme aldığı şiiri duvardaki yerini almış.
O an hızlı bir şekilde okumuştum,şimdi defalarca okuyarak daha iyi anlıyorum.
Her Yer Tarih Kokuyor.
Bina dışarıdan bakınca 2 katlı görünüyor ama öyle bir özellikle yapılmış ki,
çift merdiven sistemi ile 5 katlı bir bina olmuş. Değişik bir mimarı tarzı.
İşte o tarih kokan bina da salon ve odalar.
Yarbaşı Mevkii,Denk Kayıkları ve Türk Ocağı.
Tarihi Fotoğraflar.
1920′ lerden,1930′ lardan binlerce fotoğraf Nezihe Battal Kültür
Evi’ ndeki yerini almış.Fotoğraflarda tarih kokuyor.Bu fotoğrafları görünce şaşırmamak elde değil.Hele bu 1938 tarihli fotoğraf çok şeyler ifade diyor!!!! O zamanın kız ve erkek öğrencileri bir arada….
Semahat CEBECİOĞLU’nun İnebolu’m Şiiri.
Semahat CEBECİOĞLU Kütüphanesi.
Sözün durduğu yerdeyim.Binlerce kitap,tarihimize, günümüze ışık tutan binlerce kitap.Semahat CEBECİOĞLU tarafından Nezihe Battal Kültür Evi’ ne bağışlanmış, ne muhteşem bir şey.
Nezihe Battal Kültür Evi Hatırası.
Kültür evininde gezisi bitti.Artık yola çıkma zamanı.
İki katlı görünüp beş katlı olan,içerisinde 1920-1930 yıllardan 1000 lerce kitap ve resim olan,İnebolu’nun tüm tarihi yapısını içinde barındıran,mükemmel bilgi ve görselliği içindeki Nezihe BATTAL Kültür Evini bana gezdiren değerli anlatımları ile Kültür Evini daha iyi anlamamı sağlayan Nezihe Battal Kültür Evi Gönüllü Görevlisi Aliye Aslan’ a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.Ben İnebolu’ yu sayenizde daha iyi tanıdım ve sevdim.İnebolu gezim 2 saat kadar sürer demiştim, yanılmışım 6 saatten fazla vakit geçirdim İnebolu’da.Geride gezilecek, görülecek çok şey bıraktım.Mazeretim olsun tekrar İnebolu’ya gelmek için.
Seneye yine İnebolu’dayım, başka bir proje için.
İnebolu- Doğanyurt Yolu, Erkekarpa Mevkii.
İnebolu’dan ayrılış,Doğanyurt yoluna devam.
Önümde 33 kilometre var, amacım geceyi Doğanyurt’ta geçirmek.
Zarbana Çayı.
Eski adı Zarbana olan Özlüce köyü içerisinden geçen Zarbana Çayı güzel bir görüntü veriyor.
Köroğlu’na Geriye Bakış.
Geçtiğim yerler gerilerde kaldı.Bazen indim, bazen de çıktım. Şimdi Köroğlu bölgesinde yamaçtayım,geriye şöyle bir bakasım geldi ve geri de ne güzellikler bıraktığımı görmek istedim.
Doğanyurt Yolundan.
Doğanyurt’ta Kamp.
Akşam üzeri şimdiye kadar gördüğüm ilçelerin en küçüğüne Doğanyurt’a varıyorum,nüfus 1400.Küçük bir koy , dalgakıran ve Doğanyurt.
Daha tepeden Doğanyurt’ u görür görmez,işte dedim,kamp yapacağım yer burası ve neresinde kamp atabileceğimi bile Doğanyurt içine inmeden ayarladım. Neresi mi? dürbün bu durumlarda işe yarıyor,dalgakıranın olduğu bölge çok müsait görünüyor.Yanılmamışım, hakikaten tepeden ilçeye iner inmez oraya gittim ve tam bana göre.Hemen markete gidip eksiklerimi tedarik ettim ve kamp yerime dönüp geceye hazırlığa başladım.Küçük yer olunca meraklı da çok oluyor, rahatsız etmeden ara sıra yanıma gelip kısa da olsa muhabbet eden arkadaşlar, aileler oldu.Küçük yerler erken saatlerde sessizliğe bürünüyor, burası da öyle olunca bana da erkenden yatmak kalıyor.
İyi geceler Şafak.
7 nci Gün Abana-İnebolu-Doğanyurt Rotası: 58 km
Powered by Wikiloc
Discussion about this post