Düşündüğümden bile güzel geçen bir günün ardından,tahminimin üzerinde bir yerde kamp atmak. Daha ne isteyebilirim ki. Kamp attığım Doğanyurt’un tek sahili ve insanların vakit geçireceği tek bir yer olmasına rağmen, kimse beni rahatsız etmeden çok iyi bir gece geçirdim. Yine gün doğumu ve yeni güne merhaba…….. Sabah erken kalmak iyi oluyor,daha millet ayaklanmadan kalkıp sabahın keyfini sürmek, aheste aheste kahvaltı yapmak ve sonunda toparlanıp erkenden yola çıkmak. Sabah serinliğinde yolda olmak adeta kilometreleri kısaltıyor. Bu günde onlardan biri.
8 nci Gün 24 Temmuz 2017 Doğanyurt-Cide-Gebeş:
Doğanyurt’ta Gün Doğumu.
Güneş doğmadan uyandım,şahsi temizlik,kahvaltı hazırlığı derken güneş Karadeniz’in üzerinde görünmeye başladı.En sevdiğim anlar,bu an kaçmaz,dalgakıranın hizasını geçer geçmez bir fotoğrafını alıyorum.
Doğanyurt Sabahı.
Kahvaltımı Doğanyurt manzarası eşliğinde çadırımın yanında yaptım.
İlçe daha hareketlilik kazanmadı.Akşam muhabbet ettiğimiz bir genç abi sabah muhakkak çaya bekliyorum demişti, tamam gelirim,dükkanı kaçta açıyorsun diye sorduğumda 09:00 gibi demişti.Kardeşim ben o saatte yolu yarılıyorum deyince şaşırmıştı.
Güneşin Güzelliği.
Kamp yerim güzel,havadar ve manzarası da yerinde olunca fazla oyalandım galiba!!!!Hiç yapmadığım kadar fotoğraf çekmişim.Güneşin ve doğanın çekiciliği beni buna yöneltti herhalde.
Doğanyurt’a Veda.
Dün Doğanyurt’a karşı tepeden iniş yaparak gelmiştim. Şimdi ondan kat kat yüksek bir tepeye çıkarak veda ediyorum.Minik Doğanyurt’a bu tepeden veda ederken akşam ve sabah üzerinden geçtiğim Mabeş Köprüsü en net görünenlerden.
Cide Yolu.
Kısa zaman da tırmanış da olsa biraz yol almışım.
Bu arada gideceğim hedefte netleşti,önümde 68 Kilometre varmış.Gerçi bu güzellikler diyarında kilometrelerin önemi yok ama arada bir de olsa tabelaları görmek gerek.
Bu da benim geçtiğim Karadeniz sahil hatıram olsun.
Belyaka Sahilleri,geride ne güzellikler bırakmışım onların da takibindeyim.
Akbayır Sahili.
İnişli,çıkışlı yollarda birbirinden güzel koylar, sahiller karşıma çıkıyor.
Hangi birini seyredeceğimi şaşırdım.Burası Akbayır sahili, Çayyaka sahiline
kadar gözümün önünde.
Çayyaka Sahili.
Bir küçük tepeye çıktım tam aşağı inecektim ki,altımda bu güzel sahil ve kumsal.Neredeyim ben deyim hemen konumuma baktım. Çayyaka Köyüne girmek üzereymişim,burasıda Çayyaka Köyünün kumsalı,köy koyun iç tarafında kalıyor biraz sonra köye iniş yapacağım.Bu güzelliği biraz daha seyrettikten sonra…..
Uğurlu Ve Denizkonak Sahilleri.
Dört kilometre kadar tırmandım,her tırmanışın ardından bir iniş ve akabinde tekrar tırmanış.Karadeniz sahillerinde dolaşmanın cazibesi!!!!
O anlardan birindeyim.Tırmandım ve ineceğim ama yine bir güzellik görüyorum, hemen altımda Uğurlu, devamı ise Denizkonak sahili.
Öğlen oldu, Uğurlu’da öğlen molası verme zamanı.
Kuşcu Sahili.
Bir birinden güzel sahil şeridini takip ederek ilerliyorum.
Aşağı sahile inince başka güzellik, yukarı tepeye çıkınca başka güzellik…..
Cide’ ye Az Kaldı.
Cide’ye 10 kilometre kadar yolum kalmış tabela öyle diyor.
Köseli köyü civarındayım.Artık tırmanış yok biraz sonra Cide’ye iniş başlayacak.
Cide’ye ilk defa geliyorum nasıl bir yerdir meraktayım.
Cide.
Cide ve sahili yukarıdan böyle gözüküyor.Biraz sonra Küre Dağlarının sahil bölümünde yer alan Cide’ye giriş yapacağım,nasıl bir yermiş merak ettim.Ama önce Cide’ yi tanımak gerek.
Cide: Anadolu’ nun çoğu yöresinde olduğu gibi Cide’ nin tarihi de insanlık tarihi kadar eskidir. Homeros yaklaşık 2800 yıl önce yazdığı İlyada’ da Cide’den şöyle söz eder. “Yüksek kültürlü Henetlerin yurdundan geçtik; Kiteros’ tan Aycelos’ tan”.Cide ilçesi 11 km kesintisiz plajı, Gideros, Aydos, Denizkonak, Uğurlu, Çayyaka, Akbayır ve İlyasbey sahilleri ile denize girmeye elverişlidir.Gökçeler Köyünde 20 Metre yüksekliğinde Malyas Şelalesi, Malyas Mağarası, Kalafat Köyü Gideros Koyu, Okçular Köyü Harabeleri, Sırakaya Köyünde doğal mağara, Çayüstü Köyü düz yerleşmesi; Fakaz’da “Gallistratia” isimli ören yeri ve Yenice Köyü Gökçekale mevkiinde Roma dönemine ait eski mezarlıklar, Pınarbaşı ilçesi sınırında bulunan Ilgarini Mağarası ile dünyanın üçüncü büyük kanyonu olan “Varla- Valla Kanyonu” kültür ve doğa mirası olarak yer almaktadır.
Cide’ye girer girmez turumun en kalabalık ilçesine geldiğimi anladım.Çok sayıda kişi sahillere hücum etmiş,keyif yapıyordu!!!!! Bölgenin turizm merkezi olduğu bol turist çektiği söylendi, gözüm ile gördüm doğruymuş.Kalabalık beni sıktı, bana sakinlik gerek,ilçede de sahillerde de adım atacak yer yok.Şafak…… kaç buradan sen sakinlik seversin dedim kendi kendime.
Peki Ben Ne Yaptım.
Cide’ de alışveriş yaptım.Bir ailenin işlettiği marketten de soğuk bir şeyler alırken, bölgenin istihbaratını yaptım.Uzun yoldan geldiğimi zaten gördüler, Cide’den öteye gidemiyeceğimi sakin bir yer de kamp atmak istediğimi söyledim. Abi sen buralarda hiç durma buraları hep kalabalık sen en iyisi Gebeş Sahiline git, orası hem sakin,hem de emniyetli dediler.Kamp yapabileceğim yeri onlar söyledi bana,çokta haklılarmış.Gebeş’ e varınca anladım.
Gebeş Kampı.
Gebeş Cide’nin en batısında ki sahil, Cide’ye 10 kilometre uzakta.
Buraya Cide Belediyesi korunaklı,masalı,barbekülü,duşu,WC’ si,çeşmesi olan bir yer yapmış,görevlileri de var.İlk işim boş masa ayarlamak ve bisikletim ile malzemeleri oraya koymak oldu.Sonra kendimi elbiselerle denize attım.Öyle iyi geldi ki anlatamam.Sonrasında duş ve kıyafet değişikliği.Aslında burada çadır kurmak yasakmış(öyle diyorlar),ben görevliye ve müdürüne söyledim, el ayak çekildikten ve hava karadıktan sonra burada kalacağım dedim, biraz hık mık ta olsa,eyvallah abi dediler.
Yer güzel, keyifler yerinde,denize girdim,duşumu aldım,yemeğimi yedim,
böyle atmosferde ne yapılmaz ki!!!!!Gecenin keyfini çıkardım hem de nasıl.Çocukluğum ve ergenlik çağlarım aklıma geldi.Özellikle Ramazan Aylarında gece denize girerdik.Burada da öyle yaptım hava karadıktan sonra bir daha denize girdim.Ne keyifliydi ama…..
77 kilometrelik inişli,çıkışlı yol ve bol duş ,öyle bir uyku uyuttu ki anlatamam.
8 nci Gün Doğanyurt-Cide-Gebeş Rotası:77 Km
9 ncu Gün 25 Temmuz 2017 Gebeş-Gideros Koyu-Kurucaşile-Amasra Bartın-İnkumu:
Gün Doğumu Zamanı.
Şafak vakti bitti,şimdi gün doğumu zamanı.
Duş, kıyafetleri kurutma (tam kurutma mümkün değil), kahvaltı,malzemeleri toparlama hepsi güneş doğarken yapıldı.Büyüklerimiz hep söylerdi ”gününün bereketli olmasını istiyorsan üzerine güneş doğmamalı”.Doğru da söylemişler.Ben güneş doğmadan, Şafak vakti kalkıp, güneş ortalığı ısıtana kadar dünya kadar iş yaptım. Şimdi hazırım ve sabah serinliğinde yola çıkacağım.
Gebeş Sabahı.
Güneş daha yüzünü göstermeden güne uyandım yani Şafak vakti.
Şafak;Güneş’in doğuşundan az önce beliren aydınlık.Akşam bahsettiğim Gebeş’ teki kamp alanı.Akşam fotoğrafını koymadım çünkü insan kalabalığı vardı, şu anki güzellik ortaya çıkmazdı.Sabah hava sakin,deniz durgun….. suda var.Her fırsat değerlendirilmeli düşüncesi ile yüzümü yıkayacağıma kadar gir denize dedim kendime.Sabah sabah çok iyi geldi,herkese tavsiye ederim.
Gideros Koyu.
Gebeş kamp yerinden ayrıldıktan 4 kilometre sonra Gideros Koyundayım.
Sabahın ve günün ilk ziyaretini Gideros Koyuna yapacağım.
Gideros Koyunu Tarihi Olarak Tanıyalım.
Türkiye’nin en güzel koylarından biri olan Gideros Koyu,Cide ilçe merkezinin 11 kilometre batısındadır.Koyun denize açılan ağzı 130 metre, koyun çapı ise 514 metre genişliğindedir.Koyun adı bir Ceneviz sözcüğü olan Kytoros’ tan gelmektedir.İsmi Ceneviz’ lerden kalma Gideros Koyunun çevresi çimşir,kestane, kayın, meşe ve çam ağaçları ile örtülüdür.Eskiden korsanların saklanma yeri olduğu söylenir.
Tarihin ilk coğrafyacısı Strabon koya ilk yerleşenlerin Amazonlar olduğunu söyler.Rıfat Ilgaz’ ın eserlerinde bahsettiği Cenevizlerden kalma toplar hala kayalıkların üzerinde durmaktadır.
NOT: Gideros Koyunu tarihi olarak gerçekliği ile anlattım, tabii ki kitaplardan ve tanıtım levhasından.
Günümüz Gideros Koyu.
Muhteşemliği, destansı güzellikte olan Gideros Koyunu görmeden gidecek değilim ya,tabii ki görmeliyim.Gideros koyuna iki iniş var doğu ve batı yönünden, ben doğudan geldiğimden doğu yönünden 500 metrelik bir iniş ile koya ulaştım!!!!!Daha doğrusu koyun tabanındaki işletmeye……koya ancak işletme içinden ulaşabiliyorsunuz,batı yönünde de durum aynı.Gideros Koyuna girebilmek için işletmeler içinden geçmek zorunlu, yani kapital!!!!!Yiyecek, içeceksin ki öyle Gideros koyunu göreceksin.Ben sabah erken geldiğimden kimsecikler yoktu,işletmenin dış bahçe kapısı açık olduğundan,duvar üstlerinden Gideros Koyunun güzelliğine ulaşmaya çalıştım, ama maalesef bu kadar ulaşabildim.
Evet burada maalesef Türkiye gerçeğini yansıttım.
Çok güzel, muhteşem yerlerimiz var ama başına sonuna işletmeyi dikiyor o güzelliği birilerinin insafına bırakıyoruz yada yüzüne bile bakmayıp başka türlü mahvediyoruz.Ben her şeyin kendi doğallığı ve temizliği içinde kalması taraftarıyım.
Gideros Koyu.
Halbuki ne hayallerim vardı Gideros Koyu için,hepsi yok oldu!!!!!
Güzelliğine ve doğallığına lafım yok, Gideros Koyunun.Gönlümden geçen,koya ulaşıp, serin sularına hiç olmazsa ayaklarımı sokup, kayalıkları üzerinde dolaşmak, koyu keşfetmek,daha önce koy ile ilgili edindiğim bilgileri kafamda tasvir ederek koyun serin sularına atlamak.
Hepsi uçtu gitti…..Bana da yukarıdan,yoldan ağaçların arasından ancak görebildiğim kadarı ile yetinmek ve fotoğraf çekmek kaldı.
Ne yapacaksın, bazen umduğunla değil, bulduğunla yetiniyorsun.
Kapısuyu Ve Küre Dağları Milli Parkı Girişi.
Gideros koyundan sonra 14 kilometre kadar yeşillikler, denizin mavisi,doğa içinde pedalladıktan sonra Kapısuyu köyünde bakkal önünde ilk molamı verdim.Kapısuyu aynı zamanda Küre Dağları Milli Parkına açılan bir kapı.Günlerdir Küre dağları ile içli dışlıyız ama onunda giriş kapıları var ki,gitmek isteyenleri güzelliklere taşıyor.Bildiğim kadarıyla bu kapıdan anıt ağaç,şelale,İlyasgeçidi daha doğrusu Küre Dağlarının içlerine doğru gidiliyor.
Kurucaşile.
Kurucaşile; Bartın ilinin 3 ilçesinden biridir.Küre Dağları ve Karadeniz arasında olup zeytin ve sandal koyları üzerinde kurulmuştur. Tarihi Hititlere dayanmaktadır.1460 yılından beri de Türk topraklarındadır.Çok sayıda koy ve plaja sahip bir ilçe olup, her tarafından denize girmek mümkündür.Kurucaşile deyince ilk akla gelen ahşap teknelerdir.Tarihte Cromna adıyla bilinen ahşap tekne yapımcılığında varlığını, usta çırak şekli ile günümüze kadar sürdüren ender kıyı kentlerimizden biri, belki de en başta gelenlerdendir.Bu alanda marka olduğu kabul görmektedir.Niye ahşap tekne imalatı önünde durduğum ve bir tek bu fotoğrafı buraya koyduğum anlaşılmıştır.20 yıla yakın önce geldiğimde Kuracaşile daha ufak bir yerdi, o zamanda tekne imalatı yapılan yerler dikkatimi çekmiş,yapım aşamasını bıkmadan sabırla seyretmiştim.
Karaman Sahili.
Kuracaşile-Bartın yolu çok girintili çıkışlı yola ve bir çok koya sahip.
O koylardan biri olan Karaman köyü altında bulunan koy üzerinde fotoğraflama yapıyorum, tabii ki kendimi.
Kurucaşile-Çakraz Yolu.
Karaman sahilinden sonra Karadeniz görüntü alanımdan çıkıyor.
Bir süre yeşillikler içerisinde yol alacağım anlaşılıyor.
Şu Karadeniz’in her tarafı güzel,dağları, bağ bahçeleri,denizi her yeri güzel.Buralarda yol almaktan büyük zevk alıyorum.
Çakraz Tünelindeyim.
Yeşillikler ve dar yolda ilerleme bir süre sonra geniş bir yolda devam etmeye başladı.Yol görüntüsü değişince ve yol yapımı önüne çıkınca bil ki su kaynakları da yoldan içeri taşınıyor.Bunu hissedince Yahyayazıcılar mevkiinde hemen mola durumuna geçip, susuzluğumu giderip,takviye yapıyor ve yola devam ediyorum.Yeni yapılan yol üzerinde Çakraz taraflarında karşıma tünel çıkıyor.Bu sıcak havada tünel ilaç gibi gelecek, hemde 1008 metre.Gerçekten de öyle oldu, tünelin içi çok serindi,rahatı bulunca vitesi küçülttüm, tünel içinde serin havada yavaş yavaş yol alarak işin zevkini çıkardım.
Adalet mi? bu!!!!
% 9 luk rampada 5 kilometre tırmanıp, % 7 lik inişle 3.3 kilometre aşağı iniyorsun.
Nasıl adalet bu.Tabii o inişten sonraki çıkış ta cabası!!!!!
Amasra.
Amasra, Batı Karadeniz Bölgesin’ de Bartın’ ın deniz kenarındaki bir ilçesi. Betonlaşmaya rağmen hala güzel. Denize doğru uzanan bir burun, burunun iki yanında iki ayrı koy, burna bir köprüyle bağlanan bir ada, kale surları arasında evler ve daha niceleri.Amasra aynı zamanda Batı Karadeniz Bölgesinin tatil beldesi.Amasra 3000 yıllık bir tarihe sahip.Amasra’ya yukarıdan baktım çok güzel göründü, son hız aşağıya ona koştum ama………o ne? mahşer yeri gibi bir kalabalık 34 ve 06 plakalı araçların hüküm sürdüğü bir yer konumuna gelmiş.Hafta içi olmasına rağmen bunaltıcı bir kalabalık, nefes almayı bile güçleştiriyor.Demek ki!!! yazın Amasra’ya gelinmemeli, benim kanaatimce.Fazla durmanın bir anlamı yok Amasra’da, gözümdeki daha önceki güzelliklerin silinmemesi için hemen ayrıldım Amasra’ dan ve Bartın’ın yolunu tuttum.Oysa ben orada kamp yapmayı düşünüyordum.
Bartın.
Bartın-Amasra arası 17 kilometre, zaman kaybetmeden Bartın’ a geldim.
1991 yılında il olan Bartın’ ın ilk il olduğu yılları bilirim.Daha küçük ve mütevazi idi.Şimdi ise gelişmiş ve büyümüş.Bartın’ da, Bartın çayı kenarında küçük bir mola verip,kendimi biraz dinlendirdim.Önümde biraz daha yolum var,niyetim İnkumu’ nda kamp atmak. İnkumu’ nu çok duymuş fakat görmek nasip olmamıştı.Şimdi hem görmek hem de kamp atmak nasip olacak.
İnkumu’ nda Kamp.(Resim Bartın’da çekildi)
Bartın’a 13 kilometre mesafede olan ve plajı ile ünlü İnkumu’ na akşam üzeri vardım. O 13 kilometrelik yolun tamamına yakını bol araç trafiği içerisindeydi.Zaten araba trafiğini görünce kendi kendime yandın Şafak evladım,millet hafta içi filan dinlemiyor,İnkumu’ na akın ediyor dedim ve yanılmadığımı İnkumu’ na varınca anladım.Sahil ana baba günü,kumlarda oturacak yer bile yok,tek sahil yolu ise arabadan geçilmiyor.Yani anlayacağınız Şafak faka bastı.Burada parantez açayım;İnkumu’ na söyleyecek sözüm yok,güzel bir yer, beni sıkan insan kalabalığı, araç çokluğu ve devamında kendini bilmez şekilde gürültü yapan ve kirletenler.Acil duş ve kamp yeri arama sonunda sahilde kalacak yer olmayınca,kampingte kendime yer buldum.50 TL den kapıyı açtı fırsatçı kampingçi!!!!!20 TL veriyorum fazlasını hayatta vermem,oda duş için dedim ve girdim içeri,arkamdan baka kaldı.Beğenmiyorsan onu da vermem dedim.Sonunda 20 TL ye tav oldu,aman abi kimseye söyleme demeyi de ihmal etmedi.Resti çektim,girdim içeri,duşumu yaptım, kampın güzel ve en sakin yerine de kampımı attım.Sonrası mı? dinlenme zamanı.
NOT: Her zaman bu restler,blöfler geçerli olmuyor, benimki çok farklı oldu.Neye mi? güvendim, tabii ki kendime ve karşıdakinin duruşuna!!!!!
9 ncu Gün Gebeş-Gideros Koyu-Kurucaşile-Amasra-Bartın-İnkumu:100 Km
Powered by Wikiloc
Discussion about this post