Kozak Yaylası ve Ören… İki güzide yerim ve favorim.Her yıl muhakkak ikisinde de kamp yapmışlığım, geceyi geçirmişliğim vardır.O geleneği yine bozmadım, bu yılda yine Kozak Yaylası ve Ören’e yolculuk yapıp geceyi geçirireceğim.Niye Kozak Yaylası,niye Ören? sorusu kafanızı zorlamasın,gezi yazımın tamamını okuduğunuzda şifreleri yakalayacaksınız.Tabii yakalamak ister ve merak ederseniz.İki yerinde ben de özel birer anlamı var ve özel anları yakalamak,yaşamak,hissetmek için ben Kozak Yaylası ve Ören’e gidiyorum.Sözü fazla uzatmaya niyetim yok,ben Kozak Yaylasına doğru harekete geçeyim.
14 Eylül 2020 1 nci Gün Çandarlı-Bergama-Kozak Yaylası:
Çandarlı ve Çandarlı Kalesi.
Yaz aylarını Çandarlı’da geçirdiğimden evden sabah 08:30 gibi çıkıp tura başladım ve ilk başlangıç fotoğrafımı Çandarlı Kalesi önünde aldım.Tabii Çandarlı deyince biraz Çandarlı’dan çokça da Kaleden bahsedip Bergama tarafına yol alayım.
Çandarlı:Üzerinde oturduğu Antik Pitane Kenti ile Pergamon’un Limanı Elaia’nın günümüze bıraktığı kültürel miras ve Cenevizlilerden kalma eşsiz kalesiyle dikkat çeken Çandarlı, yakın çevresindeki turistik değerler ve Dikili’ye kadar uzanan kıyı şeridindeki eşsiz koylarla da önemli bir çekim merkezi…Kaynak:İzmir Kültür Ve Turizm Dergisi.
Çandarlı Kalesi:Çandarlı Yarımadası’nda zamanın tahribatına direnen birkaç ev ve kule dışında, eskiden günümüze kalan tek yapı Çandarlı Kalesi’dir. Zamanın güçlü elleri, sadece kaleyi yerinden oynatamamış durumdadır. Yakın zamanlarda uzun süren bir restorasyon süreci geçiren kale; Cumhuriyet Döneminde, bazı eski Türk filmlerine de doğal plato görevi görmüştür. Cenevizlilerin yaptığı kale, beş burcuyla yarımadanın ortasında sapasağlam göğe uzanır. Çandarlı Kalesi’nin kapısı orijinaldir. Kapının arkasındaki küçük avlunun duvarlarında yer alan alttan üç dört sıra düzgün yontulmuş taşlar, burada bir ilk çağ yapısının olduğuna işaret etmektedir. Bu yapının bir ilk çağ kalesi ya da agora duvarı olabileceğine dair yaklaşımlar bulunur.Kaynak:İzmir Kültür Ve Turizm Dergisi.
Bergama.
Günlerdir şiddetli rüzgar vardı,bugünde etkisini devam ettirmekte.İşin en sıkıcı tarafı Çandarlı-Bergama arası düz yol ve 35 kilometre.Bu 35 kilometreyi karşıdan rüzgar alarak kat ettim.Saat 12:00 gibi Bergama’ya vardım,haliyle giden enerjimi toparlamak için biraz dinlendim ve öğle yemeğimi de Bergama’da yedim.
Pergamon.
Pergamon bir tepe yerleşimidir. Kentteki şehircilik anlayışı, büyük ölçüde topografik zorunluluktan kaynaklanan bir kent düzeninin form ve planlama bakımından eşsiz bir örneğini oluşturmaktadır. Pergamon’da doğal bir düzlüğün olmaması yerleşimin en erken evresinden itibaren arazi teraslaması yapılmak suretiyle yer kazanılmasını gerekli kılmıştır. Azalan inşaat alanları yıllar içerisinde artan ihtiyaçlar sebebi ile eski terasların yeni teraslar içerisinde eritilmesine sebep olmuştur. Bu da, şehrin en erken tarihi hakkındaki yeterli ipuçlarının bulunamamış olmasının başlıca sebebidir. Kalede tespit edilen en eski yerleşim yerleri M.Ö. 7-6. yy’a tarihlenmektedir.Kaynak:İzmir Kültür Ve Turizm Dergisi.
Bergama molasından sonra Kozak Yaylası yoluna saptım,500-600 metre ilerledikten sonra Bergama’nın hemen kuzey tarafındaki tepede bulunan Pergamon Antik Kenti’ni fotoğraflayıp Kozak tarafına devam ettim.
Kahve Molam .
Bergama’dan Kozak Yaylası yönüne hareket ettikçe rüzgarda şiddetini azaltmaya başladı,geçen yılda aynı durumu yaşamıştım. Bu yıl çeşmelerin suları azalmış ki!!
1 ve 2 nci çeşme de sular akmıyordu.Ancak 3 ncü çeşmede suya kavuştum
ve fırsatı hiç tepmedim, kahve molamı burada verdim.
Kimine göre yorucu tırmanış, kimilerine göre değer mi oralara çıkmak,kimilerine göre denemek gerek falan filan…….Bana göre ise en az yılda bir defa yapmazsan hiç bu işlere soyunma kardeşim.Karadeniz’in yaylalarından övgü ile bahsedilir,oraya muhakkak gitmeli denir….. Ben hepsine gittim,gördüm, yaşadım.Arkadaş sen ilk önce hemen dibindeki Kozak Yaylası’na hele bir git havayı kokla ve gör,gör ki,burasının kıymetini daha iyi anlayasın.
Kozak Yaylası ve Yukarıbey.
Keyifle tırmandığım,yukarılara doğru çıktıkça daha serin olan çeşmelerinden serinlediğim ve zirveye yakın çeşmede sularımın tamamını tamamladığım Kozak Yaylasına küçük bir iniş ile vardım.Şimdi Yukarıbey’deyim.Burası Kozak Yaylası’nın en büyük köyü,belediyeler yasası çıkmadan önce Belediyelik beldeymiş.Burada gece ve sabah için ikmalimi tazeledim,ihtiyaçlarımı aldım ve kamp yapmayı planladığım yere hareket ettim.
Kozak Yaylası.
Türkiye’nin en kaliteli çam fıstıklarının yetiştiği, bir doğa cennetidir. Antik Dönemden bu yana çam fıstığı, üzümü ve şarabı meşhurdur. Bölgede, Aşağıbey Köyü yakınlarında Roma Döneminden kalma Kaplıcalar ve Antik Perperene kenti yer almaktadır. Piknik alanları da bulunan yaylada; doğa ve köy turları yapılmakta, ayrıca dağcılık, av turizmi gibi etkinlikler düzenlenmektedir.Kozak Yaylası’nda 16 köy bulunmaktadır.Kaynak:Bergama Belediyesi.
Herhalde bu kısa tanıtım yazısı Kozak Yaylası’na gelmem için yeterli olmalı ama bana yetmez,burada gecelemek, kamp yapmak ayrı bir olay.
Kamp Yerim.
Artık benim için rutin yer olan ve her zaman kamp yaptığım yere ulaştım.Aslında rutinler iyidir,seni neyin,karşılayacağını,ne göreceğini bilirsin.Özel bir hazırlık yapmaya çalışmazsın.Tabii bu turum için bu sözlerim geçerli.Kamp yaptığım yerin hemen yakınında küçük bir aile işletmesi var,birazdan kapatır evlerine giderler.Hemen az ilerimde akan bir çeşme,her taraf çam ağaçları ve hava da çok güzel.O sabah ki rüzgardan eser yok.Önceliği çadırımı kurmaya verdim,çadırı kurdum,yer büyük olunca seçme şansında zevkine göre ve tepeden düşecek ağaç dalı ve kozalağa göre değişiyor.Sonra sıra temizliğe geldi,soğuk suyun serinliği ile biraz olsun kendimi toparladım ve kıyafetlerimi de ağaçlar arasına gerdiğim ipime asarak havalandırma işine girdim.
Kozak Yaylası Gecesi.
Kamp yapacağım yere vardığımda saat 18:00 di,rutin faaliyetlerim bitip artık dinlenme ve yemek moduna geçtiğimde saat 18:45 olmuştu.Bu dinlenmeye geçmek için ideal saat dilimi.Öğlen kuvvetli yediğimden akşam yemeğini aperatif olarak tercih ettim,Kozak Yaylası’na gelip kamp yapacaksan Kozak üzümünden yapılan şarabında tadına bakacaksın.İşte geceye başlama böyle olur,deyip masamı hazırlayıp, yavaş yavaş gecenin sessizliğine doğru yol almaya başladım.Hava kararmaya yakın aile işletmesindekilerde ayrıldı,buraları tamamen bana kaldı.Uzun zaman dışarıda gecenin sessizliğini hafiften delen radyomla vakit geçirdim.Saat 20:00 olduğunda da beklenen oldu,artık bu saatten sonra ay karanlığı hüküm sürecek.
Ay karanlığı;Ayın gökyüzünde olmadığı zaman.Işık kirliliğinin olmadığı doğal ortamda ay ışığının bile olmadığı zifiri karanlık durumu.Ay karanlığının tarifi bu yönde.İşte böyle ortam size göre olmayabilir ama bana göre olabilir,sıkıntı yok,zaten 3 yıldır üst üste aynı durumu yaşıyorum.Tek sıkıntı ihtiyaç zamanı nereye yöneleceğini bilmek, onuda adım hesabı yapıyorum.Saat 22:00’ye kadar geceyi delen radyomun tek sesi ve yine radyomun mini mavi ışığı ile oyalandım.Sonra çadırımın gel demesine dayanamayıp,girdim çadırıma.
14 Eylül 2020 1 nci Gün Çandarlı-Bergama-Kozak Yaylası:63 km
15 Eylül 2020 2 nci Gün Kozak Yaylası-Bağyüzü-Yabancılar-Burhaniye-Ören:
Kozak Yaylası Sabahı.
Gece üç defa ihtiyaç molası için çadırdan çıktım,ay karanlığının verdiği zifiri karanlıkta ilkinde çadırın yerini şaşırmama rağmen,(lamba kullanmamayı tercih ederim,gecenin egzotik havasını bozuyor) 2 ve 3 ncü de tam isabet yaptım.Sabah Aşağıcuma köyünden gelen ezan sesi ile uyandım.Hala zifiri karanlık olduğundan,çadırın içini toparladım.Gün ağarırken de çadırdan çıkıp,çadırı toparlamadan önce kahvaltı işine giriştim.Kahvaltı,çadır toplama ve çantaları yerleştir derken 07:30 gibi hazır vaziyetteydim.Bu günkü rotam kısa ve iniş ağırlıklı olduğundan,yola çıkmayı erteleyip,yanı başımda akan çeşmenin yalağına dalış yaptım.O kadar iyi geldi ki anlatamam,sonra da hazırlanıp ayrılık pozumu vererek kamp yerime veda ettim.
Kamp yerimden ayrıldıktan sonra çok yakın olan Aşağıcuma köyüne giriş yaptım.Köyün hemen kıyısından yönümü Okçular-Bağyüzü tarafına çevirdim.Taş işleme fabrikalarının arasından geçerek yoluma devam ettim.Fabrikalar biter bitmez de Kozak Yaylasında görülmesi gereken yere vardım.
Atatürk Anıtı.
Her yıl gelir,her yıl ziyaret eder, her yıl durur, her yıl bakarım ve her yıl fotoğraflarım.Evet şu an Kozak Yaylası’ndaki Atatürk Anıtı’ndayım.
Atatürk Anıtı;Türkiye deki Atatürk anıtlarının en farklısı BERGAMA – KOZAK YAYLASI anıttır. Bu anıtta Atatürk, golf pantolonlu spor takım giysisi , başındaki kasketiyle bir kayanın üzerine oturmuş, elini üst üste dizilmiş beş kitaba dayanmış olarak dinlenirken görülüyor. Kitapların adları : (Milli Mücadele ) , (Cumhuriyet ), (Devrimler ), (Bilim ve Sanat), ve (Nutuk) olan bu kitapların adları uzaktan okunabilecek büyüklükte harflerle kitap sırtlarında yer alıyor. Yaşamını Almanya da sürdüren 30 yıllık eğitimci, doğa sever SÜHA ŞEN Kozak Yaylasında fıstık çamları arasında yürüyüş yaparken bir heykel kaidesi görünümündeki iri bir kayayı görmüş ve köye giderek muhtara bu kayanın bulunduğu araziyi almak istediğini bildirmiş. Arazi sahibi Bağyüzü Köyünden YÜCEL KORAY , Süha Beye bu araziyi ne amaçla istediğini sormuş, Süha Şen ( Bu kayanın üzerine bir Atatürk Anıtı yaptırmak istiyorum ) yanıtını alınca ; Arazi sahibi (Bu amaçla almak istediğin araziyi parayla satmam ! Çamlığımdan sınırını sen çiz, istediğin kadar araziyi bu amaç için benim armağanım olarak kabul et! ) demiş. Daha sonra Süha Bey Türkiye de 18 ilde Atatürk ve Cumhuriyet konulu heykelleri ile 90 şehitlikte bu çeşit heykelleri bulunan Prof. Dr. TANKUT ÖKTEM beyi bulmuş. (Bu güzel girişime benim de katkım olsun ) diyen ve anıtı hiçbir ücret almadan yapan Prof. Dr. TANKUT ÖKTEM bey bu eseri tamamladıktan çok kısa bir zaman sonra trafik kazasında yaşamını yitirmiştir.
Bu gün fazla uzağa gitmeye gerek yok,sabah kahvemi Atatürk Anıtı’nın hemen
yanındaki çeşmede yudumladım.
Bağyüzü.
Atatürk Anıtı yanındaki çeşme başında kahvemi içtim,molayı tamamladım,sonra Bağyüzü köyü istikametine yol aldım.Küçük bir tırmanışla Bağyüzü köyüne giriş yaptım.Bağyüzü köyü ile beraber İzmir il sınırlarından çıkıp,Balıkesir il sınırlarına girmiş bulunmaktayım.Köy meydanında bulunan eski Jandarma Karakolunu bu sefer fotoğraflamayı başardım,çok güzel restore edilmiş bir taş bina burası,şu anda muhtarlık olarak kullanılmakta.Yabancılar tarafına yöneldiğimde ise bu bölgedeki köylerde görmeye alışık olduğum ve herkesin ortak kullandığı köy fırınını da fotoğraf kareme alıp Yabancılar istikametine hareket ettim.
Bağyüzü’nden Yabancılar’a kadar geneli çıkış ama hafif çıkış olan yolda çam ormanı içinde ilerledim.2013 yılında da bu yolu kullanmıştım,o zaman toprak yoldu ve iki sıkıntılı vatandaşla burayı kat ettiğimden ne olduğunu anlamamıştım,sızlanmalarından etrafımı bile inceleyememiştim.Ama şimdi çok ama çok farklı bir havadayım.Çam ağaçlarının enfes görüntüsü,trafiğin sıfır olması,havanın çam ağaçlarından gelen koku ile bir başka temiz ve aromalı olması,sıklıkla karşılaştığım çeşmeler hepsi mest edici değerdeydi.
Yabancılar köyü girişinde beni bu arkadaş karşıladı.Çok dikkatli baktı, inceledi,kişnedi,biraz dolandı,tekrar seyretti.Benimle adeta konuşmak istiyordu, ben öyle anladım ve onunla konuşmaya başlayınca anladı sanki,dinledi,sonra yine kişnemeye başladı.Bir süre karşılıklı bakıştık,konuştuk ve sonra vedalaştık.
Burhaniye Ovası.
Bağyüzü-Yabancılar arası 15 km ve çam ormanları ile kaplı.Yabancılar’dan sonra ise zeytin ağaçları arasında Burhaniye ovasında yol almaya başlanıyor.Yabancılar’dan Tahtacı üzeri direk Burhaniye yolu vardı,bu yolu 2013’de kullandığımdan bu sefer Ağacık,Şahinler istikametini tercih ettim.Dün sabah saatlerinde olan şiddetli rüzgar bugün yine Burhaniye ovasına indiğimde de yine karşımdan olanca şiddeti ile esiyordu.
Burhaniye ve Ören.
Bu gün rotam iniş ağırlıklı ve kısa olunca saat 14:00 sıralarında Burhaniye’ye giriş yaptım.Burhaniye merkezdeki parkta çimlerin üzerinde marketten aldığım serinletici malzemeler ile hem dinlendim hem de serinledim.Yaklaşık 1 saat kadar Burhaniye’de oyalandıktan sonra benim için özel olan ve güzel bir gece geçireceğime inandığım Ören sahiline geçiş yaptım.Hava rüzgarlı,güneşte etkili olduğundan ilk etapta palmiye gölgesindeki yerimi aldım ve hemen misafirim yanımda bitti.Burada ilk işim üzerimdekilerle denize girip,duşun altında tuzlu sudan kurtulmak oldu.Kıyafetleri de rüzgarın insafına bıraktım.
İşte O An Geliyor.
Bisiklet ve malzemelerimi yanımda özel anları seyredecek gençlere emanet edip yakındaki marketten içeceğimi alıp,tekrar yerime geçtim.Evet o anlar Bozcaada Şarabını yudumlarken daha egzotik olur,bu tecrübe ile sabittir.
Ören’de Gün Batımı.
Herkesin zevk aldığı nokta,yer,mekan vardır,buralar kendileri için önemlidir.Benim içinde Ören sahilindeki gün batımı manzarası eşliğinde radyomu dinlerken şarabımı yudumlamak büyük zevk vermekte.Birinci günün akşamı Kozak Yaylası’nın o güzel atmosferinden sonra ikinci günün akşamı Ören Sahili’ndeki gün batımı manzarası,2-3 günlük kısa bir tur bu güzellikleri görmeye kafi değil mi?
Ören Gecesi.
Güneş dağların ardına saklanırken bir küçük çocuğun sahilde koşturmacasına tanıklık ettim.Gün batımını uzun uzun seyrettim,radyomu dinledim.Gün batımından sonra da yerimi muhafaza edip 21:30-22:00 sıralarına kadar oturdum.Aileler bir bir sahili terk edip evlerinin yolunu tutmaya başladığı,akşamcıların da gelmeye başladığı an bende kamp yapacağım alana transfer oldum.Burası bana özel bir yer,o yüzden kesinlikle wikiloc ta işaretlemiyorum ve anlatmıyorum.Sessizce, ışık kullanmadan çadırımı kurdum ve çadırımın içine süzüldüm. Şimdi dinlenme ve uyku zamanı.
Eylül 2020 2 nci Gün Kozak Yaylası-Bağyüzü-Yabancılar-Burhaniye-Ören:48 KM
16 Eylül 2020 3 ncü Gün Ören-Gömeç-Altınova-Dikili-Çandarlı:
Ören Kampı.
Gece öyle bir deliksiz uyku uyumuşum ki anlatamam,tabiri yerindeyse top atsalar duymazdım ama sabah ezanını duydum.Demek ki gece hiç kalkmadan uyumuşum.Biraz oyalandıktan sonra gün ağarmaya başlarken bende toparlanmaya başladım.Çadırımı söktüm,bisikletimi yerleştirdim,kahvaltımı bir başka yerde yapacağım.
Yola çıkmaya hazırım, ortalık çok sessiz gecekinlerden eser yok.Yola çıkmadan
önce kamp yeri ve Ören sahili ayrılık pozu alıp Ören’e doğru hareket ettim.
Pegasus Heykeli.
Kamp yerinden ayrılıp mavi bayraklı sahillere sahip Ören’ de yol alırken Pegasus heykelini kareye aldım.Daha sonrada kahvaltımı yapacağım Öğretmenler Mahallesindeki fırının yolunu tuttum.
Pegasus Heykeli;Antik Çağın en zengin krallarından birisi olarak bilinen Krezüs’ün kardeşi Adramys tarafından kurulan bu günkü adı Ören olan Adramyttion Kentinde yaklaşık 300 yıl boyunca simge olarak kullanılmıştır.
Gömeç Molası.
Ören’de Öğretmenler mahallesindeki her zamanki fırından aldığım sıcak ekmekle kahvaltı sonrası yola çıktım.Bu gün eve döneceğim,Ören’den sonra 16 km uzaklıktaki Gömeç’e vardım.Gömeç’te her zamanki yerimde mola verdim ve kahvemi cezveye sürdüm.
Gömeç-Altınova Yolu.
Gömeç molasından sonra Çanakkale-İzmir yolundaki bol trafikli yolculuğum başladı.Ayvalık sapağına kadar rüzgarın ittirmesi ile çabuk geldim.Ayvalık sapağında benzin istasyonunda kısa bir sıvı molası verdikten sonra Altınova istikametine yol aldım.Altınova aynı zamanda bugünkü rotamın tam ortası.Altınova’da öğle vakti yoğurt bisküvi atıştırması yapıp yoluma devam ettim.
Dikili.
Altınova’ya kadar çok seri gelmiştim,Altınova-Dikili arası sol karşımdan gelen rüzgarın etkisi kendini hissettirdi.Dikili’ye Salihleraltı tarafından giriş yaptım.Burası yazlıklar yolu olduğundan trafik yok denecek kadar az.Sorunsuzca Dikili’ye giriş yaptığımda öğleden sonrası güneşi yakmaya başlamıştı.Ben de Dikili’de kısa bir serinleme molası verip Çandarlı’ya evime doğru harekete geçtim.
Çandarlı ve Bir Turun Sonu.
Herşeyin bir sonu olduğu gibi bu turunda bir sonu var. Benim için iki özel ve favori yerime yolculuk yaptım,o anları yaşadım ve geleneksel Kozak Yaylası rotasını yine genişleterek yol aldım.Bu gün 89 kilometrenin sonunda Çandarlı’ya evime saat 16.00 sıralarında vardım.Keyfim yerinde,hemen çantalarımı indirdim,malzemeleri eve bıraktım ve yakınımdaki denizin serin sularına kendimi bıraktım.
Kozak Yaylası ve Ören Turum böyle geçti ve bitti,darısı diğer turlarıma.
16 Eylül 2020 3 ncü Gün Ören-Gömeç-Altınova-Dikili-Çandarlı:88 km
Discussion about this post