KAÇIŞ !!!!!!!!! Sıra geldi İzmir’in güneyine yol almaya.
Yapacağım rotanın bir kısmını daha önce yapmış, büyük zevk almıştım. İlaveler yaparak yeni bir rota hazırladım ve geride neler bırakmışım onlara bakacağım.Ben bunların hazırlığı içindeyken Abdurrahman Önal arkadaşımız aradı,Şafak biz arkadaşlarla yurt içi ve yurt dışı uzun kamplı turlara gideceğiz,aramızda hiç kamp yapmayan arkadaşlar var,sen bu konuda tecrübelisin,bir şeyler ayarla da hem kamp, hem eğitim yapıp,hem de eksiklerimizi görürüz deyince, eyvallah niye olmasın dedim.Zaten gideceğim bir rotam var elimde,arkadaşları da tura katsam ne olur ki….. Turumun adını daha önce kafamda tasarlamış, deniz,göl ve tarihi bir olgu içinde olmasını tasarlamıştım.Peki kaçış adı nereden çıktı? o fantazi bir ad!!!!!! Bir etkinlik açıp arkadaşları davet ettim, etkinliğin adını kaçış koydum.Bu bir anlamda şehrin gürültüsü ve koşturmacasından,tarihe ve doğaya kaçış olacak.Etkinliğin tamamına da bir kısmına da katılmak isteyen arkadaşlar var, bakalım sonunu kaç kişi getirecek.Arkadaşlar rota dahilinde neler var,neler yaşayanacak,neler görecekler tam olarak bilmiyorlar,onlar sıradan bir tur sanıyorlar,yani sürpriz yerler var.Kültürel bir tur olacak çünkü gideceğimiz rotada görülecek çok yerler var. Fazla dağılmadan turumuza ve yazımıza başlayalım derim.
NOT:1-Bir çok fotoğraf çektim ama benden daha fazla fotoğraf çeken Merih Balaban arkadaşımın 8 tane kadar fotoğraflarından da yararlanmayı ihmal etmedim. Tabii ki kendisinin izniyle.
2-Bir fotoğraf desteğini de Seyhan Lüleci arkadaşımdan aldım,3 fotoğrafını kendisinden izin alarak sayfamda paylaştım.
1 nci Gün 06 Nisan 2017 Tepeköy-Selçuk-Çamlık-Kuşadası-Davutlar:
Toplanma ve tura başlama yerini Torbalı-Tepeköy istasyonu olarak belirledik.Arkadaşlar ve ben İzmir’den sırası ile Tepeköy’ e izban aktarmalı olarak gelip,sayıyı tamamladık.Turun başlama saati geldiğinde sayımız 15 kişiyi bulmuştu,bu benim için fazla bir rakam!!!! çünkü uzun zamandır kamplı tura bu kadar kişi ile çıkmadım.Genel de tek çıkan biri olarak bakalım nasıl etkileneceğim,göreceğiz.
Metropolis’ e Yolculuk.
Tepeköy’den start alıp kalabalık olarak yola çıkıyoruz.
İstikametimiz Yeniköy-Sağlık yolu, tabii ki karşı tepenin yamacında bize bakan Metropolis Antik Kenti.Kente bu turda girmeyeceğiz, orası günlük turlarda ve diğer turlarda fazlaca gördüğümüz yer.Bilmeyen arkadaşlara ise yoldan yerini gösteriyorum.Ben kısaca Metropolis Antik Kentinden bahsedeyim.
Metropolis Antik Kenti;İzmir ili,Torbalı ilçe sınırlarında Yeniköy ve Özbey köyleri arasında bir tepenin üzerinde bulunmaktadır.Antik İoniz bölgesine dahil kent,Efes’e 30 km,İzmir’e 40 km uzaklıkta olup, Küçük Menderes (Kaystros) havzasına hakim konumdadır.
Erken Tunç Çağından itibaren yerleşim gördüğü saptanan Metropolis Antik Kentinde 1989 yılından beri devam etmekte olan arkeolojik kazılar sonucu tiyatro,meclis yapısı,üstü kapalı gezinti yolu,genel tuvalet,hamam,sütunlu avlu gibi yerler ortaya çıkarılmış ve restorasyon çalışmaları tamamlanmıştır.
Keçi Kalesi.
Ana yolu kullanmadan köy yollarında sakince yol almaya devam ediyoruz.Belevi’ ye yaklaştığımızda Alaman Dağı üzerindeki Keçi kalesi daha net görünmeye başlıyor. Biraz Keçi Kalesinden bahsedeyim.
Halk arasında anlatılan bir hikaye nedeniyle Keçi Kalesi olarak bilinen kale,Selçuk ilçesi Belevi köyü yakınlarında Alaman Dağı’ nın zirvesindedir.Yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan kale,geniş görüş açısının sağladığı stratejik konumu nedeniyle tarihin bir çok döneminde ilgi gördü. İ.Ö 300 yılı civarında yapıldığı sanılmaktadır.Menderes ovasının tamamını görebilecek bir konumda olması bu önemini bir kat daha arttırmaktadır.
Ovanın Güzelliği……
Ahmetli molası sonrası yola devam edip,Belevi’ yi de geçiyoruz ama az kişinin bildiği ara yollardan,Küçük Menderes’in yanındaki yoldan.
Selçuk’a yaklaştığımızda sağımızda Aydın-Denizli tarafına giden bölgesel tren bizi geçiyor ve yoluna devam ediyor. Selçuk’a bizden önce varacak.
Selçuk’ta Mola Zamanı.
Öğlen vakti Selçuk ilçesine vardık.Tarihi bir olguya sahip bu güzel ilçemizin gezilecek bir çok yeri var ama biz o yerleri sonraya, dönüş yoluna bırakıp,alışveriş sonrası Adnan Barım kardeşimizin dinlenme yerine gidiyoruz.Öğlen yemeğimizi Adnan kardeşimizin yaktığı ateşte pişirerek yiyiyoruz. Ev sahipliği ve gösterdiği ilgi için kendisine ve eşi Ayşe’ye saygılarımı
Çamlık…..
Selçuk’ta öğlen molası bitimi bir kaç arkadaş İzmir’e dönüyor,geri kalan biz Çamlık yoluna çıkış yapıyoruz. Çamlık, Selçuk’a 9 km uzaklıkta ve tamamına yakını yokuş. Yorulacağız ama Çamlık’ a vardığımızda bu yorgunluğa değecek çok şeyler var.
Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi
Ya da Çamlık Demiryolu Müzesi, İzmir’in Selçuk ilçesindeki Çamlık köyünde bulunan açık hava demiryolu müzesidir.Türkiye’deki en büyük demiryolu müzesidir ve müzenin koleksiyonu Avrupa’daki en büyük Buharlı Lokomotif İstasyonlarından biridir.
Çamlık Açıkhava Lokomotif Müzesi :
Çamlık Buharlı Lokomotifler Açık Hava Müzesi demiryolu ve karayolu ile Selçuk’a 9 km. uzaklıkta olup 160 dönüm arazi üzerine kurulmuştur. Büyük Önder Atatürk, Ege manevraları sırasında Beyaz Özel Treni ile karargahını bu istasyona kurmuş, manevralar süresince Ege sahillerine buradan ulaşmak suretiyle manevraları takip etmiştir. Burada 25 adet muhtelif tipte TCDD’ de hizmet görmüş ve yaşları 50-80 olan Buharlı Lokomotifler sergilenmektedir.
Müze, Türkiye’deki en eski demiryolu hattı olan İzmir-Aydın Demiryolu hattının eski bir kısmı üzerinde, Çamlık Köyünün yakınında kurulmuştur. Müze, Efes Antik Kentine çok yakındır. İzmir’ den Aydın’a giden demiryolu hattı yeniden düzenlenirken, demiryolunun bir kısmı ve Çamlık Tren İstasyonu kullanıma kapatıldı. Müze için kapatılan istasyon alanı kullanıldı. Müzenin hazırlanmasına 1991 yılında başlanıldı ve 1997 yılında tamamlandı. Müze için 1866’da inşa edilen orijinal demiryolu hattı kullanıldı. Arsa, binalar ve lokomotif koleksiyonları tamamen TCDD’nin mülkiyetindedir ancak müzeyi 99 yıllığına Atilla Mısırlıoğlu yönetmektedir. Mısırlıoğlu eskiden Çamlık Tren İstasyonu’ nda çalışmış bir sinyal memurunun oğludur.
Müzeye Veda Zamanı…
Buraya doyum olmaz ama bu kadar gezinti yeter sanırım….
yazımın başında da bahsetmiştim, arkadaşlar bilmiyor ama bu turumuz tam anlamıyla kültür turu olacak,daha başlangıç.Müzeye veda edip çıkalım yola.Yönümüz Gökçealan-Kuşadası üzeri Davutlar sahili olacak.
Davutlar Sahil.
Tepeköy-Çamlık-Kuşadası derken Davutlar sahilinde Sevgi plajındayız.
Biraz geç vardık ama olsun, ilk günümüz ve kalabalığız.
Sevgi plajında ağaçların altına kampımızı atıp, son hız yemek faslına ve dinlenmeye geçiyoruz.
Davutlar Sevgi Plajında Akşam Halleri!!!!
Bana göre güzel ve verimli bir gün oldu,güzergahımızda Metropolis Antik Kenti (girmesekte),Keçi Kalesi(tırmanmasakta),Selçuk (tarihi dokusu ile),Çamlık (sadeliği ve tren müzesi ile),Kuşadası vardı.Akşam oldu,keyif yapmak hakkımız olmalı.Gece, yemek,muhabbet derken ilerleyen vakitte yorgun bedenler çadırlarının yolunu tutup,ertesi güne hazırlık yapmaya başladı bile.Yarın ne sürprizler var bakalım!!!!!
1 nci Gün Tepeköy-Selçuk-Çamlık-Kuşadası-Davutlar:76 KM
2 nci Gün 07 Nisan 2017 Davutlar-Söke-Priene-Miletos-Didim:
Kamp Alanımız.
Davutlar Sevgi plajında 13 kişi kamp attık.Sabah kargaların sesi ile hepimiz güne merhaba deyip,toparlanma ve kahvaltı işine koyulduk.
Bu arada akşam Sevgi Plajına girerken bagaj demiri kırılan ve morali bozulan Musa Yıldız arkadaşımın bagaj demirini iki çadır demiri,bir tahta parçası ve üç çırt kelepçe yardımıyla yapmayı da ihmal etmedim(Bu konuda ki tecrübemi, arkadaşlara tur tecrübesi olarak aktarmış oldum).Şimdi yola çıkma zamanı bu gün yolumuz uzun ve zevkli olacak…..
Sevgi Plajında Sabah….
Tüm hazırlık bitince arkadaşlar son hazırlığı yaparken bende sahilde gezinti yapıyorum.Buradan dört arkadaşımız da ayrılıp İzmir’e geri dönüş yapıyor.Bulunduğumuz yerden görülen Güzelçamlı ve Dilek Yarımadası Milli Parkı.Buraya kadar gelmişken Dilek Yarımadasından bahsetmeden olmaz.Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, Aydın’ ın Kuşadası ve Söke ilçeleri arasında yer alıyor. Dilek Yarımadası 1966 yılında, Büyük Menderes Deltası ise 1994 yılında milli park statüsü kazanmış.Türkiye’ nin ve dünyanın en benzersiz doğal alanlarından biri olarak kabul edilen milli park, yarımada bölümünde 10,985 hektar, delta bölümünde ise 16,690 hektar olmak üzere toplamda 27,675 hektarlık bir genişliğe sahip.Çevre düzenlemesi yapılmış, bakımlı tesislerin bulunduğu milli parkta doğa sporları, yürüyüş, yüzme, dağ bisikleti, kuş gözlemciliği, botanik turu, fotoğrafçılık, manzara izleme, olta balıkçılığı, kültürel yürüyüş gibi aktiviteler yapılabiliyor.
Ağaçlı Köyü.
Davutlardan itibaren bir süre tırmanarak Ağaçlı köyüne varıp kısa bir toparlanma molası veriyoruz.Bazı arkadaşlar kahvaltıda doymamış olacak ki!!! buranın gözlemelerinin tadına sabah sabah bakmayı ihmal etmiyorlar.
Söke’deyiz…..
Ağaçlı’dan sert bir rampadan Söke’ye iniş yapıp, buradaki Sarızeybek Bisiklete uğruyoruz.Bagajı onarmamıza rağmen içi rahat etmeyen Musa Yıldız burada kendine yeni bir bagaj alıp taktırıyor, arkadaşlar dan bazıları da ufak tefek işlerini hallediyor.Sarızeybek’ in duvarında gördüğüm bu resim hoşuma gitti ve sayfamda paylaşmakta sakınca görmedim.
Bize ilgi gösterip, misafir eden başta Hakan ve diğer çalışanlara veda edip Söke’den ayrılıyoruz.
Güllübahçe
Söke’den Güllübahçe’ ye kadar dümdüz yolda yolculuğumuz devam etti.
Güllübahçe bizim öğlen mola yerimiz oluyor.Mola sonrası yola devam mı? hayır….Güllübahçe daha bitmedi,burada görülecek bir yer var,biz şimdi oraya gideceğiz.
Gelebeç…
Güllübahçe’ nin hemen üzerinde yer alan eski Rum köyü olan Gelebeç’ e doğru küçük,dar ve güzel bir taşlı yoldan çıkıyoruz.Eski Rum köyü kalıntılarını tepede görmek mümkün.
Aziz Nikolaos Kilisesi…
1821 yılında aynı yerde bulunan bir başka kilisenin üzerine, Hıristiyan aleminin en önemli azizlerinden Aziz Nikolaos (Noel Baba) adına Gelebeç’ li Rumlar tarafından inşa edilmiştir.
Bizde adımımızı kilise bahçesine atarak gezmeye ve incelemeye başlıyoruz.
Osteofılak (Kemiklik)
Bahçeye adımımızı atar atmaz solumuzdaki bu yapı ve yazı dikkatimizi çekiyor.Yazıyı okurken ne olduğunun farkına vardığımız gibi Mehmet Bölükbaşı arkadaşımızın anlatımı burada devreye giriyor.Bu konulardaki bilgisi tartışılmaz.Osteofılak (Kemiklik):Hıristiyan mezarlıklarında yeni gelenlere yer açmak için, topraktan çıkarılan kemiklerin konduğu yere denir.Topraktan çıkarılan kemikler bazı kiliselerin özel bölümlerine, bazı kiliselerde ise burada olduğu gibi ayrı bir yapıya alınıyordu.
Kilise İçi!!!!
Gezdik ama nasıl, hayal kırıklığı içinde……
arkadaş, bir yapı bu kadar mı harap bir halde bırakılır,hiç mi ilgi gösterilmez.Yol kenarına,duvar diplerine tabela koyup yerini gösteriyorsun. Etrafına o kadar da restorant yapıp turist çekmeye çalışıyorsun ama gezilecek mekana hiç ilgi gösterip, bir şeyler yapmıyorsun. Hiç olmazsa biraz temizleseydiniz. Ben gezerken utandım,ya siz….Bu sözlerim herkese…..
Gelebeç’ ten Çıkış….
Kısa gezimizden sonra bu güzel taşlık yoldan tekrar Güllübahçe’ ye inişteyiz.Hedef bir sonraki durak.
Su Kemeri….
Güllübahçe’ nin 1 kilometre yakınındaki Priene Antik Kenti yolumuz üzerinde.Priene Antik Kenti girişinde su kemeri görülmeye değer.
Priene Antik Kenti….
Grubumuz 9 kişiydi, 6 kişi yukarı antik kente çıkmak yerine aşağıda dinlenmeyi tercih ederken ben ve 2 arkadaş Priene Antik Kenti keşfe çıktık.Neler kaçırdıklarını daha sonra görürler!!!!!
Priene, Samson Dağı’ nın güney yamacında, Söke ilçesinin 15 km güneybatısına kurulmuş önemli antik kentlerden biridir. 370 m. yükseklikte sarp bir kaya üzerine kurulması saldırılara karşı koymada avantaj sağlamıştır. Ayrıca yüksek bir yerde olması kentin farklı yönlerden de görülebilmesine imkan sağlamaktadır. Miletos gibi Iona Birliğinin bir üyesi olduğu kabul edilen Priene hakkındaki ilk bilgilere ise M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında antik kaynaklarda rastlanmaktadır.
Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’ in evi, Bizans kilisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’ nın altın ve fil dişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.
İşte böyle bir yer Priene Antik Kenti.Bir kaç fotoğraf yetmez ama ben yine de albüme fotoğrafları koyarak, görülmesi gereken yerlerin bir kısmını göstereyim.
Büyük Menderes
Tüm ovaya bereket veren Büyük Menderes Nehrinin üzerinden geçiyoruz.
Buraları aynı zamanda Büyük Menderes Milli Parkı.
Batı Anadolu’ nun en büyük nehridir ve Menderes Havzası’ nın ana sulama kaynağıdır. Küfi Suyu ve Banaz Çayı kollarının birleşmesiyle oluşur ve Ege Denizine dökülür. Uzunluğu 548 km’dir. Büyük Menderes ovası bataklıkları kurutulduktan sonra Türkiye’ nin en verimli alanlarından birisi olmuştur.
Miletos Antik Kenti.
Büyük Menderes Nehri’ ni 5 kilometre kadar geçtikten sonra Miletos Antik Kentindeyiz.Şimdi Miletos’ u gezme zamanı.
Milet Anadolu’nun batısında, Ege bölgesinde (klasik adı Meander olan) Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehridir. Şimdi Aydın’in Didim İlçesi’ nde Akköy’un 5 km. kuzeyinde ve Balat köyü yakınında bir harabe halinde olup limanı Büyük Menderes tarafından doldurulduğu için yaklaşık 10 km denizden içeride bir mevkidedir.
Miletos’ un taş devrinden beri yerleşke olduğu bilinmektedir. Fakat Miletos ve etrafında bulunan adalarda taş devrinde yaşayanlar hakkında arkeolojik delil bulunmamaktadır ve bu Ege Denizi’ nin sularının yükselmesine ve Büyük Menderes’in ağzının birkaç kere değişmesine atfedilmektedir.
Batı ve Güney Agora,Roma Hamamı,Tiyatro, Athena Tapınağı,Kutsal Yol,Kutsal Kapı,Liman Anıtı ve tapınma binaları ortaya çıkarılmıştır.
Görülmeye ve gezilmeye değer bir yer olduğu düşüncesindeyim.Eylül ayında da bu bölgeden geçmiş yine gezmiştim. Bir daha geçsem yine gezerim. Miletos Antik Kenti ile ilgili yazıma bir kaç fotoğraf koydum ama çok fazlası var,gezince görülür. Burada ki kısa gezimizden sonra Akköy tarafına yola çıkıyoruz.
Didim Sahili
Miletos Antik Kenti ziyaretinden sonra Akköy’ e ulaşıyoruz. Burada eksiklerimizi tamamlıyoruz, çünkü Akköy-Didim arası 1 bakkal var ve açık olup olmadığını tam bilmiyorum.Sahile vardıktan sonra da kamp yeri arayışına giriyoruz. Aslında hedefte orman kampı vardı ama, maalesef daha sezonu açmadıkları için orada kamp yapamıyoruz.
En sonunda Didim ‘e 4 kilometre mesafede Mavişehir taraflarında tam da kafamıza göre bir yerde kampımızı atıyoruz.Çadırları kurup, yemek faslını da yaptıktan sonra muhabbet kısmına geçiş ve uyku zamanı…..
Gün içerisinde neler mi? yaptık.Musa Yıldız’ın bagajını yaptık,Aziz Nikolaos Kilisesini gezdik,Priene Antik Kenti ve Miletos Antik Kentini ziyaret ettik.Büyük Menderes Milli Parkını bir boydan bir boya geçtik.
2 nci Gün Davutlar-Söke-Priene-Miletos-Didim Rotası: 72 KM
3 ncü Gün 08 Nisan 2017 Didim-Bafa Gölü-Kapıkırı-Herakleia:
Didim sahilinde güne merhaba deyip uyanıyoruz.
Kahvaltı,kamp malzemelerini toparlama derken yola çıkma zamanı geliyor.Didim garajda bizden 2 arkadaş daha ayrılıp İzmir’e dönüyor. Kaldık mı 7 kişi….Aslında ben bu kadarını beklemiyordum,hatta kendileri bile,ben ve Baattin turu tamamlarız diye düşünüyordum.Yanıldım galiba,arkadaşlar inatçı çıktı, sonunu getirmeye niyetliler.
Vedalaşma sonunda yola çıkıyoruz,Didim-Denizköy-Söke yol ayrımı derken kendimizi 24 kilometre sonra Bafa Gölü sahillerinde buluyoruz.
Bafa Gölü.
Artık Ege Bölgesinin en büyük Gölü olan Bafa Gölü kıyısındaki yolculuğumuz başlıyor. Bafa Gölünün arkasında ise Beşparmak Dağı (Latmos) bize göz kırpıyor. Bafa Gölü (Çamiçi Gölü olarak da bilinir, eskiden Vafi Denizi),Ege Bölgesi’nin en büyük gölü.
Bafa Gölü;Büyük Menderes Nehri deltasının güneydoğu kesiminde, Menteşe Dağlarının içine sokulmuş sığ bir tatlı su gölüdür. Yaklaşık 60 km²’lik yüz ölçüme sahip olan Bafa Gölü’nün denizden yüksekliği 2 metre, en derin bölümü 21 metre, uzun ekseni 16 km ve en geniş yeri 6 km’dir. Aydın ve Muğla il topraklarında yer alır. Eski zamanlarda Ege Denizi’ nin bir parçası olan göl Büyük Menderes’in taşıdığı alüvyonlar ile birlikte, kıyıdan kilometrelerce içeride kalmıştır. Bugün Büyük Menderes Nehrinin Ege Denizine döküldüğü alandan yaklaşık 17 km uzaklıktadır.
Mola Zamanı.
Mola yerimiz olan Pınarcık beldesine yaklaştığımızda sol yanımızdaki kale dikkatimizi çekiyor. Bundan sonraki yolculuğumuz tarih içinde geçecek ama önce karnımızı doyurmalıyız.Pınarcık’ta bir çok küçük işletme var, bunlardan birinde durarak öğlen yemeğimizi yiyip, molamızı veriyoruz.
Latmos (Beş Parmak Dağı)
Beşparmak Dağı (Latmos Dağları),Bafa Gölünün doğusunda, Batı Menteşe dağları sisteminde yer alan dağ. Aydın ve Muğla topraklarına yayılan dağın en yüksek yeri 1375 m ile Tekerlekdağ’dır.
Arkeolojik olarak çok önemli olan dağ,Neolotik dönemden Osmanlılara kadar izler taşır. Yakın zamandaki önemli prehistorik keşiflerden olan kaya resimleri M.Ö 6.000-5.000 yıllarına tarihlenmektedir. Tespit edilen 170 resimde av ve hayvanlar yerine, çoğunlukla insan çizilmiştir. İnsanlar tek tek değil, aileyi anımsatacak şekilde çizilmiştir. Bu kaya resimleri resim dili ve konusu açısından dünya kaya resimleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Herakleia yolu ve arka planda Latmos Dağı.
Bu da doğanın döngüsü,Kapıkırı köyüne doğru yolculuğumuz devam ederken otlayan inekler kendi dünyalarında mutlular.Bu güzel görüntü tüm arkadaşlarımızın gözünden kaçmamış olacak ki, hepimiz burada durup onları seyrettik.
Kaya Mezarları.
Kapıkırı’ nın bulunduğu yere gelmeden önce Herakleia Antik Kentinin ilk kalıntıları da görünmeye başlıyor.İlk görüntü Kaya Mezarlarının olduğu bölge,burada bol miktarda kaya mezarı mevcut.Göl içerisine de yayılmış bir çok kaya mezarı dikkatimizi çekerek yolumuza devam ediyoruz. Çünkü Kaya Mezarları bölgesini detaylı olarak yarın gezeceğiz.
Sağ yanımızda da bir çok kalıntı gözümüzden kaçmıyor.
Herakleia….
Ve artık Herakleia yani Kapıkırı Köyündeyiz.Kamp yapacağımız Kapıkırı köyünün Bafa Gölü sahiline iniyoruz.İniyoruz ama büyük bir şok yaşıyorum.Çünkü ben buranın sakinliğine, güzelliğine,tarihine vurulmuştum.Şimdi ise her yere çadır kurulmuş,hem de çok kalabalıklar ve çok da gürültü var.Her neyse ilk şoku atlattıktan sonra uygun bir yere çadırlarımızı kurup, zorda olsa ortama alışmaya çalışıyoruz, tabii alışabilirsek!!!!
Tarihe kaçış yaptık,dostluğu ve arkadaşlığı bulduk. Abdülkadir Kalaycı 34 yıllık arkadaşım ve devrem. Yıllar yine bizi buluşturdu, hem de
Kapıkırı’ nda. Kendisi de bisiklet sporu ile uğraşıyor, Aydın’dan tur yapmak için buralara gelmiş.Tesadüf biz de buradayız ve tarihi güzellikte buluşuyoruz.
Herakleia Antik Kenti.
Herakleia Antik kenti, Yunan Mitolojisinin ünlü kahramanı Herakles adına Anadolu’da kurulan birkaç antik kentten biridir. Günümüzde üzerinde Kapıkırı Köyü kurulduğu için bulgularının çoğu gün yüzüne çıkarılamamış kentlerden.6.5 kilometreye ulaşan surları, Athena Tapınağı,bugün ilkokulun altında kalan Agorası, bir evin bahçesindeki meclis binası, tiyatro kalıntıları ve kaya mezarları görülebiliyor.
Kent bu günkü Kapıkırı köyü içerisinde kalmakta olup Milas’a 39 km uzaklıktadır.
Kapıkırı’a da (Herakleia) Gün Batımı.
Bu fotoğrafın benzerini bir yerde görmüş ve hayran kalmıştım.Bu güzelliği görmek için Eylül ayında buraya gelmiş büyük zevk almıştım,şimdi burada bu güzelliklere arkadaşlarla beraber geldik.Herakleia muhteşem manzarasını bizlere sunmaktan yine geri durmuyor.
Enfes Bir Manzara Ve Tatsızlık!!!!!
Bu doyumsuz manzaranın tadını kim çıkarmak istemez ki,Kapıkırı’ yı Kapıkırı yapan sakinliğini kim bozmak ister ki, Herakleia ‘nın geceye saldığı tarihi havayı kim koklamak istemez ki…..
Düzen bozuluyor bazen, bu güzel atmosferi bozan şeyler maalesef oluyor.Küçük ama güzel alanda biz,Tire-Selçuk ve Aydın’dan gelen bisikletliler,İstanbul ve İzmir’den gelen doğa yürüyüşçüleri ve tavırlarına hayran kaldığım Muğla Üniversitesi öğrencileri var.
Her şey yolunda gitti bir süre,İstanbul ekibinin ateşi, muhabbetleri ve ortamı güzeldi,Üniversite Öğrencileri ve bisiklet gruplarının sakince muhabbeti görülmeye değerdi.Ama İzmir doğa yürüyüşçüleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, büyük kolonlarla yaptıkları müzik yayını gündüzümüzü,akşamımızı ve gecemizi alt üst etti.Bu bencilce yapılan hareket herkes tarafından kınandı ama kendileri bunu anlamakta çok zorlandılar!!!!!Benim iki defa ikazım işe yaramadığı gibi,4-5 kişi üzerime yürüdü.Gecenin ilerleyen saatlerinde ise müzik yayını ve gürültü yüzünden tartışma çıktığını çadırımda uyumaya çalışırken duydum.
Etkinliğimin adı Kaçış; huzura, doğaya ve tarihe, öyle olsa çok iyi olacaktı.Saygı……. başka bir şey istediğimiz yok……
Olur böyle tatsız olaylar deyip!!! bir daha olmamasını, insana,doğaya, tarihe velhasıl her şeye saygılı olmayı ne zaman öğreneceğiz diyorum.
Herakleia Gecesi.
Tatsız olayı bir tarafa bırakırsak,burası muhteşem bir yer.Yeter ki insanlar berbat etmesin.Buraya bayılıyorum,tekrar geleceğim, ya tek başıma ya da benim ile aynı zevki yaşayabilecek arkadaşlarla.Eşim ile zaten gelip kamp atacağız.Latmos Dağının dibinde Bafa Gölü,Bafa Gölünün yanında Herakleia,Herakleia ile iç içe geçmiş Kapıkırı.Hepiniz çok güzelsiniz.
Bu gün neler yapmışız bir bakalım,Didim’den yola çıkmış, Bafa Gölünü görmüşüz. Latmos Dağı (Beş Parmak dağı)’ na doğru yol almış,Herakleia (Kapıkırı)’ ya varmışız.
3 ncü Gün Didim-Bafa Gölü-Kapıkırı-Herakleia Rotası:53 KM
4 ncü Gün 09 Nisan 2017 Kapıkırı-Herakleia-Bafa Gölü-Söke-Çamlık:
Kapıkırı’nda Sabah.
Geç uyuyabilsek te,sabah dinç ve erkenden uyandık, tabii ki ben ve arkadaşlarım.Yine çadır toplama ve kahvaltı faslını yaptıktan sonra sıra sabah gezmesine geliyor.Etrafta sabah turu atarken Tire’den gelen bir bisikletçi arkadaşla da lafladık.Sahil gezintisi ve toparlanma safhasında uyanan İstanbul ekibinin günaydın ve hal hatır sormaları hiç bitmedi.Kendileri ile akşam ve sabah güzel anlarımız oldu.
Veda Zamanı…
Artık hazırız, yola çıkma zamanı. Herakleia Antik Kentine veda zamanı.
Tekrar geleceğim, Herakleia, tekrar geleceğim Kapıkırı,tekrar geleceğim Bafa Gölü.
Kaya Mezarları.
Dün kamp alanına gelirken yanından geçtiğimiz Kaya Mezarlarını ziyaret etme zamanı.
Herakleia Kaya Mezarları, alışılmışın dışında,Granit bloklarına oyulmuş, göl kıyısına veya göldeki adacıklara serpiştirilmiş, yüzlerce mezar üzerinde gezinirken etkilenmemek, geçmişi yaşamamak mümkün değil.
Kaya mezarları bölgesini bir saate yakın gezdik, incelemelerde bulunduk,hepimiz hayran kaldık.Muazzam bir yer burası.
Ah benim aklım, keşke akşam burada kamp atsaydık.Kalabalığa karışmasaydık.Akşam aklıma da gelmedi değil, hatta bir kaç arkadaşa bile içimi dökmüştüm.Olsun, bir daha ki sefere diğer kamp yeri kalabalık olursa,buraya kaçarım.
Bafa Gölü.
Kapıkırı-Bafa arasındaki şahane yolu yavaş yavaş kat edip, Milas-Söke yoluna çıkıyoruz.Yol üzerindeki seyir tepe de kısa bir mola vererek Bafa Gölü ve Kapıkırı ile dolayısıyla Latmos ve Herakleia ile vedalaşıyoruz.
Seyirtepedeki kısa molamızdan bir an.Bafa Gölüne burada son bir defa bakıyoruz. Bu moladan sonra Sarıkemer’ de öğlen yemek molası veriyoruz. Tek lokantada sözleşmiş gibi hepimiz kuru fasulye pilav yiyiyoruz, yanında da kuru soğan. Artık yollar dar gelir bize.!!!!!!
Magnesia…
Sarıkemer-Söke ve Ortaklar yol ayrımına kadar şiddetli rüzgar altındaki yolculuğumuz Magnesia Antik Kentinin bulunduğu alanda biraz hafifliyor.
Çünkü günün sonuna yaklaştığımız gibi,kilometrelerin sonuna da yaklaşıyoruz.
Magnesia Antik Kenti.
Magnesia Antik Kenti, Aydın ili, Germencik ilçesi, Ortaklar Bucağı’na bağlı Tekin Köyü sınırları içinde, Ortaklar-Söke karayolu üzerindedir. Kent efsaneye göre Thessalia’ dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Apollon’ un kehaneti ve yol göstermesi üzerine Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’ nın yeri bilinmemektedir. Diodor, Menderes Nehrinin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atina’lı Thibron’ un kenti M.Ö. 400-399 taşıdığını yazmaktadır. Büyük bir olasılıkla Thibron yeni bir kent olmaktan çok, Magnesia kenti sakinlerini bugünkü Magnesia’ nın eteklerinde Thorax (Gümüş) Dağı’ nın eteklerinde Leukophyr’ e getirmiş ve orada korumuş olmalıdır. Bu nedenle bugünkü Magnesia’ yı da daha sonraki bir dönemde kurulmuş saymak doğru olacaktır.
Biz geldiğimiz de mesai saati sonu olduğundan Magnesia Antik Kent ören yerine giriş kapanmıştı. Bizde tel örgülerin yanında durarak içerisini görebildiğimiz kadarı ile seyrettik.Ben daha önce burayı gezmiştim ama gezmeyen ve bilmeyen arkadaşlarımız da vardı. Burada devreye Mehmet Bölükbaşı arkadaşımız girerek Magnesia hakkında bizlere detaylı bilgi sundu. Turculuk ve kampçılık budur,paylaşmak yine paylaşmak. Herkes her şeyi bilemez, bu konuda uzman olan Mehmet Bölükbaşı idi ve üstüne düşeni layıkıyla yaptı.
Çamlık Geceleri.
İzmir-Aydın yolu üzerindeki Çamlık köyüne yine teşrif ettik.
Bu gün turun en uzun kilometresini rüzgara karşı yaptığımız yetmediği gibi,Ortaklar-Çamlık arasındaki son 10 kilometreyi tırmanarak kamp yapacağımız yere ulaştık.Hava kararmak üzere vardığımız Çamlık’ta hemen çadır kurma işine koyulduk, sonrası mı?tabii ki yemek ve sohbet.
Çamlık’ta 4 ncü gecemiz, uzun bir sohbete koyulduk, turun ve bugünün kritiği sohbetimiz arasındaydı.Bu gün neler yapmışız bakalım mı?
Herakleia’ da güne başlayıp, Kaya Mezarlarını gezmişiz,Bafa Gölüne veda etmişiz.Rüzgara karşı mücadele ederek Söke Ovasını geçmişiz. Magnesia Antik Kentini gezemesek te,dışarıdan keşfetmiş ve Çamlık Köyüne varmışız.Bu kadar yeter her halde sabaha görüşmek üzere.
4 ncü Gün Kapıkırı-Herakleia-Bafa Gölü-Söke-Çamlık: 95 KM
5 nci Gün 10 Nisan 2017 Çamlık-Selçuk-Gebekirse Gölü-Tepeköy:
Çamlık Kamp Alanımız.
En güzel uykuyu burada çektik her halde.
Bazı arkadaşlar üşüdüklerini söyledi ama,sabah güneşi onları ısıtır.
Yola Çıkma Zamanı.
Her zamanki sıralama,çadırlar havalandırılmak üzere ağaca yada ipe asılır. Kahvaltı faslına geçilir.İlk defa tura dahil olan arkadaşlarda alışmış olacak ki, artık daha hızlı hareket edip toparlanabiliyoruz.
Çamlık kamp alanından 9 kilometrelik bir iniş ile Selçuk ilçesine varıyoruz. Burada görmek istediğimiz yerler var.
Selçuk….
Evet Selçuk’ta ve İsa Bey Camii önündeyiz.
Tarihi bilgisi ve rehberliğiyle öne çıkan Mehmet Bölükbaşı arkadaşımız burada da bize İsa Bey Camii hakkında uzunca bir anlatım yapıyor.Kendisine verdiği bilgiler için teşekkürler.
İsa Bey Camii
Anlatım bitti,sıra şimdi de görsel olarak İsa Bey Camini gezmede…
Bir kaç resim ifade etmez muhakkak görülmeli.
İsa Bey Camii ,İzmir’in Selçuk ilçesinde, Artemis Tapınağıyla Saint jean kilisesi arasındadır.1375 yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimar Şamlı Ali’ nin eseridir.İsa Bey Camii, Türk mimarlık tarihinin Anadolu Beylikleri dönemine ait en eski ve gösterişli eserlerindendir. 19.yüzyılda kervansaray olarak da kullanılmıştır.Simetrik olmayan bir plana inşa edilen caminin yamaçta konumlandırılan iki giriş kapısı batı ve doğu tarafındadır. Batı kapısı yazılar ve geometrik şekillerle süslüdür. Batı yönünden ki duvarlar mermerle kaplı, diğer cepheler ise kesme taştandır. Cephesi, pencere kenarları ve her iki kubbesinin de kasnağı Selçuklu çinileriyle süslüdür. Caminin doğu ve batı kapısının üstünde yükselen iki minareden birisi tamamen, diğerinin ise şerefeden yukarısı 16. yüzyılın ortalarında meydana gelen depremlerde yıkılmıştır. Aynı depremlerde caminin çatıları da yıkılmıştır. 1975 yılında dönemin Selçuk Müftüsü Abdullah Arılık tarafından yaptırılan iyileştirme çalışmaları ile çatısı ve duvarları onarılmış ve tekrar ibadete açılmıştır.
İsa Bey Hamamı.
Ayasuluk Kalesi ile St. John Kilisesi’ nin bulunduğu tepenin yamacında bulunan bu hamam İsa Bey Camisi ile birlikte yapılmıştır. Kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamakla beraber caminin yapım kitabesine dayanılarak hicri 776 (1375) yılında Aydınoğlu İse Bey tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.
Selçuk Kalesi.
Saint Jean (Aziz Yuhanna) Kilisesinin kuzeyinde,tepenin en yüksek kısmında bulunan iç kale, son zamanlarda yapılan araştırmalara göre Efes’in ilk yerleşme yerinin üstünde yer almaktadır.Bu gün görülen sur duvarları Bizans,Aydınoğulları ve Osmanlı dönemlerine aittir.Taş,tuğla ve harçla örülmüş olan duvarlar 15 kule desteklenmiştir.İç kaleye giriş,doğu ve batıdaki kapılardan sağlanmaktır.
Artemis Tapınağı.
Daha önce görmemiz ve yolumuzun ters tarafında olması nedeniyle Artemis Tapınağı ile ilgili bilgiyi Mehmet Bölükbaşı’ ndan İsa Bey Hamamının yanında durduğumuz zaman alıyoruz.
Artemis Tapınağı aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Dünyanın yedi harikasından biridir. Tapınağın yapılışı hakkında değişik görüşler vardır. Bu görüşlerden en yaygın olanı M.Ö’ den 550 yılında Lidya kralı Croesus’ un emri ile bereket tanrısı Artemis için yapılmış olup yüz yirmi senelik bir projenin eseri oluşudur. Bu görüşe göre tapınak MÖ 550 yıllarında Giritli mimarlar tarafından inşa edilmiştir. İnşaatı Lidya’ nın zengin kralı Kroisos finanse ederek yaptırmıştır.
Çatal Gölü.
Selçuk çıkışı yönümüzü yine doğaya çeviriyoruz. Bu sefer Gebekirse Milli Parkını gezeceğiz ilk ziyaret yerimiz Çatal Gölü.Çatal Gölü,Gebekirse Milli Parkında bulunan iki gölden biri.Barutçu köyüne giden yol üzerindedir. Yapay kanalla Küçük Menderes nehrine bağlanmış alüvyon gölüdür.
Gebekirse Gölü.
Çatal Gölü ziyareti sonrası Gebekirse Gölü kenarına geliyoruz. Burada turun finali yapılacak. Piknik yapmayı planlamıştık ama rüzgar çok olunca iç tarafa kaçış yapıyoruz.
Final Zamanı.
Turun finalini burada Gebekirse Gölünün iç tarafında rüzgarsız alanda yapıyoruz.Keyifler yerinde, ateş yanıyor ve sohbet kıvamında.
Arkadaşlar turun bittiğini sanıyorlar,aldanıyorlar,burada bir final yapıyoruz ama ikinci final de ne yapacaklar.Önce birincisini bitirelim, onlara bol çıkışlı bir son final yaptıracağım.Onları acı bir sürpriz bekliyor.
Gebekirse Gölü.
Zeytinköy’ ün 1 kilometre güney batısındadır.
Sonradan yapılan kanallarla Küçük Menderes Nehrine dolayısıyla Ege Denizine bağlanmıştır.Tatlı su gölü olan Gebekirse Gölünde balıkçılıkta yapılmaktadır.Sazan ve tatlı su balıklarının en çok olduğu göldür.
Gebekirse Milli Parkından Çıkışımız.
İkinci Final!!!!!
Arkadaşlar düz yoldan gideceğimizi zannederken Zeytinköy’ den direk olarak Torbalı’ya giden yola saparak onlara günün sürprizini yapıyorum.
Tur boyunca bol miktarda kültür turu yaptık sıra şimdi de tırmanmada.
Fazla değil 10 kilometrelik bir tırmanış var önümüzde.
Artık yolun sonundayız,biraz sonra Torbalı’ya inişe geçeceğiz.Turun son pozunu da burada veriyoruz. Kaçış’ ın tamamına katılanlar:
Fotoğrafı çeken Merih Balaban,soldan sağa Baattin Şimşek,Bahadır Özer,Musa Yıldız,Mehmet Bölükbaşı,Serdar Özenir ve Şafak Omaç.
Ve Kaçış’ a 1 ya da 2 gün olarak katılan Abdurrahman Önal,Ragıp Özserim Ahmet Ragıp Balcı,Cem Tabanlı,Eren Eray,Seyhan Lüleci ve ismini hatırlayamadığım diğer arkadaşlara da selam olsun, iyi bir tur ve deneyim oldu.
Kaçış’ ın Sonu….
Bence beş günlük muhteşem bir tur oldu.
İzmir-Tepeköy izban aktarmasını dönüşte Tepeköy-İzmir İzban aktarması yaparak evimize vardık.İlk defa tarafımca düzenlenen kültürel bir tura ilk defa bu kadar fazla kişi katıldık ve sorunsuz bitti.Yazımın tamamında bölgenin tanıtımı,ören yerlerinin yerleri ve özellikleri,görsel ve bilgi akışı gibi detaylara fazlaca girdim.
Kişisel tema ve olgulara deyinmemeye çalıştım,arkadaşlar saygı duyar sanırım.Çünkü onlar bolca fotoğraf çektiler.Amacım tamamen kültürel bir tur olan bu turun özüne göre hareket etmekti.
Bu arada ilk defa uzun tura ve kampa dahil olan arkadaşlara da tecrübe olmuş oldu düşüncesindeyim.
5 nci Gün 10 Nisan 2017 Çamlık-Selçuk-Gebekirse Gölü-Tepeköy:50 km
PRİENE-MİLETOS-HERAKLEİA-İSA BEY CAMİİ TURU 06 -10 NİSAN 2017 (Selçuk-Çamlık-Davutlar-Söke-Güllübahçe-Didim-Bafa Gölü-Kapıkırı-Magnesia-Gebekirse Gölü)
Discussion about this post