Ferdi hareket etmeyi seviyorum,bisiklet sporu, doğa sporu yapmayı seviyorum. Milli duygu ve hislerle de hareket ediyorum.Gezdiğim her yerde muhakkak Şehitliklere uğrar saygımı sunar,müze ve anıtları ziyaret ederim. Madem ki ben bir gezginim ve her yere gidebiliyorum, bisiklet sporu,turculuğu, kampçılığı niye milli duygularım ve hislerimle birleştirmeyeyim dedim ve yola çıktım. Kendime göre belli plan ve projeler çerçevesinde Allah izin verdiği ve ömrüm yettiği sürece hiç olmazsa yılda bir defa da olsa milli duygu ve hislerime hitap edecek projeler yapmak istedim.
2015 yılında Büyük Taarruz Bisiklet turuna katıldım,
2016 yılında kaza geçirdiğimden fazla faal değildim, yapamadım,
2017 yılında Gelibolu Yarımadası Şehitlere Saygı Turumu gerçekleştirdim,
2018 yılı için ise İstiklal Yolundan Zafer Yoluna projesi için hazırım.
İstiklal Yolundan Zafer Yoluna;Böyle bir projeye nasıl karar verdim önce oradan başlamak isterim.Geçen yıl yani 2017′ nin Haziran ayının ilk günleri Zafer Yolu’ ndan Kocatepe’ ye çıktım.Temmuz ayının ortaları gibi de İnebolu’ya geldim.İnebolu’da mola anında bir bisikletli kardeşim ile rotalar hakkında konuşurken ve ona fikir verirken, ağzımdan,daha doğrusu yüreğimden İstiklal Yolundan Zafer Yoluna sözü çıktı.Hemen orada sustum,çünkü bu proje bana yakışırdı,zaten oda konunun üzerinde fazla durmadı. Bu düşünce, fikir,olgu ne derseniz işte o, kafamda yer etti.İşte o an ve devamında, daha yoldayken projemin taslağını yaptım.Ben ne pahasına olursa olsun İstiklal Yolundan Zafer Yoluna projesini hayata geçirmeliydim.Eve dönünce ayrıntıları hesap edip,projeyi netleştirdim ve 2018 yılının Haziran ayını beklemeye başladım, şimdi İstiklal Yolundan Zafer Yoluna Projemi hayata geçirmek için İnebolu’dayım.
1 nci Gün 25 Haziran 2018 İnebolu;
İzmir’den bindiğim 13:30 otobüsü ertesi günü 05:30 gibi İnebolu’ya vardı. Adını vermekte sakınca bulmuyorum EFE TUR otobüs firması İnebolu seferlerine başlamış ve sıklıkla kullandığım bir firma, bu güne kadar bisikletim ile çok bindim ve sorun yaşamadım.
Sabah çok erken olduğu ve sokaklarda kimsenin olmayacağını tahmin ettiğim İnebolu’ yu kafama göre gezmek istedim.Bu bir anlamda sabah kültür turu olacak ve öyle de oldu.Bir saatten fazla turladım İnebolu çarşısı ve sokaklarında,ben gezerken bir kaç fırın açıktı o kadar.Bir süre sonra çay ocakları da açılmaya başlayınca ben de fırın ve çayı birleştirip, kahvaltımı bir çay ocağında tatlı bir muhabbetle beraber yaptım.
Her şey yolunda artık İnebolu’dan başlayabiliriz,
İstiklal Yolundan Zafer Yoluna.
İNEBOLU;
İnebolu’ yu gezmeden biraz tanıyalım istedim.
İnebolu’ yu tanıma ve rehberlik açısından İnebolu Belediye’sinin sayfası ziyaret edilmeli,hiç bir yerde tanık olmadığım akıcı ve güzellikte tanıtım yapmışlar.Kendilerine, yazıma başlamadan teşekkürlerimi sunarım, çünkü benim için İnebolu’ya her iki gelişimde bana çok faydası oldu ve kaynak olarak kullandım.Benim için olduğu gibi herkes için, vatanımız için çok önemli bir yere sahip İnebolu.Önce tanıyıp ondan sonrada ben İnebolu’ yu içime sindirerek gezeceğim. O yüzden 1 tam gün ayırdım İnebolu’ yu gezmeye, tanımaya bakalım zaman yetecek mi?
Niye İnebolu sorusunun bir kısmı aşağıdaki yazılarda saklı.
İnebolu Tarihi:İnebolu, Kastamonu iline bağlı ilçe. Geleneksel yerli mimarinin bir çok örneğine sahip bir Karadeniz liman şehridir.İnebolu çevresindeki yerleşmelerin ne zaman başladığı tam olarak bilinemese de ilçenin Lidyalılar döneminde Sinop’ a bağlı olarak kurulduğu tahmin edilmektedir.1071 Malazgirt Savaşı’ ndan sonra Anadolu’ya akın eden Türk Selçuklu Beyleri’ nden Emir Karatekin 1084-1085 yıllarında bölgeyi Türk topraklarına katmıştır.
Kurtuluş Savaşında İnebolu:Dönemin önemli bir ticaret merkezi olan İnebolu ve İnebolu Limanı Kurtuluş Savaşı’ nda stratejik olarak önemli bir rol oynamıştır. Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Ankara’ya gitmek isteyenlerin bir bölümü teknelerle İnebolu İskelesi’ne geliyor ve buradan Anadolu’ya geçiyordu. İstanbul ve SSCB’ den gelen savaş gereçlerinin Anadolu’ya giriş noktası da İnebolu İskelesi olmuştur.
İnebolu Denk Kayığı:Bu tekne, günümüz yapım tekniklerinden farklı olarak inşa edilmiş ve bu özelliği ile bir bütün olarak korunabilmiş dünyada bilinen tek örnektir. 8.80 m boyunda , 1.92 m eninde ve 0,90 m yüksekliğinde ki tekne “önce kabuk yöntemi” olarak tanımlanan yapı tekniğine göre inşa edilmiştir.Bu tekniğe göre teknenin önce dış kaplamaları eğri ve kesme çivilerle bağlanmakta , daha sonra ısıtılarak şekil verilmiş nal şeklindeki postalar ile tekne yapısı kuvvetlendirilmektedir. İstiklal Harbi’ nde İnebolu ve Kastamonu havalisinden yapılan silah, cephane ve askeri malzeme naklinde görev alan İnebolu Kayıkçılarının gösterdikleri özverili ve insan üstü gayretleri ile kahramanlıkları TBMM’ nce takdir edilmiş ve Kayıkçılara 11 Şubat 1924 tarihinde törenle Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Beratı verilmiştir.
Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Beratı:Türk İstiklal Mücadelesi sırasında; işgal ordularının el koyduğu Osmanlı silah ve cephanesi İstanbul’dan bin bir güçlükle tekne ve takalarla İnebolu’ya getirilmiş, kayıklarla sahile boşaltılmış, bu kutsal emanetler elden ele, yaşlı- genç, çocuk-kadın demeden, omuzlarda ve kağnılarla, İnebolu- Küre –Seydiler –Kastamonu yolu ile bağımsızlık Savaşı veren Kuvay-i Milliye güçlerine Ankara’ya ulaştırılmıştır.
İnebolu halkının yapmış olduğu bu gönüllü hizmet 3 yıl müddetince durmaksızın devam etmiş, bu hizmete karşılık ne kayıkçılar para istemiş, nede taşıyanlar…
Yiğit İnebolu’ nun kahraman Kayıkçılarının; savaşta göstermiş olduğu bu takdire değer mücadele ve vatan için yapılan unutulmaz hizmetleri göz ardı edilmemiş, TBMM tarafından 11 Şubat 1924 tarihinde yapılan 99. oturumunda 66 numaralı Kanunla İnebolu Mavnacılar Loncasına, “Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Beratı” taltif edilmiştir. İnebolu Mavnacılar Loncasına verilen bu beyaz şeritli altın madalya ve berat, kayıkçıların şahsında tüm İnebolu halkına verilmiş bir madalyadır.
Cumhuriyet Dönemi: 1923’ te Cumhuriyet’in ilanından sonra Yunan Hükumeti ile yapılan müdahale anlaşmasından sonra ilçe çevresindeki Rumlar Yunanistan’a göç etmişler, böylece İnebolu’da hiç Rum kalmamış, ilçedeki köylerin Rumca isimleri de Türkçeleştirilmiştir.
Şapka ve Kıyafet İnkilabı: Atatürk 23 Ağustos 1925’de Kastamonu’ya gelmiştir. Burada İnebolu heyetini kabul etmiş ve yapılan davet üzerine 25 Ağustos 1925 Salı günü saat 11.00’de Kastamonu’dan İnebolu’ya hareket etmiştir.27 Ağustos 1925 Perşembe günü İnebolu Türk Ocağı’ nda tarihi Şapka Nutku’ nu söylemiştir. İlçenin Şeref ve Kahramanlık Günü olan 9 Haziran her yıl büyük bir coşkuyla kutlanmakta, ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün önce İstiklal Madalyası ve Beratı ile taltif ettiği kayıkla kağnının mucizeler yarattığı beldemiz İnebolu’ya 1 gün için gelip, 3 gün onurlandırdığı,Şapka ve Kıyafet Devrimi’ nin ilk Nutkunu söylediği, “Bu Serpuşun İsmine Şapka Denir” dediği 25-28 Ağustos tarihleri arasında her yıl törenler yapılmaktadır.
İstiklal Yolu:Devletin merkezi olan İstanbul işgal edilmiş, ordu dağıtılmış, silah ve cephanelere işgal kuvvetlerince el konulmuştu.
Mustafa Kemal Atatürk, 1919 yılı baharında Türk milletinin kaderini değiştirecek bir mücadeleye girişti. .
Hayatta kalmanın mutlak bir “İSTİKLAL MÜCADELESİ” ile mümkün olacağını düşündü, bu fikre inandı, arkadaşları ile birlikte dünyanın beklemediği bir kurtuluş mücadelesini başlattı.
Türk milleti savaş için en elzem ihtiyacı olan silahtan, cephaneden yoksundu. Açlık bir şekilde giderilir ama silahsız, cephanesiz savaşılamazdı. Anadolu’da işgale uğramamış tek bölge Karadeniz, Anadolu’ nun dışarı açılabileceği tek güvenli yer ise Kastamonu İnebolu Limanı idi.Türk toplumunun yaşayabilmesi, mücadelenin başarıya ulaşabilmesi, İnebolu Limanından gelecek mühimmata bağlı idi. Bu sebeple İnebolu- Ankara arasındaki bu yol Milli Mücadele için hayati bir önem taşıyordu.O dönemde güvenliği açısından tercih edilen bu yol aslında ham, yağışlı havalarda çamurla kaplanan eski bir kervan yolu idi.
İnebolu açıklarına gemilerle gelen silah ve cephane, açıktan ve her türlü hava şartlarında kahraman denizciler tarafından kayıklarla İnebolu kıyılarına çıkarılıyordu. Bu malzemeler Kastamonu’ nun kahraman kadınları, yaşlıları ve çocukları tarafından çok zor şartlarda Ankara’ya taşınıyordu.O dönemde Anadolu’ nun eli silah tutan erkekleri cephelerde düşmana karşı çarpışıyorlardı.Bu güzergahta yol alan nakliye kollarının ortak nitelikleri cephe gerisinde kalan çocuk , kadın ve yaşlılardan oluşması idi.İşte bu sebeplerden; İnebolu’dan Ankara’ya uzanan bu zorlu yola “İSTİKLAL YOLU” denilmektedir.Kaynak:İnebolu Belediyesi
Şehit Şerife Bacı Anıtı.
Kimsenin olmadığı İnebolu sokaklarında ilk durağım Şehit Şerife Bacı Anıtı oldu.Vardığımda Şehit Şerife Bacı Anıtının bir bölümünün sökülmüş olduğunu görünce üzüldüm(bu resim tablodan alıntı).Daha sonra Belediye ve Kent Müzesi ziyaretimde Anıtın İstanbul’daki bir tanıtım için sökülüp, oraya götürüleceğini öğrendim. Tekrar yerine koyacaklarmış.Bence sökülmeyip olduğu gibi kalsa ve tanıtımlar için bir tane daha yapsalar iyi olacak.
Şehit Şerife Bacı ve İstiklal Yolu bence bütünleşmiş.Şehit Şerife Bacı nezdinde tüm Sağ,Gazi,Şehit kadınlarımızı saygı ile anıyorum.
Şehit Şerife Bacı:Kurtuluş Savaşı’ nda eli silah tutanların cephede olduğu sıralarda İnebolu’ya çıkarılan silah ve cephanelerin Kastamonu üzerinden Ankara’ya ulaştırılmasında yaşlı erkeklerle kadınların da insanüstü çalışmaları olmuş, tarihe geçmişlerdir.
Bu tarihe geçen kadınlarımızdan biri de Seydiler’ li Şehit Şerife Bacı’dır. Şerife Bacı 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm sürdüğü ilk aylarında sırtında çocuğu, önünde kağnısı ile İnebolu’ dan Kastamonu’ya cephane taşırken, Kastamonu Kışlası önüne kadar gelmiş, mermileri ve çocuğunu korumak uğruna donarak şehit olmuştur.Fırtına ve tipinin sabahında Kastamonu kışlasından çıkan devriye ekibi bir bebeğe ait olan ağlama sesini takip ettiklerinde sahibi donmuş bir kağnıyla karşılaştılar.Kağnıda üzerileri kardan etkilenmemesi için bir battaniyeyle örtülmüş cephane ile cephanelerin arasındaki kuru otlara yatırılmış bir bebek ile karşılaşmışlardır.Yapılan incelemeler sonucunda şehit olan kadının bir gece önceki tipide kaybolan Şerife Bacı olduğu tespit edilmiştir.
Şehit Şerife Bacı adı Kastamonu’da Seydiler’de, İnebolu’da Kurtuluş Savaşı’ nın kadın kahramanlarını simgeliyor. Kaynak:Kastamonu İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü.
Hamamcı Kadı Salih Reis Anıtı.
İkinci durağım, Hamamcı Kadı Salih Reis Anıtı.
Kimdir,ne işler yapmıştır,İstiklal Yolu ile ne ilgisi var derseniz hemen heykelin altındaki yazıyı okuyun derim,orası her şeyi anlatıyor.
Hamamcı Kadı Salih Reis;Türk İstiklal savaşı mücadelesi sırasında İnebolu’ya gemilerle getirilen her türlü savaş malzemeleri; kahraman denizcilerimiz tarafından denk kayıkları ile çıkartılıp, asker-sivil demeden yaşı-genç, çocuk-kadın depolara taşınmış oradanda kağnılarla cephelere ulaştırılmıştır.İnebolu Kayıkçılar Loncası üyesi, 70 yaşında (ozamanlar çeşme hamamı işleten, ayrıca denizci ) hamamcı kadı lakabıyla anılan Salih Reis’te 13 Haziran 1921 yılında Yarbaşı merdivenlerinden, bir elinde bastonu, omzunda mermisi ile çıkarken; merdivenlerin üst kısmında maiyetindekilerle birlikte olayı seyreden Havali Kumandanı Muhittin Paşanın dikkatini çeker.
Yanındakilerden ayrılarak ihtiyarın yanına gider ve derki;
– Dede ve de ben taşıyım
Sırtındaki mermiyi zorla taşıyan ihtiyar deniz kurdu başını bile kaldırmadan
– Bana yardımı bırak. Düşman gemileri geliyor. Git bir sandık cephanede sen omuzla.
Diye paşayı bilmeyerek tersledi ve güllesini vermedi. Etrafındakiler Paşanın kızdığını düşünerek Muhittin Paşa;
– BU MİLLET ÖLMEZ
diye söylenerek yürüdü. Paşayı fark eden Salih Reis ellerine sarılır ve orada orada bulunan herkes gözyaşına boğulur.
Hamamcı Kadı Salih Reis kahramanlıklarıyla ve fedakarlıklarıyla İstiklal savaşının kazanılmasına katkıda bulunan cefakar İnebolu halkını ve denizcilerini temsil etmektedir.Kaynak:İnebolu Kammakamlığı.
Kişiye özel iki örnek ve olay, her şeyi anlatıyor.Daha niceleri var bu vatan için gözünü budaktan esirgemeyen.Daha projemin başında ne iyi bir yoldayım dedirtiyor bana.
Yarbaşı,Türk Ocağı Ve İstiklal Madalyası.
Şimdi çok anlam yüklü bir yerdeyim.
Bu gün burayı ziyaret ediyorum,yarın yine buradan projemi başlatacağım. Önce İnebolu’da bulunduğum yerin önemini anlatmak isterim.
Yarbaşı;Türk İstiklal Mücadelesi sırasında, İşgal ordularının el koyduğu Osmanlı silah ve cephanesi İstanbul’dan bin bir güçlükle tekne ve takalarla İnebolu’ya getirilmiş, Yarbaşı Mevkii olarak bilinen bu noktaya kayıklarla boşaltılmış, bu kutsal emanetler elden ele, yaşlı- genç, çocuk-kadın demeden, omuzlarda ve yakın-uzak bütün çevreden sağlanan kağnılarla, at arabaları ile, öküz ve mandalarla ard arda, İnebolu- Küre –Seydiler –Kastamonu yolu ile bağımsızlık Savaşı veren Kuvay-i Milliye güçlerine Ankara’ya ulaştırılmıştır.
Türk Ocağı;1893 yılında özel mülkiyet olarak inşaa edilmiş.Çeşitli faaliyetler için kullanılmış.1919 yılında kurulan İnebolu Gençler Mahfeli’ nin Türk Ocağına dönüşmesinden sonra Türk Ocağı Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.1931 yılında Türk Ocakları kapatıldıktan sonra 1951 yılına kadar Halk evi olarak kullanılmıştır.2005 yılına kadar çeşitli faaliyetler için kullanılan ve en sonunda metruk binaya dönüşen bina Kastamonu Vali’ liğinin ve Genel Kurmay Başkanlığı’ nın katkılarıyla restore edilmiş ve 05 Ağustos 2006 tarihinde ziyarete açılmıştır.
İstiklal Madalyası;İnebolu kayıkçılarının gayret ve başarıları 9 Nisan 1924 tarihi TBMM kararıyla Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Yarbaşı Mevkiine,İstiklal Madalyası ve Beraatı sembolik olarak yerleştirilmiş.
Camii Ve İnebolu Merkezi.
Ben kahvaltımı edip,İnebolu’da sabahın ilk ışıkları ve sakinliği ile bir çok yeri gezerken telefonum çaldı, arayan Osman GÖKER’ di. O akşamdan gelip sahilde kamp atmış,yerini tespit ettim onu ilçe merkezine getirip daha önce tanışıp arkadaş olduğumuz ve dostluğumuzu ilerlettiğimiz Bülent Yağcıoğlu arkadaşımın işlettiği Palmiye pide – kebap salonuna götürdüm. Osman kahvaltı yaparken bende Bülent bey ile bol bol sohbet ettim.Günlerden pazartesi olduğundan gezmek istediğimiz yerlerin hepsinin ziyarete kapalı olduğunu Bülent Yağcıoğlu beyden öğrenince moralimiz bozuldu ama hemen pratikliğini gösterip bize belediye ile temasa geçmemizi önerdi.Türk Ocağı içinde kendisi devreye girdi ama Türk Ocağı müdürünün şehir dışında olması nedeni ile Türk Ocağı gezisi ertesi güne kaldı.Ben ve Osman, Belediye mesaiye ye başlayıncaya kadar ilçe turu yapmaya karar verip Bülent Beyden izin alıp oradan ayrıldık.Kendimizi İnebolu sokaklarına attık.
İnebolu Konakları.
Sokaklardaki en güzel görüntüler yeni binalar arasında kalan İnebolu Konakları idi.Bizde bu güzel konakları seyredip,inceleyip sokakları bir bir gezdik.
İnebolu Konakları;İnebolu evlerinin kendine özgü bir mimari tarzı bulunmaktadır. Üst katlar ahşap malzeme ile yapılmış olup, zemin katları ve yapı temeli taştan yapılmıştır. Bu rutubetin önlenmesi amacını gütmektedir. Üst katlar ise ahşap çatı arası kerpiç veya tuğla dolgu , bazen ahşap dolgudur.Özellikle çarşı içinde yer yer tamamıyla taş yapılara da rastlanır. Yapılar beşik kırma çatılı olup bölgede bolca bulunan doğal bir malzeme olan “Marla”, çatı örtüsü olarak kullanılmaktadır. Çok az örnekte Alaturka kiremit kullanılmış olup onarım geçirmiş olanlar da ise Marsilya ve Alaturka kiremit ile birlikte Marla kaplama da kullanılmıştır. Evlerin cepheleri yatayına kaplamalı, çoğu zaman Aşı boyalı ve ahşap kaplamalı ve bazen de bağdadı sıvalıdır. Üst katlarda yüzeyler profili konsollorla desteklenen cumbalar, çıkmalarla hareketlendirilmiştir.Bu çıkma veya cumbalar ise çatıda genellikle üçgen alınlıkla son bulmaktadır.Kaynak:İnebolu Belediyesi
Ben biraz konaklardan bahsetmeye çalıştım daha detaylı bilgiye İnebolu Belediyesinin sayfasından ulaşabilirsiniz.Ben kaynak olarak öyle yaptım.
Güneş Saati.
Sırada Yeni Cami Bahçesinde bulunan Güneş Saati var.
1903’ lü yıllarda yapılan İnebolu Yeni Caminin bahçesinde bulunan dünyanın en iyi güneş saati işlevini hala sürdürüyor.
Belediyeyi Ziyaret Zamanı…..
Güneş saatini de gördükten sonra bir sonraki durağımız İnebolu Belediyesi oluyor.Malum, görülecek yerler kapalı ve özellikle ben buraları tekrar gezmek istiyorum (geçen yıl gezmiştim).
İnebolu Belediyesinde, İnebolu Belediyesi Basın ve Yayın İşleri Sorumlusu Sevinç Hanımı ziyaret ediyoruz, kendimi tanıtınca Aliye ASLAN hanımın kendisini bilgilendirdiğini ve geleceğimizden haberi olduğunu söylüyor,bize yardımcı olacağını belirtiyor, işte bu iyi haber.
Aliye ASLAN hanım ile geçen yıl tanıştık,kendisi Nezihe Battal Kültür Evi Gönüllü Görevlisi.Benim geleceğimden haberi vardı.
Şimdi ilk durağımız Nezihe Battal Kültür Evi ve akabinde 1 saat sonra bizim için açılacağının sözünü aldığımız Kent Müzesi olacak.
Sevinç Hanıma teşekkürlerimizi sunup,Nezihe Battal Kültür Evinin yolunu tutuyoruz.
Nezihe Battal Kültür Evi.
Niye burası gezilmeye,görülmeye değer bir yer,işte o sorunun cevabı bundan sonraki fotoğraf ve yazılarda.Ama önce Nezihe battal Kültür evinden kısaca bahsedeyim.
Nezihe Battal Kültür Evi;Bina 1896 yılında inşa edilmiştir. İnebolu Evlerindeki tarihsel doku değiştirilmeden restorasyonu gerçekleştirilmiştir. Evin içindeki kapılar ilk yapım halleri ile doğallığı korunarak yenilenmiştir. Kültür evinin dış cephe görünümü 2 katlı olmasına rağmen binanın içerisine girildiğinde 5 katlı olduğu görülmektedir. Bahçeye inildiğinde ise doğal olarak yapılmış su kuyusunu ve ekmek fırınını görebilirsiniz.
Evin içine girdiğinizde üst katlara çıkan birbirine paralel 2 adet merdivenle karşılaşıyorsunuz. Binanın içinde ziyaretçileri bekleyen 4000 adet kitabın yer aldığı zengin bir kütüphane bulunmaktadır.1900 lü yıllarda İnebolu açıklarında İlçenin ticaretini gösteren kömür yakıtlı gemilerin fotoğraflarını yalnız burada görebilirsiniz. 1928 li yıllarda ilçe esnafının kendi imkanları ile kurduğu bando takımı ve 1930’ lu yıllarda ülkemizde medeniyete ve çağdaşlığa ilk adım atan İnebolu’ lu kadınların fotoğrafları yine burada yer almaktadır.
Kaynak :İnebolu Belediyesi.
Aile Fotoğrafları.
Aile bireylerini gösteren fotoğraflarla başlıyorum geziye.
Tevfik Battal,Nezihe Battal, Dr. Salih Osmanoğlu ve diğer aile bireylerinin olduğu fotoğraflar ilk gördüklerim oluyor.
Binanın alt katında hemen sol tarafta aile fotoğraflarını inceledikten sonra Nezihe Battal Kültür Evi Gezimize başlıyoruz.
Kilim Dokuma Tezgahı.
İnebolu yöresine has kilimlerin dokunduğu kilim tezgahı Kültür Evinin bir odasında kendine yer bulmuş.
İnebolu evlerine has bir köşe ve sedir,hemen yanında ayakla çalışan bir dikiş makinesi. Başka bir oda da sallanan sandalye.
Dostlara.
Semahat CEBECİOĞLU’ nun Ağustos 2002 de kaleme aldığı şiiri duvardaki yerini almış.O an hızlı bir şekilde okumuştum,şimdi defalarca okuyarak daha iyi anlıyorum, ne güzel yazmış.
Yarbaşı Mevkii,Denk Kayıkları ve Türk Ocağı.
Tarihi Fotoğraflar.
1920′ lerden,1930′ lardan binlerce fotoğraf Nezihe Battal Kültür Evi’ ndeki yerini almış.Fotoğraflar tarih kokuyor.Bu fotoğrafları görünce şaşırmamak elde değil.Hele bu 1938 tarihli fotoğraflar çok şeyler ifade diyor!!!! O zamanın kız ve erkek öğrencileri bir arada….
Semahat CEBECİOĞLU’ nun İnebolu’m Şiiri.
Semahat CEBECİOĞLU Kütüphanesi.Sözün durduğu yerdeyim.
Binlerce kitap,tarihimize, günümüze ışık tutan binlerce kitap.
Semahat CEBECİOĞLU tarafından Nezihe Battal Kültür Evi’ ne bağışlanmış,
ne muhteşem bir şey.
Nezihe Battal Kültür Evi Hatırası.
Kültür evininde gezisi bitti.İki katlı görünüp beş katlı olan,içerisinde 1920-1930 yıllardan 1000 lerce kitap ve resim olan,İnebolu’nun tüm tarihi yapısını içinde barındıran,mükemmel bilgi ve görselliği içindeki Nezihe BATTAL Kültür Evini bize gezdiren değerli anlatımları ile Kültür Evini daha iyi anlamamızı sağlayan Nezihe Battal Kültür Evi Gönüllü Görevlisi Aliye Aslan’ a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.Sırada günün son gezisi Kent Müzesi var.
Kent Müzesi.
İnebolu Meydanında bulunan Kent Müzesi biz gelinceye kadar Sevinç Hanım sayesinde açılmıştı.Hiç vakit geçirmeden içeri girdik.Arkadaşlar zaten bizi bekliyorlarmış. Hemen sinemasyon gösterimini başlattılar. Ve sonrasında da bizi serbest bırakıp, iyice gezmemiz için fırsat verdiler.Kent müzesinde neler var, neler yok bahsetmeden önce Kent Müzesi hakkında kısa bir bilgi vermek isterim.
Kent Müzesi;Dönemin Kastamonu Valisi Abdurrahman Paşa tarafından Sultan Hamid’in talimatı ile 1882 yılında medrese olarak inşa ettirilen, devamında uzun yıllar İnebolu Belediyesi Hizmet Binası olarak kullanılan, 1996 yılında geçirilmiş olan yangın müteakibinde 1997 yılında boşaltılan ve yıllarca metruk vaziyette kaderine terk edilen eski Belediye Binası; yeniden kimliklendirilmek üzere, Belediyemizce 2013 yılında restorasyonuna başlanmış, 2014 yılında yapının restorasyonu tamamlanmıştır. İnebolu’ nun zengin tarihsel ve kültürel birikimini “kent belleği” misyonuyla geleceğe taşımak, gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarabilmek için, “Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzemiz” kurulmuştur.
“Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzesi” için Belediyemizce; Kültür ve Turizm Bakanlığına Özel Müzeler ve Denetimleri Hakkında Yönetmelik kapsamında Özel Müze statüsüne geçmek için başvuruda bulunulmuştu. Başvuruyu değerlendiren Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 27.02.2017 tarih E.152962 sayılı makam onayı ile “Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzemiz” Özel Müze statüsüne geçerek hem Türkiye’de hem de dünyada resmi olarak tanındı. “Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzesi”;
2009 yılında düzenlenen Tarihi Kentler Birliği Tarihi ve Kentler Mirası Koruma Proje Uygulamalarını Özendirme Yarışmasında Proje ödülüne;
Tarihi Kentler Birliği tarafından düzenlenen, “2015 Yılı Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme Yarışması”nda,”Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzesi” Restorasyon Uygulama Projesi ile “Başarı ödülü”ne;
Tarihi Kentler Birliği tarafından 2017 yılında düzenlenen Müze Özendirme yarışmasında “Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzesi, Müze Özendirme Ödülüne” layık görülmüştür.
Yaşayan Şehirler Platformu ve 9 Eylül Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen, Şehir Ödülleri Türkiye 2017 Ödül töreninde, Yaşayan Şehirler Umut Işığı “Koruma Ödülleri” kategorisinde “Kurtuluşa Giden Yolda, İnebolu Kent Müzesi” ile “ Yılın Kent Müzesi” ödülüne layık görülmüştür. Kaynak:İnebolu Belediyesi.
Kent Müzesi Kimliği.
1882 yılında Vali Abdurrahman Paşa tarafından Medrese olarak yaptırılan, bir süre Belediye Binası olarak kullanılan şimdi de tarihe ışık tutan Kent Müzesi olarak kullanılan binanın içinde ve kimlik bilgilerinin önündeyim.
Denk Kayığı.
Bu tekne, günümüz yapım tekniklerinden farklı olarak inşa edilmiş ve bu özelliği ile bir bütün olarak korunabilmiş dünyada bilinen tek örnektir. 8.80 m boyunda , 1.92 m eninde ve 0,90 m yüksekliğinde ki tekne “önce kabuk yöntemi” olarak tanımlanan yapı tekniğine göre inşa edilmiştir.Bu tekniğe göre teknenin önce dış kaplamaları eğri ve kesme çivilerle bağlanmakta, daha sonra ısıtılarak şekil verilmiş nal şeklindeki postalar ile tekne yapısı kuvvetlendirilmektedir.İstiklal Harbi’ nde İnebolu ve Kastamonu havalisinden yapılan silah, cephane ve askeri malzeme naklinde görev alan İnebolu Kayıkçılarının gösterdikleri özverili ve insan üstü gayretleri ile kahramanlıkları TBMM’ nce takdir edilmiş ve Kayıkçılara 09 Nisan 1924 tarihinde törenle Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Beratı verilmiştir.
İstiklal Yolu.
İnebolu-Kastamonu arasındaki 95 kilometrelik İstiklal Yolunu gösteren harita.
Sırtında Cephane Taşıyan Türk Kadını.
İnebolu Kent Müzesine çok emek verilmiş o kadar çok tarihi materyal,yazı, döküman, görsellik var ki, anlatamam. Bir kaçını buraya koymak ile yetineceğim.
Görmek, anlamak,yaşamak,gezmek gerek diyor ve görsellere geçiyorum.
İnebolu’ya, Türkiye’ye, Dünya’ya çok muazzam bir şey kazandıran,Kurtuluş Savaşımızın İnebolu bölümünü çok iyi tasvir eden,İnebolu’ yu çok güzel anlatan,Cefakar Türk Kadınını en iyi anlatan,Kurtuluşa giden yolda neler olduğunu neler yaşandığını en iyi şekilde gösteren bir müzeyi İnebolu Kent Müzesini hayata geçiren öncelikle Belediye Başkanı, Belediye Çalışanları ve Tüm Emeği Geçenlere teşekkürü bir vatansever ve ziyaretçi olarak borç bilirim.
İstiklal Yolundan Zafer Yoluna geçen bu sürecimizin birinci gününde çok duygu yüklü bir İnebolu gezimiz oldu.
Yazımın başlığında da belirttiğim gibi İnebolu’ yu anlamak, tanımak gerek.İnebolu’da gezemediğim bir yer kaldı TÜRK OCAĞI.
Yarın sabah Türk Ocağını da gezip İstiklal Yoluna ilk adımımızı atacağız.
İnebolu’da Kamp.
Geçen yıl geldiğimde bana çok yardımcı olup, rehberlik yapan ve İnebolu’ yu anlamamı sağlayan İnebolu Postası Gazetesi sahibi Cemal İlyasoğlu Beyin yanına da uğrayıp bir süre sohbet ettik.Kendisi sağ olsun kamp yerine kadar da zahmet edip bizim ile ilgilendi.
Gün içerisinde ise bir çok dost ve arkadaş edindik.Sağ olsunlar fazlası ile ilgi gösterdiler. Projeyi anlamaya çalıştılar, buda bizi ziyadesi ile memnun etti. Demek ki hala milli duygularımız ve misafirperverlik duygularımız ayakta.Boyranaltı sahili bizim kamp yerimiz.
Rüzgar tatlı tatlı esiyor.15 saate yakın yolculuk yaptım,gün içinde de bayağı gezi ve konuşma yaptım.Burada mütevazi yerde çadırlarımızı kurduk güzel bir gece olacağını umarım.
İnebolu Gecesi.
Yoruldum, yorulduk ama deydi.Uzun bir otobüs yolculuğun akabinde hiç dinlenmeden İnebolu’ yu anlama ve tanıma….. uzun bir gün oldu.
Geçen yıl İnebolu’dan geçtiğimde sahilde kamp atmamış,sadece kültürel bir gezi yapmıştım. Şimdi İnebolu sahilinde kamp atıyorum. Hep derlerdi, İnebolu’da güneşin batışını da, doğuşunu da en güzel hali ile yaşarsın.
Şimdi güneşin batışını izliyoruz,sabah güneşin doğuşunu da göreceğiz.
İstiklal Yolundan Zafer Yoluna projemde birinci günü İnebolu’ya ayırmıştım ve öyle yaptık.Bir günü dolu dolu İnebolu’da yaşadık.
Yarın sabah ilk işimiz TÜRK OCAĞI’ nı gezmek ve İstiklal Yoluna adım atmak.Yorgunluk ve uyku hali hat safhada ve ben artık uyuyup, yarına dinç kalkmalıyım.
İstiklal Yolundan Zafer Yoluna emin adımlarla yürümeliyim.
Şimdilik iyi geceler……
İSTİKLAL YOLUNDAN ZAFER YOLUNA 25 HAZİRAN-06 TEMMUZ 2018 (1. Gün İnebolu,İnebolu' yu Tanımak, Anlamak)
Discussion about this post