Zafere Giden Yol…. Sakarya Meydan Muharebesi,Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri,Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi,Şehitlikleri ziyaret ettik,anıtları gezdik,müze ziyaretlerimiz oldu,savaş alanlarındaki mevzileri gezdik,22 gündür yollardayız.Yakın tarihimizi inceledik, 100 yıl önceye gittik,askerlerimizin geçtiği yollardan geçtik,Atamızın izinde yol aldık ve alıyoruz.
Bugün 11 temmuz 2020,Zafere Giden Yol’da 22’nci gündeyiz.Artık İzmir’e girme zamanı geldi.Geceyi Kemalpaşa Orman Mesire Yerinde geçirdik.Şahsi temizliğimizi yaptık,Zafere Giden Yol projemiz için özel yaptırdığımız tişörtlerimizi giydik.İzmir’e girmek için hazırız.
Not:Projenin tamamında bana yoldaşlık,kader arkadaşlığı yapan, emeği çok olan kardeşim Ferdi’nin yazılarımda da fotoğraf desteği çok olmuştur.
22 nci Gün 11 Temmuz 2020 Kemalpaşa Orman Mesire Yeri-Kemalpaşa-Belkahve-İzmir:
Kamp Yerimiz.
21 nci geceyi geçirdiğimiz Kemalpaşa Orman Mesire Alanı bölgesinde önce çadırlarımızı topladık,sonra mesire alanı içine girerek kahvaltımızı yaptık ve kamp yerini terk etmeden önce anı fotoğrafı alıp yola çıkıyoruz.
Kemalpaşa.
Kemalpaşa ilçe merkezi kamp yerimize yakın olduğundan kısa sürede Kemalpaşa ilçesine giriş yapıyoruz.Burada ziyaret edeceğimiz çok önemli bir yer var.Ben önce kısaca Kemalpaşa ilçesinden bahsedeyim.
Kemalpaşa:İlçemiz, İzmir’in 29 km. doğusunda, İzmir-Ankara Karayolunun 8 km. güneyinde yer almaktadır. Doğusunda Turgutlu, kuzeyinde Manisa, batısında Bornova ve İzmir merkez, güneyinde Torbalı ve Bayındır bulunmaktadır. Yüzölçümü 658 km2 olup, rakımı 225 metredir.Kemalpaşa İlçesi güney batısındaki en yüksek noktası 1510 metre olan Nif Dağları ile kuzeyinde kuzeyindeki Manisa Dağları arasında yer alan oldukça verimli ovada kuruludur.İlçenin en önemli akarsuyu Nif Çayıdır. Bu çay ilçe sınırlarına Ulucak’ın batısından girer ve Kemalpaşa Ovasından doğuya doğru akarak Manisa’da Gediz Irmağına dökülür.16 Mayıs 1922 tarihinde Yunan işgaline uğrayan “Nif” şehri daha sonra 8 Eylül 1922 sabahı Savandağ Mevkiinde yapılan küçük bir çarpışmayı müteakip Türk askerleri tarafından saat 15:00’te kurtarılmış ve Hükümet Konağına Bayrağımız çekilmiştir. Büyük kurtarıcımız Atatürk 8 Eylül 1922 günü İlçemize gelmiş ve o zaman düşman karargahı olan ve bir süre Askerlik Şubesi olarak kullanılan binada geceyi geçirmiştir.O güne kadar “Nif” olan ilçemizin adı, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ilçede konaklaması nedeniyle Cumhuriyetin ilanından sonra “Kemalpaşa” olarak değiştirilmiştir.Kaynak:Türkiye Kültür Portalı.
Atatürk Evi Müzesi.
İki günde iki hayal kırıklığı fazla oldu.Kemalpaşa ilçesinde Atatürk Evi Müzesi’nin kapalı olduğunu gördük.Sorduk, soruşturduk maalesef kapatılmış,duvarında da yalnız ”Başkomutan Gazi Mustafa Kemal 08 Eylül 1922 tarihinde bu binada konaklamıştır” plaketi kalmış.Şimdi depo olarak kullanılıyormuş.Yazık çok yazık,ilk defa 2015 yılında gelmiş görmüştüm,çok iyi döşenmişti, 2017 yılında geldiğimde ev içine başka şeyler yapmışlar,tek oda Atatürk’ün hatıralarını canlandırıyordu. Şimdi ise tamamen yok saymışlar.
Yazık, çok yazık,başka ne diyebilirim ki,duyarsız kalanları ve kapatanları kınıyorum.
Atatürk Evi Müzesi:Bina, 1884 yılında yapıldı. İlk kullanım redif Taburu na verilmiştir. (Redif taburu : Osmanlı ordusunun muvazzaf birliklerine, ihtiyaç halinde kaynak olması için yeni terhis edilmiş askerlerden kurulu birlik ) Uzun yıllar askerlik şubesi olarak kullanılmıştır. 1939 yılından 2012 yılına kadar askerlik şubesi faaliyetini burada yürütmüştür.1919 yılında yunan işgalinde Rum konağı olmuştur. İzmir’ in düşman işgalinden kurtuluşunda,9 Eylül 1922 yılında,Gazi Mustafa Kemal, 8 Eylül gecesi askerlik şubesinde konaklamıştır. Atatürk : ”Arkadaşlar bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece ordumuzun İzmir’e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir. O vakit buradan geçerken bu muhterem halkın gördüğü zulume teaddiye reğmen resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutamam. Bugün o hatırayı halen yaşıyorum”, sözüyle memnuniyetini belirttiği Atatürk’ ün kaldığı bu oda 2015 yılında aslına uygun şekilde düzenlenmiş ve halkın ziyaretine açılmıştır.
Belkahve.
Kemalpaşa’daki hayal kırıklığından sonra günün ikinci ziyaretini yapmak için Belkahve’ye geldik. Burada Bornova Belediyesinin yapmış olduğu Ata Anı Evi’ni ziyaret edip akabinde Atatürk Anıtı’na geçeceğiz.
Ben önce Belkahve’den bahsedip sonra Ata Anı Evi’ni ziyarete başlayabiliriz.
Belkahve:İzmir ili Bornova ilçesi sınırları içinde,İzmir-Ankara karayolu üzerinde, tarihi önemi olan bir mesire yeridir. İzmir il merkezine 25 Km mesafededir. İzmir`in düşman işgalinden kurtarılmasından bir gün önce,Nif’de (Sonra Kemalpaşa olmuştur) 08 Eylül 1922 akşamı muzaffer orduların komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın buraya çıkıldığında ayakların altında uzanan İzmir’i ilk gördüğü yerdir.
İl Özel İdaresinin bünyesinde bulunan tesis, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila’nın ısrarlı çabalarıyla Bornova Belediyesi’ne devredildi.Bornova Belediyesi, güzel bir projeyle tesisi kurtuluş mücadelesinin anılarının yaşatılacağı bir anı evine dönüştürdü. Bugün yüzlerce ziyaretçinin, açıldığı 9 Eylül 2016’dan bu yana tarihi yeniden yaşadığı Belkahve Ata Anı Evi’nde, milli mücadele yıllarına ait mataralar, silahlar, kılıçlar, süngüler, İstiklal Madalyası, o dönemde kullanılan gramofon, daktilo, telefon, kahve fincanı gibi günlük eşyalar ve 1927 yılında basılmış olan Nutuk gibi pek çok değerli tarihi eser sergileniyor. İşgal ve kurtuluş yıllarını anlatan kısa film ise konuklarına benzersiz duygular yaşatıyor.Kaynak:Bornova Belediyesi.
Gelin hep beraber gezelim.
Bayrağımız.
İzmir’in kurtuluşunda halkımızın kendi imkanları ile dikip,muzaffer oldularımızı karşılamaya çıkarken dalgalandırdığı el yapımı,o günlerden kalan ve günümüze kadar gelen bayrağımız.
Ata Anı Evi:İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun başladığı yer olarak bilinen Belkahve’de İzmir’e hakim bir noktada yer alan Atatürk Anı Evi, İzmir’in yakın geçmişine önemli bir pencere aralıyor.Bornova Belediyesi tarafından 9 Eylül 2016 tarihinde açılışı yapılan mekanda işgal yıllarına ait eşyalar, dönemin askeri ve halk hareketini ifade eden fotoğraflar ve maketler yer alıyor. Atatürk ile ilgili birçok kitabın da bulunduğu Anı Evi’nde gösterilen bilgilendirici videolar ve belgeseller de ziyaretçilerin duygusal anlar yaşatıyor.9 Eylül 1922’de Atatürk’ün İzmir’i seyredip kahve içtiği noktada yer alan Ata Evi’ni ziyaret eden vatandaşlar eski savaş yıllarını hatırlayarak, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk hakkında da bilgi ediniyor.Özellikle okulların ilgi gösterdiği Ata Anı Evi’nde, genç dimağlarda Atatürk sevgisi ve Cumhuriyet bilinci de yeşeriyor.İzmir’in en önemli kent sembollerinden biri olan Ata Anı Evi’nde tarihi değeri olan ve o dönemi yansıtan çok sayıda eşyayı bulabilmek mümkün. Her şeyden önce Kurtuluş Savaşı’nın sembolü olarak o günlerden kalan Dua kitabı, bayrak, Şayek Kalpak ve silahlar bir arada.Ayrıca burada sergilenen bayrakların da bir hikayesi var. İşgalciler tüm Türk Bayraklarını topladıkları için 9 Eylül 1922’de Türk askerleri İzmir’e girerken asılacak bayrak bulmakta zorluk yaşanmış. İzmirli kadınlar hemen yeni bayraklar dikerek açığı kapatmış. O dönemden kalan İstiklal madalyaları da var. Bu madalyalar generalinden, erine kadar herkes için tek tip olarak hazırlanıp verilmiş. Hasan Tahsin’in işgalcilere ateşlediği silahın aynı serisi de Ata Anı Evi’nde sergileniyor.
Mekanda dönemin ordu donanımlarının karşılaştırılabilmesi amacıyla Yunan askerlerinin kullandığı malzemeler de sergileniyor. Ayrıca İstiklal Mücadelesini ve Atatürk’ü anlatan pek çok yazılı eser, resim ve haritalar bulunuyor. “9 Eylül İzmir’in kurtuluşu Fotoğraf Sergisi” görülmeye değer bir başka köşe olarak dikkat çekiyor.Kaynak:İzmir Kültür Ve Turizm Dergisi.
Atatürk’ün En Gerçekçi Heykeli:Ata Anı Evi’nde saç ve göz gibi detaylarda gerçeğe en yakın görüntüyü veren materyaller kullanılarak yapılan Atatürk’ün hiper real (çok gerçekçi) heykeli de sergileniyor.Heykeltıraşlar Neda İsmail Atar ve Can Akdaş tarafından hiperreal olarak adlandırılan bir anlayışla yapılan Atatürk Heykeli, Bornova Belediyesi tarafından ziyarete açılan Ata Anı Evi’nde ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün, kurtuluş mücadelesinin sonlandığı 1922’de, 41 yaşındaki görüntüsünü ölümsüzleştiren heykeltıraşlar, heykelin gerçek gibi görünmesini sağlayan materyaller kullandı.Gerçek saç teli ve akrilik göz kullanarak çalışan heykeltıraşlar, döneme uygun askeri üniforma ve madalyalarla heykeli tamamladı. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kahvesi içerken canlandırıldığı heykel, Ata Anı Evi’ne özel bir düzenlemeyle yerleştirildi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 9 Eylül 1922’de Belkahve’de, Ata Anı Evi’nin bulunduğu yerde Türk kahvesi içmesinden yola çıkılarak, Atatürk Heykeli’nin yanına, ziyaretçilerin oturup fotoğraf çektirebilmesi için boş bir koltuk konuldu. Heykelin bulunduğu alan, Ata Anı Evi’nin en özel köşelerinden biri haline geldi.
Özel teknikler kullanıldı:Heykel, Atatürk’ün gerçek ölçülerine sadık kalınarak, özel polimer kille modellenip, heykelin ana malzemesi olan silikona uygun kalıp teknikleri ile kalıplanıp portre ve el kısımları yüksek kalite silikondan üretildi. Portre ve el kısımları özel silikon bazlı boya ile gerçekçi boyama tekniği ile boyandı. Heykelin saç, kaş, kirpik kısımları gerçek insan saçı kullanılarak dikim yöntemi ile uygulandı. Heykelin gözlerinde Atatürk’ün gerçek göz rengine uygun olarak açık mavi, gerçekçi akrilik bazlı göz kullanıldı. Atatürk’ün 1922’de giydiği askeri üniforma kıyafet olarak kullanılırken, aksesuar olarak da madalyon, deri kemer ve deri çizmeye yer verildi.Kaynak:İzmir Kültür ve Turizm Dergisi.
Ata Anı Evi.
Ata Anı Evi’nde sinemasyon gösterisini seyrettik, komple gezdik, anlatılanları dikkatlice dinledik, gözlemledik,Atamızın kahve içerken balmumu heykelinin yanında bizde kahve pozu verdik.İyice incelemelerde bulunarak ve görevli arkadaşa teşekkür ederek
Ata Anı Evi’nden ayrıldık.
Şimdiki durağımız yine Belkahve’de olan Atatürk Anıtı.Anıtın yanına gelir gelmez ilk pozumuzu Atamızın gölgesi altında verdik.
Atatürk Anıtı:Belkahve’de Ulu Önder Atatürk’ün Kurtuluştan sonra İzmir’i ilk kez görüp seyrettiği noktada, 1991 yılında Heykeltıraş Tankut Öktem tarafından yapılan, Merdivenle çıkılan bir taban üzerinde yer alan ve 16 metre yüksekliğinde olan Mustafa Kemal Paşa’nın üniformalı heykeli de yer almaktadır.Döneminin en yüksek heykeli olan bu eser Bornova’nın ve İzmir’in en önemli kent sembollerinden biri oldu.Kaynak:İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
Belkahve’de Kahve Vakti.
Uzun yollar kat ederek geldik buraya,yola çıkmadan önce Belkahve’de kahve içip öyle gireceğiz İzmir’e demiştim.O sözümü şimdi yerine getirme zamanı.
Belkahve ziyaretinden sonra sabah kahvemizi Belkahve’de Atamızın gölgesinde içip, İzmir’e hareket ettik.
Bornova Durağımız Selim Usta.
İzmir’e Bornova’dan giriş yaptık,22 gündür yolda olmanın bazı hasarları elbet olacak,benim lastik Uşak çıkışında darbe almıştı,Bornova’da Selim Zıraman ustama uğrayıp lastikleri değiştirdik,frenlerde tabii ki ve vites ayarı vb gibi.Selim ustam bunları yaparken biz de günün ikinci kahvelerini yudumladık.
Huysuz İhtiyarı Ziyaret.
Bizim huysuz ihtiyar Şerif Kılavuz ağabey Bayraklı’da oturuyor,onu ziyaret etmeden İzmir’e girilmez dedik, zaten Ferdi’de kendisini özlemişti, iyi oldu ziyaretimiz.
Bolca sohbet ettik ve hasret giderdik.Ziyaretin kısası makbuldür deyip, İzmir’de önemli bir yere ziyaret etmek için Şerif ağabey’den izin istedik.
Atatürk Müzesi.
Şimdiki durağımız Alsancak’ta bulunan Atatürk Müzesi.Bu gün müze gezilerimizden sonuncusunu yapacağız.Atatürk Müzesinde ne varmış hep beraber bakalım.
Atatürk Evi Müzesi:1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor Efendi tarafından ev olarak yaptırılmıştır. İzmir’e giren Türk ordusu burayı karargâh olarak kullanmıştır. Atatürk, 12 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi için şehre geldiğinde bu evde ilk kez konaklamış, toplantılarını ve kişisel çalışmalarını burada sürdürmüştür. 13 Ekim 1926’da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış, bazı yeni eşyalar konularak Atatürk’e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir’e beş kez gelmiş ve her gelişinde bu evde kalmıştır. 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü ile kız kardeşi Makbule Baysan’a veraset yoluyla kalan ev, 25 Eylül 1940’da İzmir Belediyesi tarafından müze yapılmak üzere kamulaştırılmıştır. Atatürk’ün İzmir’e gelişinin 19. yılına rastlayan 11 Eylül 1941 tarihinde törenle müze olarak açılmıştır.
5 Ekim 1962’den itibaren Atatürk İl Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi adını alan binanın mülkiyeti, 28 Aralık 1972’de Başbakanlık Kültür Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığı kanalıyla İzmir Arkeoloji Müzesi’ne verilmiştir. 29 Ekim 1978’de restore edilerek törenle Atatürk ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Etnografik eserlerin 1988 yılında açılan yeni Etnografya Müzesi’ne taşınmasından sonra Atatürk Müzesi olarak anılan müze, 1999-2001 yılları arasında yeni bir restorasyon geçirmiş, 2002’de kapılarını tekrar ziyarete açmıştır.Müze yaz döneminde 08.00-19.00, kış döneminde ise 08.30-18.30 saatleri arasında hizmet vermekte olup haftanın her günü açıktır. Müze dini bayramların birinci günü saat 13.00’e kadar kapalıdır. Girişler ücretsizdir.Kaynak:İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
İzmir’in Kurtuluşunda karargah olan,Atamızın her geldiğinde kaldığı evi gezdik, gördük, inceledik.Atatürk Evi Müzesi gezimiz bu son fotoğraf ile birlikte bitti,şimdi Konak merkeze geçme zamanı.
Saat Kulesi.
Özel olarak yaptırdığımız tişörtlerde de yer alan İzmir saat kulesine
varmış bulunmaktayız.22 günlük uzun bir yolculuk sonunda Zafere Giden Yol projemize
son noktayı koymaya az kaldı.
İzmir Saat Kulesi:Konak Meydanı’nda yer alan ve İzmir’in sembolü olan Saat Kulesi Osmanlı Padişahı Sultan 2.Abdülhamit’in tahta çıkışının 25.yılını kutlamak amacıyla 1901 yılında; İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa, Bahriye Mirlivası Said Paşa ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan komisyon tarafından yaptırılmıştır. Bu yapı 25 metre yüksekliğinde, dört katlı ve sekizgen planlıdır. Platformu beyaz mermerden ve diğer yapıları ise; kesme taştan yapılmıştır. Kolonlar Kuzey Afrika temasını taşır. Kulenin saati Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir. Saat Kulesi’nin dışı baklava dilimi kabartmaları yapılmış ve 4 tane 75 cm. çapında saat eklenmiştir.İzmirli mimar, Raymond Charles Pere saat kulesi ile aynı tarihte inşa ettiği ve Sultan’ın 25. Yılını simgelemesi sebebi ile 25 musluklu olarak tasarladığı sekizgen havuz ve İzmir Sarı Kışla da günümüze ulaşamamıştır.
Kule 1974 yılında 5,2 şiddetinde olan depremde hasar almış ve kulenin saati depremin olduğu saat 02.04’te durmuştur. İki yıl içinde kule tekrar onarılmış ve saati günümüze kadar çalışır hale gelmiştir.Kaynak:İzmir İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü.
İzmir:Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır. “Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır. Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.
İzmir I. Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 yılında sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000’den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türk Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğar.Kaynak:İzmir İl Kültür Ve Turizm Müdürlüğü.
İlk Kurşun Anıtı.
Konak meydanında son durağımız İlk Kurşun Anıtı. İlk Kurşun Anıtı ve Gazeteci Hasan Tahsin’den bahsetmek isterim.
Gazeteci Hasan Tahsin İlk Kurşun Anıtı:15 Mayıs 1919 günü İzmir’e ayak basan işgal askerlerine ilk kurşunu atıp şehit düşen gazeteci Hasan Tahsin anısına yaptırılan Gazeteci Hasan Tahsin İlk Kurşun Anıtı şehrin sembolü Saat Kulesi’nin de bulunduğu Konak Meydanı’nda yer alıyor.İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından yaptırılan ve 1974 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından törenle açılan anıt Yunan işgaline direnişin sembolü kabul ediliyor.
Hasan Tahsin kimdir:Gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin 1888 yılında
Selanik’te doğmuş, Selanik Feyziye Mektebi’nden sonra Paris Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler alanında eğitim görmüştür. Kurtuluş Savaşı yıllarında İzmir’e yerleşen ve burada bir gazete çıkarmaya başlayan yazar, gazeteci Tahsin, İzmir’e çıkartma yapan Yunan askerlerine ilk kurşunu sıkarak akabinde şehit düşmüş, milli mücadelenin sembollerinden birine dönüşmüştür.Kaynak:vizitizmir.org
Zafere Giden Yol.
Adını Şuhut’ta gördüğüm Zafere Giden Yolun öyküsünden esinlenerek Zafere Giden Yol koydum.Bana göre gerçek anlamda Zafere Giden Yol’du.Her yıl anlamlı bir projeye imza atıyoruz,yakın tarihimize ışık tutan olayları,savaşları ele alıyoruz,Şehitlikleri,müzeleri,anıtları ziyaret ediyoruz. Atamızın izinden gitmeyi vatan borcu biliyoruz.
Yolumuz Atamızın yolu.Bu yıl Sakarya Meydan Muharebesi,Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri,Büyük Taarruz Ve Başkomutan Meydan Muharebesi Zafere Giden Yol’un ana teması idi.Yakın tarihimizde önemli yer tutan Türk’ün bağımsızlık yolunu açan bu dört savaşı ele aldık.Savaş alanlarını gezdik,Şehitlikleri ziyaret ettik,tüm Şehitlerimizi saygı ile andık.22 gün sonunda düşmanı denize döktük,güzel İzmir’imize ulaştık.
Atamızın izinde onun yolunda onur duyarak yol aldık ve almaktayız.
Zafere Giden Yol 20 Haziran 2020 de Ankara’da başladı 11 Temmuz 2020 de İzmir’de son buldu.22 günlük bu yolda 1500 kilometre yol alarak mutlu sona ulaştık.
Mutluyuz,gururluyuz,onurluyuz.
2021’de Gelibolu’dayız.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
22 nci Gün 11 Temmuz 2020 Kemalpaşa Orman Mesire Yeri-Kemalpaşa-Belkahve-İzmir:45 KM
Powered by Wikiloc
Discussion about this post