Karaburun Yarımadasında Turumda üçüncü güne başlangıç yapacağım.Bu bölümde 3 ve 4 ncü günlerde neler yapmışım,nasıl yol almışım,neler görmüş,yaşamışım onları kaleme alacağım.Üçüncü güne nasıl geldik? İzmir’den ayrılıp,Urla,Gülbahçe,Balıklıova,Mordoğan,Karaburun,Sarpıncık rotasını takiben 2 günde Küçükbahçe’ ye ulaştım.Küçükbahçe’ de tüm gece lodosun etkilerini hissettim.Çadırımı kurduğum yer her ne kadar korunaklı olsa da rüzgarın ve dalgaların sesi geceye damgasını vurdu.Bu gün 02 Mart 2019 Karaburun Yarımadasında Turumun üçüncü günü ve yola çıkmaya hazırım.
Sabah namazında uyandım,hava daha aydınlanmadığından çadırda tembellik yaptım.Hafiften aydınlanmaya başladığında da toparlanmaya başladım.Çadır nemlenmemişti hemen toparladım.Diğer ekipmanları da toparladıktan sonra doğal olarak kahvaltı evresine geçtim.Ben kahvaltı yaparken de güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başladı.Her şey hazır olunca da Küçükbahçe Sahilinden ayrılmak için 09:00 gibi hazır hale geldim.
Salman Deresi ‘nin Denizle Buluşması.
Küçükbahçe Sahilinde Salman Deresinin deniz ile buluşmasına şahitlik ettimKüçükbahçe Sahile bu beşinci gelişim, ne hikmetse hep sahilin soluna güney tarafına giderdim.Bu sefer hem keşif olsun,hem de kuzey tarafında ne varmış diye bakmak için sahilin kuzeyine, yani sağ tarafına bir bakmak istedim.
Buraları her daim rüzgarlı olduğundan her yanı bilmek gerek ve bir daha gelindiğinde
nerede nasıl kamp yapılır tayin etmek gerek.
Not;Güney rüzgarında sahilin güneyi,kuzey rüzgarlarında ise sahilin kuzeyi korunaklı.
Eski Küçükbahçe.
Kamp yaptığım sahilden yukarı tırmanmaya başladım,köyün içinden yola çıkış yaptıktan sonra tırmanma sertleşiyor.Karaburun yol ayrımına az bir mesafe kaldığında ise tüm hüzünlüğü,sakinliği ve terk edilmişliği ile Eski Küçükbahçe sizi karşılıyor.
Burası terk edilmiş Küçükbahçe,bir kaç tane araba köyün meydanında beklerken bir kaç evin bacasından duman tütmekteydi. Onun haricinde bir yalnızlık hüküm sürmekte.
Eğriliman’a İniş Zamanı.
Bu gün 70 kilometre gibi bir yolum var.Yolun tamamına yakını inişli çıkışlı olacak.O anların ilk başlangıcı burası olsa gerek,Küçükbahçe’ den tırmanışa geçmiştim,şimdi iniş zamanı. Sonra yine çıkış.
Yarımadanın Batısı Ve Balık Çiftlikleri.
Bu gün yönüm Ildır yönü,Küçükbahçe-Ildır arası 40 kilometre. Ildır’a kadar her hangi bir mola yeri yok, bu aynı zamanda suyunda olmaması.Bölgeye gelecekler bunu bilip te gelmeli.Ben tabii ki tedbirliyim ve güzellikler içinde yol alıyorum,sıkıntı yok.
Karaburun Yarımadasının batı tarafında özellikle Küçükbahçe-Ildır arasında çok sayıda balık çiftliği var.Doğal güzellikleri resmederken muhakkak onlarda objektiflere yakalanıyor.
İsimsiz Koy.
Bu bölgenin benim için en favori koylarından biri burası.O yüzden burasını her yönden seyreder,resmeder yoluma öyle devam ederim.Bütün koylar işgal altında olmasına rağmen burası hala bakir,sebebini bilmiyorum ama ellemeseler iyi olur.O yüzden iki adet fotoğraf ile albüme girmeyi hak etti.
Yollar…..
”Yollar gitmek ile aşınmaz” demiş, bir büyüğümüz ama bu yolu görmemiş.Daha yeni tırmanmışken,hafif bir iniş ve sonrasında yine tırmanış.Ne güzel değil mi?
Bozdağ (Mimas).
Kıyıdan kıyıdan giderken bir süreliğine iç kesime doğru yol alınca Bozdağ ile karşı karşıya geldim.Yarımadanın orta bölümünde kuzey-güney istikametinde uzanan Bozdağ kütlesi, 1212 metreye ulaşan yüksekliğiyle (Akdağ Tepesi) yarımadanın en yüksek kesimini oluşturur.Bozdağ’ ın mitolojik adı ise Mimas’ tır.
Bozdağ Ve Yol Hatırası.
Bu iki fotoğrafta bizim lüksümüz olsun….Karatay,Bozdağ ve ben.
Yol Ayrımı.
Bozdağ fotoğraflarını çektiğim İris Gölü civarından itibaren iyi bir iniş ile denize kadar ulaştım.Deniz kıyısında küçük iniş-çıkışlardan sonra yolun son rampası olan İltur rampasını da tırmandıktan sonra yol ayrımındayım.Düz gidersem Balıklıova,sağa dönersem Ildır…..
Tabii ki rotam Ildır yönü.
Ildır.
Yol ayrımından 10 kilometre sonra Ildır’dayım.40 kilometre boyunca lodosu karşıdan aldım.O lodos önüme kara bulutları sermeye başladığı gibi haşmetli Bozdağ’ ı etkisi altına almış bile. Şimşekler çaktığına göre Bozdağ yağmur altında.
Ildır;Ildır Çeşme’ye 20 kilometre uzaklıkta şirin bir balıkçı köyü.Balık ve enginar Ildır’ın adıyla bütünleşmiş durumda.Ayrıca Erythrai Antik Kenti’de Ildır’da bulunmakta.Köy bir çok diziye ev sahipli yapmakta.Tek ağaçlı küçük bir ada var hemen köyün karşısında,adı Zeki Müren adası.
Ildır’da Mola.
Küçükbahçe’ den çıktığımdan bu yana mola vermemiştim.Ildır çıkışındaki parkta mola verdim,kahvemi yudumladım,dinlendim,kendime geldim.Tam gidecektim ki şov başladı!!!!.
Bir köpek kendiliğinden denize girdi ve bir güzel serinledi,görülmeye değerdi.
Ildır Ve Erythrai Antik Kenti’ne Son Bir Bakış.
Ildır’dan Çeşme yönüne yol başladıktan sonra geriye Ildır’a bir bakış fırlatıp,Çeşme yönüne hareket ettim.Şimdi önümde 15 kilometrelik Ildır-Ilıca yolu var.
Ilıca Sahili.
Ildır’dan ayrıldıktan 1 saat sonra Ilıca sahilindeydim. Buradan yönümü Çeşme’ye
çevirmeden yaz aylarında cıvıl cıvıl olan Ilıca sahilini albüme koyup yoluma devam ettim.
Pırlanta Koyu.
Çeşme’de oyalanmadan alışveriş işine giriştim,kısmi olarak hallettikten sonra akşam farklı bir yemek düşündüğümden (tavuk sote),tavuk ürününü Çiftlikköy’den tedarik edip Pırlanta Koyuna vardım.Burada da lodos etkisini tüm şiddeti ile gösteriyordu.
Pırlanta Koyunda lodos rüzgarına ilk defa şahit olmuş oldum,ilk defa dalga yoktu.
Pırlanta Koyu Gecesi.
Pırlanta Koyuna bir göz attıktan sonra koyun hemen karşısında kamp yapacağım Kalyoncu kampinge geçiş yaptım.Yazın mümkün olmayan giriş,mevsim itibari ile bana serbest.
İlk işim çadırımı kurup,malzemeleri yerleştirmek oldu.Bisikletimi de baş ucuma yatırıp çadıra bağladım.Kamp işi bitti,sırada yemek işi başladı.Tavuk sote ve salata akşam menümü süsledi. Acıkmışım,iştahla yedim.
Sonra da gecenin akışına bıraktım kendimi,her yerde çeken TRT FM geceye damgasını vurdu peş peşe gelen parçalar ateş suyunun tadını bir kez daha arttırdı.
Lodosun etkisi saat 22:00 gibi kendini göstermeye her taraf rutubet olmaya başlayınca da çadırın yolunu tuttum.
3 ncü Gün Küçükbahçe-Ildır-Ilıca-Çeşme-Pırlanta koyu:71 KM
4 ncü Gün 03 Mart 2019 Pırlanta Koyu-Çeşme-Delikli koy-Alaçatı-Barbaros-
Koca Göl:
Pırlanta Koyu Sabahı.
Lodos etkisini gecenin bir vaktine kadar devam ettirdi,sonra da poyraza döndü.Gün doğarken uyandım.Sabah poyrazın etkisi ile çadırı havalandırmaya gerek kalmadan topladım.Kahvaltımı da rahat rahat yaptım ve komple toparlanıp yola çıkmaya hazırım.Yönüm İzmir yönü olacak ama iki güzel noktaya parmak basıp,özel yerlere yolculuk yapacağım.
Pırlanta Koyundan Ayrılık Vakti.
Dün akşam geldiğimde deniz durgundu şimdi ise poyrazın deli etkisi kendini göstermiş ve dalgalar şiddetlenmiş.Ayrılık vakti,iki ay önce şiddetli poyrazda kamp yapmıştım, bu gün şiddetli poyraz ile pırlanta Koyuna veda ediyorum.Artık bu yıl görüşmeyiz artık,kısmet seneye…..
Çeşme Kalesi.
Pırlanta Koyu Çeşme’ye 10 kilometre mesafede,rüzgara karşı da olsa kısa zaman da alıp Çeşme Kalesini dışarıdan ziyaret ettim.Kale içini defalarca gezdiğimden bu seferlik ihtiyaç duymadım.
Çeşme Kalesi;2 nci Bayezıd dönemine, 1508 yılında inşa edilen ve günümüzde arkeoloji müzesi olarak hizmet veren çeşme kalesi,Çeşme’nin en önemli simgesidir.Çeşme arkeoloji müzesinde 320 adet arkeolojik,126 adet etnografik eser ile 31 adet sikke,toplam 477 adet eser sergilenmektedir. Kaleyi ziyaret eden,kalenin önünde Büyük Türk Komutanı Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın yanında aslanı bulunan heykeli de görülebilmektedir.
Baharın İzleri.
Çeşme kültür gezisinden sonra yönümü bir başka güzelliğe çevirirken yolda gördüklerim baharın müjdesiydi.Her taraf çiçeklere bezenmiş,muhteşem bir görüntü arz ediyordu.
Çeşme’den Delikli Koy’ a bahçeler arasından çiçek kokularını içime çekerek yol aldım.
Delikli Koy’ a Varış.
Delikli Koy Çeşme’ye 13 kilometre,Pırlanta Koyuna 23 kilometre mesafede.Bu güzel koya zamanlı geldim,çünkü bu gün pazar birazdan buraları dolar.Ben Delikli Koy’ a geldiğimde kimsecikler yoktu,bu ilk defa oluyor.Şimdi Delikli Koy’un tadını çıkarabilirim.
Delikli Koy.
Alaçatı Delikli Koy’un isminin nereden geldiğini anlamak için sahile,deniz kıyısına kadar inip kaya şekillerine yakından bakmak gerekir.Denizin ortasında kalan ve kıyı ile denizin bütünleştiği noktada bulunan kayanın içindeki delik,ayrıca kaya üzerindeki yarık ile deniz içerisindeki, büyük genişlik bu koyun isminin kaynağı.Dalgaların ve rüzgarın etkisi kayalarda aşınmaya neden olduğundan,kayalar doğal şekillerini almıştır.
Kahve Zamanı.
Delikli Koy’da ilk defa kahve içeceğim.Sebebi de her geldiğimde kalabalık oluşuydu.Bu gün pazar,erken saat dolayısıyla kimseler gelmemiş. Bu benim keyfimi tetikledi.Ortamın albenisi ve benim keyfim burada birleşti.Keyfimi kimse bozamaz,parselledim burasını.
Her Yerde Kahve İçilmez.
”Ortamın albenisi,benim de keyfim yerinde olacak”.
İşte o zaman o kahve tadından içilmez…… Avuç içi kadar!!!
İşte o tadı, ortamı, eh benimde keyfimi bir arada tutabilmek için o avuç içi kadar çantayı yanımdan eksik etmem,bisiklet çantasının en iyi yerinde taşırım.
Çanta muhteviyatım; İki fincanlık cezvem, küçük bir kahve kavanozum, fincanım,80 gr lık kartuş,ocak,küçük kaşık…..
Avuç içi kadar çantanın içindekiler yorucu koca bir günün tüm yorgunluğunu almaya kafi….. yeter ki ” ortamın albenisi,benim de keyfim yerinde olsun”.
Alaçatı Ve Kutlu Aktaş Göleti.
Kahvemi içtikten sonra Alaçatı’ ya hareket ettim.Ben yola çıkarken Delikli Koyun müdavimleri gelmeye başladı.Öğlen vakti Alaçatı’ ya vardım.Yemek molasını Alaçatı’ da verdim,ev yemekleri yapan yer bu iş için idealdi.Sonra da ana yola çıkıp İzmir yönüne dümen kırdım.Ana yola çıkar çıkmaz da Kutlu Aktaş Baraj Göleti’ nde bir fotoğraf çekip yola öyle devam ettim.
Çeşme-İzmir Yolu.
Otoban olmasına rağmen eski Çeşme-İzmir yoğun trafiğe maruz.Bu yolda rüzgara karşı gitmek devler ile boğuşmaya benziyor.Varacağım,geceyi geçireceğim yer uzak olmamasına rağmen yolda biraz sıkıcı olarak yol almaya devam ediyorum.
Nohutalan.
Çeşme-İzmir arasında çok gidip geldim,her defasında bir yerlere yetişme telaşından Nohutalan Köyünü bu güne kadar ziyaret edememiştim.Bu gün müsaitim Nohutalan Köyünü ziyaret zamanı.
Nohutalan; Köy ana yoldan 500 metre kadar içeride yaklaşık 200 metrelik bir tepe üzerinde kurulmuştur.Çoğunlukla Boşnak kökenli, vatandaşlarımızın yaşadığı küçük bir köy.Buradaki vatandaşlarımız Balkan savaşında buraya göçmüş.Köyün ön tarafında bulunan düzlük alan köyün tarım alanı olarak kullanılmakta.En önemli tarım ürünleri ise,köye adını veren nohut ve lezzeti tartışmasız Çeşme Kavunu.
Koca Göl’e Varış.
Nohutalan’ dan ayrılıp ana yolda küçük bir tırmanıştan sonra Uzunkuyu’ ya vardıktan sonra ana yoldan ayrılıp Birgi köyü istikametine yol aldım.Birgi’den az bir yol sonra kızılçam ormanı içindeki Koca Göl’e vardım.Günlerden pazar olması nedeniyle kalabalıktı.Vakitte erken olunca bir fotoğraf alıp,akşam kamp yapacağım yeri belirleyip Barbaros Köyüne yol aldım.Koca Göl’den Barbaros Köyü’ nden sonra bahsedeceğim.
Barbaros Köyü.
Pazar günü olması nedeniyle kalabalık olan Barbaros Köyüne vardım ve kahvehanede çayımı yudumladım.Bolca vakit geçirdikten sonra Koca Göl’ün yolunu tuttum.
Barbaros;300 nüfuslu sessiz,sakin ve küçük bir köy. 700-800 yıl önce gezgin Yörükler gelip buraya yerleşmişler.Köyün esli adı Sıradam’ larmış. Yıllar önce köyün ortasından geçen derenin iki yanında sıralanıyormuş damlar,köyün eski adı buradan gelme. Geleneksel ürün olan bağcılığın,eskisi, kadar olmasa da devam ettiği köyün en önemli özelliklerinden biri,sakinlerinin kültür düzeyinin oldukça yüksek olması.Barbaros Köyünün hemen girişinde Çanakkale Savaşı’na giden ve Şehit olan bir daha köye dönemeyen 36 gencin anısına yaptırılan” Şehitlik Abidesi” bulunmaktadır.
Koca Göl’de Gün Batımı.
Barbaros Köyünden Koca Göl’ e dönerken arka tekerin yalpaladığını fark ettim.Koca Göl’e gelince kontrol ettim 3 adet jant teli kopmuş.Şimdi uğraşmanın anlamı yok sabah yaparım.
Kısa bir yolculuktan sonra tekrar Koca Göl’deyim,gün batımını izlemekteyim.
Koca Göl;Çevresindeki kızılçamlar sayesinde Koca Göl konfor alanı haline gelmiştir.Piknikçiler,doğa yürüyüşçülerinin ilgi alanı içindedir.Gün batımının yansımalarını Koca Göl’ de görmek mümkündür.Yola yakın iki gölden yola bitişik olanın adı Koca Göl’ dür.Kazlar ve ördekler gölü daha cazip hale getirmektedir.
Koca Göl’ de Kamp.
Hava kararmak üzere piknikçiler bir bir evlerinin yolunu tutarken bende kızılçamların dibine çadırımı kurdum.Bu gece burada kalacağım.Şahsi temizliğimi hemen Koca Göl’ün yanındaki tesiste yaptım,sonra da yemek işine giriştim.El ayak çekildi,hava karardı,yol üzerinde bulunan direklerdeki lambaların hafiften yolu ve gölün bir kısmını aydınlattığı ortamda,ben karanlık bölümde gecenin keyfini sürdüm.Güzel bir günü,güzel bir gece ile sonlandırdım.
Karaburun Yarımadasında yarın son gün olacak ama güzellikler bitmeyecek.
4 ncü Gün 03 Mart 2019 Pırlanta Koyu-Çeşme-Delikli koy-Alaçatı-Barbaros-
Koca Göl:61 km
KARABURUN YARIMADASINDA 28 ŞUBAT-04 MART 2019 (3 ve 4. Gün Küçükbahçe-Ildır-Ilıca-Çeşme-Pırlanta Koyu-Delikli Koy-Alaçatı-Barbaros-Koca Göl-EuroVelo)
Discussion about this post